bugünkü dokunulmazlık oyununda skoru dengelememizle oyuna kısa bir ara verildi. dünün aksine bugün daha iyi hissediyordum, gün içinde berna ile birkaç göz göze gelme girişiminde bulunsam da her seferinde bakışlarını kaçırarak göz temasından kaçınması dikkatimi çekmişti.
garip bir şekilde bugün benimle flört etmeye çalışmıyordu. sadece oyuna çıkıyor, kazandığında bile herhangi bir tepki göstermiyordu. moralinin bozuk olduğu her hâlinden anlaşılıyor. bu durum beni daha da meraklandırırken yanına gidip nasıl olduğunu sormamak için zor duruyordum.
dakikalar geçerken onu bir türlü yalnız yakalayamayacağımı düşünmeye başladım. benchin üst katına otururken bakışlarımı onun olduğu yere yönelttim. benchteki mataraları topluyordu. belli ki su doldurmaya gidecekti, işte fırsat.
hızlıca yerimden kalkarak boş bulduğum mataraları toplamaya başladım. iki tanesini kucağıma alırken diğerinin aleyna'da olduğunu gördüm. üçüncüyü de almak için yanına gidiyordum ki berna'nın hızlı adımlarla uzaklaştığını gördüm. gittiği yere doğru yönelerek onu takip etmeye başladım.
yanına yaklaşırken suyu dökmeden doldurmaya çalıştığını gördüm. zorlanıyor gibi görünüyordu. elimdeki mataraları kenara bırakarak hızlı bir hamleyle su dolu damacanayı elinden alarak havaya doğru kaldırdım.
kafasını çevirdiği an göz göz geldik. bir bana birde elimdeki damacanaya bakıyordu. belli belirsiz mimikleri yüzünden tam olarak ne hissettiğini anlamakta zorluk çekiyordum.
göz temasını bozmasıyla damacanayı biraz daha kaldırıp suyu dökmemeye dikkat ederek önümde duran mataraları doldurmaya başladım. arkama geçmiş beni izlediğini hissediyordum. henüz ikimizin ağzından da tek bir kelime çıkmamıştı. sessizliği bozarak ilk konuşan ben oldum. "nasılsın?"
saniyeler sonra özlediğimi fark ettiğim sesi kulağıma doldu. "fena değil."
son matarayı da doldurmamla damacanayı yere bırakarak ayağa kalktım. kolları birbirine bağlı bir şekilde arkasına yaslanmış beni izliyordu.
küçük adımlarla yanına yaklaşırken cevap verdim. "iyi görünüyorsun." moralini yükseltmek amacıyla ılımlı davranmaya çalışıyorum.
alaycı bir şekilde gülümsedikten sonra yüzümü incelemeye başladı. "bunu senden duymak güzel."
tek kaşımı sorgular bir şekilde kaldırırken aramızdaki mesafeyi iyice kısalttım. "o hâlde hatırlaman için sık sık tekrarlayacağım." yarım ağız sırıtarak kollarımı yaslandığı yerin iki yanına uzattım.
gülümseyen yüzü durgunlaşırken sağ elini havaya kaldırdırak göğsümden ittirdi, "fazla yakınlaşmayalım olur mu? beni yanlış anlamanı istemiyorum."
bana yakın davranmasını yanlış anlayacağımı düşünüyor, çok saçma. çekindiği şeyler olmasa böyle davranmayacağına eminim.
başımı olumsuz bir şekilde iki yana sallarken cevap verdim. "kendin olup hislerine göre hareket ettiğin sürece seni asla yanlış anlamam." elimi yüzüne çıkartarak sağ yanağını okşadım. "yanımdayken rahat ol."
kahve tonlu gözleri gitgide belirginleşirken çekingen bakışları kaybolmaya başladı. yanağındaki elimi kavrayarak başını yana doğru eğdi. "yanında hiç olmadığım kadar iyi hissediyorum."
duyduğum şeyle gülümsememe engel olamadım. aramızdaki mesafeyi biraz daha kısaltarak başımı kulak arkasına kadar indirdim. saçlarının kokusu burnuma dolmaya başladı. bu koku.. ilk duyduğum günden bu yana bağımlısı gibi bir şey oldum. vücudu yavaşça bana teslim olurken parmaklarını saç diplerime götürerek saçlarımla oynamaya başladı.
midemdeki karıncalanmayla kafamı aşağıya doğru indirerek çenesine ve boyununa art arda küçük öpücükler kondurdum. tekrar yüz hizasına çıktığım an göz göze geldik. deminkinin aksine bakışları kendinden daha emindi. hiç beklemeden dudaklarımı onunkilerle buluşturdum. alt dudağını ağzıma alıp emerken o da üst dudağımı öpmeye başladı.
ellerimi bel boşluğuna getirerek belini okşamaya başladım. saçıma doladığı ellerini oradan ayırarak bu sefer de boynuma sardı. üst bölgelerimiz birbirine temas edip geri çekiliyordu, öyle ki tek vücut olmuş gibiydik.
alt dudağını sertçe ısırarak ağzını serbest bıraktım. seslice inlemeye başlarken refleksle elimi ağzına doğru kapattım. nefes alış verişlerinin yavaşlamaya başlamasıyla elimi çektim. ısırık yüzünden canı yanmış, dudağı ise pembeleşmiş bir şekilde aşağıya doğru sarkıyordu. bu görüntüye dayanabileceğimi sanmıyorum..
dudaklarını tekrar ağzıma hapsederken ısırdığım yeri yumuşak bir şekilde öpmeye başladım. bu sırada o da ellerini kollarımın üstünde gezdirerek ağız hareketlerime karşılık vermeye çalışıyordu. ellerimi göğüs hizasına çıkarırken sağ göğsünü avuçlayarak oynamaya başladım. ona dokunduğum her an içimde fırtınalar kopuyordu. birbirimize susamış gibi bir süre daha öpüşmeye devam ederken nefesimiz kesilene kadar dudaklarınızı birbirinden ayırmadık. aldığım hazzınsa haddi hesabı yok.
........................
kimse beni bernanin birlesmwdeki sarki seciminin nefiseye ozel olmadigina ikna edemez😮💨😮💨