KARAVİDAR

11.2K 348 206
                                    

KARAVİDAR

"Seni sırtından vuran insanların karşısına geçip hesap sorduğunda suçlarını inkâr edecekler. Çünkü insan, işlediği günahı kabul etmeyecek kadar mazlum ama aynı günahı tekrar tekrar işleyecek kadar aşağılıktır."

♣️♥️♠️♦️


"Kimsin sen?"

Gök öyle bir gürledi ki etraf, sanki saatlerdir hiç zifiri karanlık olmamış gibi bir ışıkla parladı ve zemin, kimseyi ayakta bırakmamaya yemin etmiş gibi bir güçle titredi.

O birkaç saniyelik gök gürültüsü dakikalarca kulakları çınlatacaktı. Açıklanması zor bir andı, sanki gürleyen gök bile bu sorunun cevabını duymak istemiyordu.

"Neden geldin bu şehre?"

Öncekinin cevabını almadan bir soru daha sordu yaşlı adam. Ardından, sorduğu sorunun üzerine çöken ağırlığıyla sigarasından bir nefes üfledi, yorgun bakışlarıyla yanında duran ve insanda devamlı olarak ona bakma isteği uyandıran kusursuz surete sahip genç adama baktı.

Yabancının ateşin rengini andıran kehribar gözleri, yağmurun altında yanmaya devam ederken sigarasından bir soluk çekti içine. Kasvetli dudaklarında hafif bir kıvrılma belirirken gözlerindeki nefret, bütün tebessümlerinin katiliydi.

Gök bir kez daha gürledi.

Fırtınanın kasveti; bir günahın yıllardır süren sessizliğini çiğnedi ve intikam arzusuyla kustu. Yağmurun altında bütün bu imkansızlıkları ardında bırakıp da yandı bir şeyler; göz gözü gördü ama kalp kalbi görmedi ve ruh, ruhu anlamadı. Şeytan bir günahı üflerken kulağa, aslında sebep hiçbir zaman çok uzakta olmadı.

Genç adam soluğunu, sigaranın o kasvetli dumanıyla içine çekerken gözleri, önündeki fırtınayı izlemeye devam etti ama yaşlı adamın hiçbir sorusuna cevap vermedi.

"Yabancı." dedi yaşlı adam, sorularına cevap alamamış olmasına rağmen sakinliğini bozmayarak ve bıkmadan, son bir soru daha sorarak: "Bu şehirden ne istiyorsun?"

Gök tekrar gürledi.

Bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu, üstlerinde durdukları kaldırımın altından sel olmuş da akmış gibi sular akıyordu yokuş aşağı. Ama ikisi de art arda gürleyen göğe ve önlerinde kopan fırtınaya tezat oldukça soğukkanlı, soğuğa inat dik duruyordu.

Zira geçmişlerinde bundan çok daha büyük fırtınalar yaşamışlardı. Kalbe düşen yıldırım, ruhlarını bir bıçak gibi ikiye yaralı yıllar olmuştu. Yağan yağmur üstelerine değil, içlerine yağmıştı. Tek bir kurşun ihaneti doğurmuş, sadakati sağ bırakmamıştı. Şimdi kopan hiçbir fırtına genç adamın dengesini sarsamazdı çünkü o, bu fırtınaları yıllar önce kendi elleriyle içinde koparmıştı.

Bu fırtınanın altında iki kişi var, evet. Bu ıssız yerin etrafında onlardan başka hiç kimse yoktu. Zaten birinin gelmeye kolay kolay cesaret edebileceği bir yer değildi burası.

Ellerinde sigaraları vardı ikisinin de ve ikisi de ıslanmamıştı hiç. Zira yıkılmaya yüz tutmuş ama hâlâ ayakta kalmayı beceren, eski ve mazisi büyük bir otobüs durağıydı altında durdukları.

KARAVİDARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin