20. Sadece, sabr../🍄🌈

88 7 89
                                    

Yazar

"Gerçekten, emin misiniz???"
Hyunjin yanında sürekli minik adımlarla gezerek, ona emin olup, olmadığını soran, kısa boylu gence baktı. "Eminim dedim ya!" Civciv çocuk, dudaklarını büzdü. "Tamam ya! Sadece, size zarar gelmemesini istiyorum.." Minik ellerini göğüsünde birleştirdiğin de, Uzun boylu olan, hafif kıkırdadı. "Tamam da, neden bu kadar endişelendin ki? Sonuçta, o benim kardeşim."

"Bay Hwang. Kardeşiniz bir $eytan. Bunun ne kadar tehlikeli olduğunu, biliyorsunuz mu?!"

"Lix, merak etme. O bana zarar vermez. Ne yazık ki, babama benzedi. Ben ise, annem gibi, melek oldum." Hyunjin takım elbisesinin yakasını aynanın önünde düzelterek, konuşuyordu. Felix sweatı'nin kollarını yukarı katlayarak, dolu ve ağır olan çantanı koluna taktı. "O ne?" Hyunjin şüpheli gözlerle Felix'e baktı. "Çantaaa." Felix gözlerini kaçırarak, sözünü uzattı. Hyunjin gözlerini kısarak, kısa boylu çocuğa yaklaştı ve sordu.

"Çanta neye lazım ki?"

"Ş-şey, ben-.." Felix'in yanakları, dibinde duran Hyunjin yüzünden, kızarmıştı. "Şey, ne?" Hyunjin daha da yaklaşıyor, Felix git gide, daha da kızarıyordu. Son anda çantanı Hyunjin'in üzerine fırlattı ve çığlık attı. "Al, al! Uzak dur, yeter!" Hyunjin sırıtarak, çantanın fermuarını açtı. "Hmm, bakalım ne varmış. Maket bıçağı, mutfak bıçağı, büyük boyutlu bıçak, küçük boyutlu bıçak, Hello Kitty'li bıçak, silah, bomba, çakmak, dinamit... Oğlum, 2. Dünya savaşına mı gidiyoruz?.. Bu ne?!"

"Ehe, şey.. Her ihtimal."

"Her ihtimal mi? Bak, Yongbok'cuğum. Gel şunu kenara koyalım." Hyunjin yavaşça bombanı eline aldı ve kenara koydu. Tam bu zaman, Felix üzerine atladı. "Hayırrr!! O lazım!" Hyunjin hemen bombanı yerine koydu ve eline büyük bıçağı aldı. Ama Felix yine itiraz etmişti. Tek tek tüm silahları çıkarmış, ama Felix'in itirazıyla yerine bırakmıştı. "Ya Felix, hadi ama!" Felix kaşlarını çatmış, dudaklarını büzmüştü.

"Tamam o zaman! Şu Hello Kitty'li bıçağı alıyorum. Diğerleri evde kalsın." Hyunjin gülerek, çantadan Hello Kitty'li bıçağı alarak, Felix'e uzattı. Felix direk bıçağı kapmış, bebek gibi okşamaya başlamıştı. "Sana kan bulamak istemiyorum, ama zorundayım." Hyunjin tek kaşını kaldırdı. "Zorunda mı? Felix, sadece kendimizi korumak için alıyorsun onu. Katliman yapmağa değil."

"He he, anladım. Gidelim artık!" Felix minik zıplayışlarla, sarayın büyük merdivenlerine ireliledi. Yarasa formuna geçerek, aşağı doğru kuş gibi süzülmüştü. "Yavaş ol, duvara çarpma." Küçük vampir, insan formuna geçerek, ağzından kayıp, yere düşecek olan bıçağı, zıplayarak tek hamle de yakaladı ve sırıttı. "Merak etme, bay yakışıklı~"

Büyük kapıları açan bay Frank, yanından jet hızıyla dışarı çıkan Felix'le, kaşlarını çattı. "Bay Lee Yongbok. Dikkatli olmanız şarttır. Bay Hwang'ı rahatsız ede bilirsiniz!" Hyunjin kolunu yaşlı görevlinin omuzuna nazikçe koydu ve gülümsedi. "Dokunma. İzin ver, istediği gibi davransın. Sonuçta, yakın zaman da bu eve 2. Bay Hwang olarak, girecek." Bay Frank Hyunjin'e bakarak, gülümsedi ve saygı dolu sesiyle, konuştu.

"Doğru söylüyorsunuz. Daha çok genç. Hayatın tadını çıkarmalı."

Hyunjin özgüvenle kafasını salladığın da, minik civcivinin sesini duydu. "Gelsenize, bay Hwang! Az önce hızlı olmamı söylüyorsunuz, ama şimdi benden yavaşsınız." Hyunjin kafasını ağır ağır salladı ve gülmeye başladı. Felix'in siyah, uzun tutamlarını okşadı. "Çok sabırsızsın, minik cüce." Parmakları sanki, pamuğa dokunmuştu. Ona alttan yukarı bakan genç, kaşlarını çattı ve işaret parmağını uzun boylunun burnuna dayadı.

🍃{Feather}🕊️ /SeungchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin