|"Sevgilim,"|¹⁴

5.9K 558 258
                                    

Şımarık yetiştirilmiş bir çocuktum. Annelerim beni el bebek gül bebek yetiştirmişti. Tırnağıma bir şey olsa hastane kapılarına dayanırlardı. Özel okulda öğretmenlerim bana bir şey olmasın diye sürekli etrafımda dolanırdı. Yere düşünce yer suçlu, kafama top çarpınca top suçlu olurdu.

Peki ya şimdi?

Şimdi kim suçluydu?

Boynumdan başlayıp ayak parmak uçlarıma kadar tüm bedenimde gezinen bu acı hissiyat; yerde iki büklüm olmuş bir şekilde kıvranmama, gözlerimi sıkıp ıslaklığı yanaklarıma yaymama sebep olurken sadece sorumlusunu düşünüyordum.

Alfam değildi. Alfam acıtmaktan korkarken bu kadar kısa sürede bana kıymazdı değil mi?

"Taehyung!" Endişeli çığlığı ile yaklaşan adım seslerini duyduğumda hala acının etkisindeydim. "Bebeğim,"

Bana dokunduğu an titremelerim hızlandı. "Özür dilerim, çok özür dilerim." Sesindeki ton daha da canımı acıtıyordu. Suçluluk duygusunu bana hissettirebiliyordu.

Yerde duran beni bir anda kendi kucağına çektiğinde boynuma sardığım bir elimi göğsüne bastırdım. Kucağında benimle yere çökmüştü.
"Özür dilerim, özür dilerim..."

Defalarca özür dileyip saçlarımı öpüyordu. Zar zor kendime gelmeye, acımı almaya başladığında gözlerimi yavaşça açtım. Gözyaşlarım görüşümü kirletse bile birkaç kez göz kırptığımda görüntüm, alfam netleşmişti. Elini enseme atıp yüzümü boynuna gömüp yeniden özürler dilediğinde, "Sevgilim," dedim kısık ses tonumla.

Tam yeniden özür dileyecek iken ona bu şekilde seslendiğimde kelimeleri yarı yolda kalmış, bir anda nefes alışını bile durdurmuştu. Göğsü yeniden hareket etmeye başladığında ensemdeki elini gevşetip yüz yüze gelmemizi sağladı. Sırtını sokaktaki evlerin bahçe duvarına yaslamıştı.

Kafamı sağıma doğru çevirip canımın yanmasına sebep olan olayın gerçekleştiği yere baktım ve yere çökmüş yabancıyı gördüm. Burnunu tutarak ağlıyordu sanırsam. Ardından hemen alfama döndüm. Yüzüne baktığımda gözlerinin dolduğunu gördüm. Dudaklarını birbirine bastırmış beni seyrediyordu. "Özür," cümlesini devam etmesine izin vermeden sol elimi dudağına bastırdım. "Şşş," dedim boğuk sesimle, "Senin suçun olmadığını biliyorum."

Başını iki yana salladı. "Beni öpmeden yanından uzaklaşmam lazımdı." Titreyen sesiyle konuşuyor, ensemdeki saçlarımı okşuyordu. Ardından diğer elini boynuma doğru götürüp mührün etrafına dokundu. "Çok acıttım canını. Demiştim sana, ya acıtırsam canını, diye. Lütfen affet beni."

Boynumu okşayan elinin üstüne elimi attım. Acımı almıştı, daha iyiydim. Onun kendisini suçlamasını istemiyordum. "Çok acımadı ki." Sesimi inceltip tatlı bir tonla konuştum. Onu neşelendirmek istiyordum. Mahçup bir şekilde bana gulümsedi.

"Çok acıdığını biliyorum." Burnunu çekti. Kucağında hareket edip bacaklarımı iki yanına attım ve kasıklarına oturdum. Yüzlerimizi karşı karşıya getirdim.

"Yah! Azıcık acımış olabilir ama bak hemencecik aldın acımı." Biraz sesimi yükselttiğim için şaşırmıştı. Kaşlarımı çattım ve ıslanmış kirpiklerine dokunduğumda refleks olarak gözlerini kırptı.

"Ağlak bir alfa oldun başıma! Ne ayıp! Alfalar ağlar mı?" Onu azarlar gibi yaptığımda keyfi yerine gelmiş, güzel gülüşünü tam anlamıyla bana sunmuştu.

"Bir daha kimsenin bana dokunmasına izin vermeyeceğim. Bir daha canın yanmayacak, söz veriyorum." Bir elini yanağıma götürüp orayı okşadığında dudaklarımı birbirine bastırdım. Tanrım, alfam cennetten düşmüş!

valorant | taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin