Ben Senin Kadar Yetişkinim

112 18 8
                                    

Hyunjin'den

"Buyur"

Oldukça büyük olan eve adımladım, Mingyu'nun evi gerçekten fazla abartıydı. Duvarlarda, ne kadar pahalı olduklarını tahmin etmeye çalıştığım -muhtemelen altın çerçeveli- yağlı boya tablolarını gözden geçiriyordum. Benim gözüm etrafa dalmışken o çoktan salondaki kocaman koltuğa yerleşmişti bile.

"Beğendin mi evi?"

Suratımı ona çevirdim, suratındaki tebessüm sanki bir iki saniye sonra evi üstüme yapacakmış gibi hissetmeme sebep oldu.

"Evet, ama fazla büyük." Yanına doğru ilerledim ve ben de koltuğa oturdum.

"İnan ki kocaman evde tek yaşamak daha zor." Suratında buruk bir gülümseyişle bana döndü.

"Tahmin edebiliyorum." Her zamanki ses tonumla.

Birkaç saniye boyunca aramızdaki bakışmayı bozmadı. Elini aniden elimin üstüne koydu ve sıkıca tuttu.

"Biliyorum biraz erken ama, benimle birlikte yaşamak ister misin?"

Şaşkınlıkla gözlerimi açtım, o ise bana tebessümle bakıyordu. Elimi tutuşunu daha da sıkılaştırırken suratını bana yaklaştırdı. Aramızdaki mesafe oldukça azalmışken gözlerini gözlerimden ayırıp birkaç saniyeliğine dudaklarıma doğru çevirdi. Bunu istemiyordum, nedenini kavrayamadığım bir şekilde onunla bu şekilde olma düşüncesi hoşuma gitmemişti. Yüzünü bana daha da yaklaştıracağı sırada ondan önce davranarak kendimi geri çektim.

"Bunu yapamam, üzgünüm."

Birkaç saniye odaya büyük bir sessizlik hâkim oldu.

"Niye?"

Niye olduğunu bilmiyorum, bilsem söylerdim herhalde. Yanlış geliyordu, onunla işleri ilerletmek istediğimden pek emin değildim. Niye değildim ki?

"Ben bi-"

"Başka birisi mi var?"

Şaşkınlığımı suratıma vurmamaya çalıştım. Nasıl beni böyle suçlayabilirdi ki? Nereden aklına geliyordu böyle fikirler? Tamam belki bugün barın tuvaletine giderken Chan'la garip bir durumun içine girmiştim ama bu sayılmazdı. Yani bence sayılmamalıydı.

"Şaka mı yapıyorsun? Sadece birlikte yaşamak için gerçekten çok erken. Saçma sapan şeyler düşünmeyi bırak." Kaşlarımı istemeden çatmıştım.
Galiba sinirlendiğimi görünce konuyu hızlıca toparlamaya çalıştı,
"Bu konuyu kapatsak daha iyi olacak, boş verelim. Bir şeyler içelim, hemen kahve hazırlarım." Dedi ayağa kalkmak için hareketlenirken.

"Aslında benim gitmem gerek." Dedim koltuktan kalkarken.

"Daha yeni geldin, azıcık tartıştık diye gitme hemen, ha?" Dedi sesini yumuşak bir tona yuvarlarken.

"Yarın dükkanda çok iş var, erken çıkmam gerek, gitmeliyim."

Derin bir iç çekti,
"O zaman en azından seni bırakayım, hava çoktan karardı."

Ayağa kalkmış ceketimi geri giyerken yanıtladım, "Gerek yok, kendim giderim ben."

Kapıya doğru ilerledim ve çıktım.
Tamam, havalı bir hareket yapıp gururumu onun evinde unutmadan gece vakti dışarı çıkmıştım ama harbi şimdi ne bok yiyecektim ki ben? Atar yapıp çıkmıştım ama son otobüs çoktan duraktan gitmişti bile. Taksiye bineyim desem cebimde beş parasız geziyordum, eve gitmek için yetersizdi.

Noise - HyunchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin