Herkesin layık olduğu bir lakap vardır derler. Benim lakabım neydi? Belki de lakabı bile hak etmeyen bir insandım.
Kendine güveni olamayan, yalnız bir kız.Yalnız bir kız..
Yalnız bir kız..
Yalnız bir kız..
"Yalnız kız" dı benim lakabım... Bir abiye bir hoşlandığı çocuğa sahip olan kimsesiz bir kız... Belki birde...
Arkadaş... Benim için zor fakat insanlar için kolay olan bir kelimeydi. Nasıl bir histi onu bile bilemiyordum, tâki o güne kadar.
Hana bana armağan mı etmişti arkadaşlığı yoksa Tanrı'nın bana çektirdiği acılar için bir özür müydü Hana?
Arkadaşlık üzüntü müydü? Arkadaşlık pişmanlık mıydı? Hana ile yakınlaşırsam bir kere bile olsa arkadaşlık edinirsem Hyunjin yüzünden pişman olduğum gibi tekrar pişman olur muydum?
Yine gelen zarar çok mu hasar verirdi..
Düşüncelerim benim üzüntümü ve merağımı iki katına çıkarıyordu. Düşünmek istemiyordum. Derslerime, ailem olan abime, hayalime, geleceğime ve tekvandoya odaklanmak istiyordum.
Kapı zilinin çalması ile kalemi elimden bırakıp aşağı indim ve kapıyı açtım. Abim hiçbir şey demeden içeri girince kapıyı kapatıp yanına gittim. "Sorun ne?"
Abim her zaman annesinden ve babasından hatıra kalan bana bakmıştı. Zorlana zorlana 15 senesini bana vermişti. Abim daha 9 yaşındayken olgunlaşmış ve benim için baba, anne, abi, kardeş olmuştu.
Her zaman ki gibi, o üç kelimeyi söyledi. "Sorun yok, güzelim."
Sahte bir gülümseme ile bakarken gözlerim eline kaydı. Yaralı ellerine. Kavga mı etmişti? Bir belaya mı bulaşmıştı?
Bana belli ettirmemek istediğini anlıyordum. Ama artık onun acı çekmesini istemiyordum. Şimdilik. Şimdilik sorun etmeyecektim. “Sorun yok, güzelim,” demesine göz yumacaktım.
"Biraz hava alacağım."
Abim kafasını salladı, "Hayır. Saat, hava almak için çok geç." Gözlerimi devirdim. Bu cidden bana güvenmiyor olamazdı değil mi?
"Sence, benim için saatin bir önemi var mı?" Her zaman ki gibi yumuşak bir şekilde kıkırdadı. "Çok geç kalma. Sadece hava alacaksın(!)"
Cüzdanım ile evin anahtarını alıp dışarıya çıktım. Sevap işlerken günahta işliyordum. Hava alacağım felan yoktu. Abim için eczaneye gidip merhem alacaktım.
Bir günah, bir sevap.
Nöbetçi eczaneye girip yara için bir merhem aldım. Parasını ödetikten sonra elimde tuttuğum eczane poşetini sallayarak yavaş adımlarla yürümeye başladım.
Arkamdan adımı tanıdık ses seslenince, sesin sahibine yani arkama döndüm.
"Kızım, bu soğukta ne işin var burada?"
Hyunjin'in babası Hwang amca... Beni çok severdi. Bende onu. Yurt dışında işleri olduğu için 1 hafta boyunca onu görememiştim. Özlemiş olmalıyım ki, kimseye göstermediğim gülümsememi ona gösterdim.
Çoğunlukla Hwang amca ve Hwang teyze gile anne ve baba demek isterdim. Onlar bana anne ve baba hissiyatı veriyordu. Bu yüzden kendilerini çok seviyor, yanlarında enerjik oluyordum.
"Hwang amca? Döndün mü?"
Gülümseyerek 'gel' işareti yapınca yanına gittim. Elinde ki poşeti elime tutuşturdu. "Bende size geliyordum. Yurt dışından size hediye almıştım." Gülümsedim. Hwang amca yumuşacık kalbi ile herkesten farklıydı.
"Hwang amca, hediye için çok teşekkür ederim. Yarın bize gelin o zaman."
Hwang amca kafasını salladı. "Hep biz mi geleceğiz? Bir kerede siz gelin."
。・:*:・゚★,。・:*:・゚☆
Anahtar yardımıyla evin kapısını açıp salona gittim. Abim koltukta telefonla uğraşırken uyuya kalmıştı. Dudaklarımı birbirine bastırarak yanına gittim.
Boşlukta kalan yanına oturup yaralı elini tuttum. Her ne yaptıysa derisi soyulmuştu. Eczane poşetinin içinden kremi çıkarıp, yavaşça eline sürdüm. Sonra ise hemen yanımda duran çekmeceyi açıp bir sargı bezi çıkardım.
Sargı bezini eline sardıktan sonra yüzüne düşen telefonu kıkırdayarak aldım. Telefonu kapatmak için elini tuşa götürürken istemsiz bir şekilde gördüğüm şey ile kaşlarımı çattım.
Kimdi bu Choi Yeonjun? Ve benim abimi tehdit edebilecek güce sahipti?!
_________________________Yalnızlığınızı seçtiyseniz en büyük hazineye sahipsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Venom ♰ Hwang Hyunjin
FanfictionHer güzel şeyin sonu gelir Hyunjin. Ama senin güzel sandığın şey tam olarak zıt...