27 Nisan Cumartesi.
İyi okumalar dilerim.
.
.
.
Arslan Akay
"İmkanı yok Asya, yetişmeyecek bu çizimler. Acilen başka bir şey düşünmemiz gerekiyor."
Stresli bir şekilde odada ileri geri yürürken aynı zamanda da mahvolan çizimime bakıyordum. Bu öğlen teslim etmem gerekiyordu dosyayı, ancak ortada çizim bile yoktu şu anda. Çizimi dün gece bitirmiştim aslında. Ama yanlışlıkla üstüne kahve dökülünce tüm emeğim çöp olmuştu.
Şimdi de bunu düzeltmek için bir yol arıyordum ancak çözülecek gibi değildi. Asya yanıma gelirken, "Sakin ol biraz. Hallederiz bir şekilde. Birlikte çizersek hızlıca biter. Zaten taslağı var sende. Kolay olur. Pes etme hemen. " dedi.
"Sanırım başka şansımız yok. " dedim ve masanın başına geçip kalemleri ve cetvelleri çıkarttım. Projenin bir kısmını ben diğer kısmını ise Asya çiziyordu. İkimiz de kendimizi çizime vermiştik, kusursuz olmalıydı. Öncemli bir projeydi bu. Karan bey giderken bana bırakmıştı çoğu işi ve ben güvenini boşa çıkartmak istemiyordum.
Yarım saatin sonunda çizim bitmişti. "Teşekkürler. Yardımın olmasa asla başaramazdım. " dedim. Gülümserken "İş arkadaşıyız sonuçta. Tabiki de yardım edicem. Teşekküre gerek yok. " diyerek yanıtladı beni.
"Ben projeyi götüreyim, sonra bir kahve molası veririz. Olur mu?"
Sorum karşısında bir süre sadece gözlerime baktı. Ardından "Olur. Olur tabi. Ben de buraları tıparlarım o zamana kadar."
Projeyi dosyanın içine koyup odadan çıktım ve aşağıya inip şoföre teslim ettim. "Saat dörtte Engin Bey 'in ofisinde olsun. Bu çok önemli bir dosya, çok dikkatli ol." dedim ve kafeteryaya geçip kahveleri aldım.
O sırada telefonuma bir mesaj gelmişti. Yabancı bir numaraydı. Kahveleri kenara bırakıp mesaj bildirimini açtım.
- Ben Sina. Acilen Sarıyer Sahilin aşağısındaki parka gelmelisin Arslan Akay. Bu konu seni ve kardeşini çok ilgilendiriyor.
Sina mı? Ne konuşacak ki benimle? Melodinin ne alakası var?
Kahveleri elime aldım tekrar. Ardından odaya çıktım. Asya etrafı toparlıyordu. "Asya, kahve içecektik ama acilen çıkmam gerekiyor benim. Sonraya sözüm olsun, olur mu?" dedim ceketimi giyerken.
"Sorun değil, sonra içeriz." deyince gülümsedim ve odadan çıkıp aşağıya indim. Arabamı otoparktan alıp, attığı konuma bakarak yola koyuldum. O kıza en baştan beri hiç güvenmemiştim. Onların çocuğu nede olsa. Güven olmaz.
Arabayı park edip indim ve parka girdim. Beni görünce oturduğu banktan kalkmıştı. Yanına gittiğimde uzattığı elini görmezden gelerek,
- Ne söyleyeceksen çabuk söyle Sina.
Lafım üzerine göz devirmesi beni daha fazla öfkelendirmişti. Derin bir nefes alırken sabır çekmeye başlamıştım içimden. Çok ihtiyacım olacaktı çünkü.
- Peki madem, anne ve babamızın ne mal olduğunu öğrendim. Bu karıştırma planlarından haberim vardı zaten. Ancak şu Deniz denen çocuğun mevzusunu bilmiyordum. Konuşurlarken duydum. Melodiyi öldürmeye çalışırlarken, o ölmüş.
Dedikleri ile bakışlarımı kaçırırken derin bir nefes aldım. Sina'nın bunları öğrenmesi hiç ama hiç iyi olmamıştı.
- Şaşırmadın. Biliyordun. Değil mi? Kanımızda mı var bu şeytan tüyü abicim, ne dersin? Tüm ailemiz birilerinin arkasından iş çeviriyor. Söylesene; Melodi bunları öğrense, tepkisi ne olurdu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZEL BİR MELODİ🎶🎼
ChickLit"Öldü dedim ya, kaybettim. Hayallerimi onunkiler ile gömerken, onun hayallerini gerçekleştirdim. Sonra zaten hayallerimin de hayatımın da yalanlardan ibaret olduğunu öğrendim. Ve bir gün kendimi Ela gözlerinin içinde gördüm, hayatım yeniden başladı...