Karan beni kucağından alıp yatağa yatırmıştı.
Artık beynim uyuşmuştu olanları almıyordu,bu adam ile ne oluyordum? Çıplak halimi bile bilen çok normalmiş gibi yaklaşan ve kolunda ismimimin yanında ismi olan...Hele hele Altay yazan...
Evli miydik? Yoksa bu bir kandırmaca mıydı?
Karan yanıma uzandı elini elime koydu kol saatine baktım saat 5:09'du.
Zaman çok hızlı geçiyordu "Yarın iş görüşmem var gelmeyebilirim ya da seni de götürebilirim."
Bana bakıyordu söylerken.
Ellerini ellerimden çekti yüz üstü yatıyordu,beni koynuna çekti.
Elini belime koydu diğer elini de başının üstüne.
Kokusu o kadar güzeldi ki...
Onun yüzüne baktım gözleri kapalıydı hafifçe yanağına dokandım eli belimi sıktı.
"Uyumaya çalışıyorum beni zorlama." Uykulu sesi beni gülümsetti,kirpiklerinin arasından bana baktı "Hoşuna mı gitti yavru kurdum?"
Belimi sokmayı yavaş yavaş bıraktı ve sakin hırıltısı beni rahatlattı.
Bu adam şu an benimle kim olduğunu bile bilmiyorum üstümü değiştirdi ve şu an sadece boxeri ile...Ben bu adamın üstünde yatıyorum...
***
Gözlerimi açtım doğrulmaya çalıştım tam karşımda saat vardı, sanırım Karan koydurttu.
Elimde gene serum vardı, koluma iyice baktım iğne izlerinin yanında mosmor aynı zamanda kızarıktı.
Ne zamandır serum takıyorlar bana? Ne zamandır yataktayım? Bu boktan sorulara yanıt vermek istiyordum...
Yatakta gene doğrulmaya çalıştım odayı inceledim simsiyahtı eşyalar,perdeler,yatak her şey...
Pencereye oturduğum yerden gökyüzüne bakmak için göz geçirdim güneş batıyordu.
Buna şaşırmadım dün gece en son saat 5:00 civarıydı.
Yatağımın yanında iki çekmece gözüme çarptı ilk soldakine yönelmeye çalıştım çünkü bana en yakın çekmece oydu ama kollarım bana ihanet ediyordu.
O kadar güçsüzdüm kii...Eklemlerim ağrıyordu.
Kendimi bacaklarım ile balık misali çekmeceye yönlendirdim kollarım ile de destekledim çekmecenin koluna yetişmiştim.
Çekmeceyi açtım içine bakmak için bir daha çaba sarf edip sonunda içindekilere bakabildim.
Bir defter ve bir fotoğraf vardı onları aldım.
Fotoğrafa baktım benim resmimdi yanımda ise Karan vardı beni kucaklamıştı bu bir düğün resmiydi...
Tam arkasını çevirecekken ses beni ürpertti Karanın kokusu geldi burnuma sonra da kendisi gözüktü "Ben geldim Hera." Bunları söylerken ellerime baktığında yüzü düştü.
"Onları nereden buldun?" Bana hızla yaklaştı elimden ilk defteri sonra da fotoğrafı aldı.
"İnsanların özel hayatına fazla ilgin var bakıyorum." Beni korkutmuştu.
Onları dolaba koydu ve beni yeleğimin iki yakasından tuttu kendisine çekti "Bir daha özel eşyalarıma dokanmayı cüret etme." Bağırıyordu.
Yakamı bıraktı sulu gözlerime baktı kapıya yöneldi çıkacakken bir daha baktı sonra kapıyı açtı ve kapattı.
Ona haddini bildirmek istiyordum ama konuşamıyordum...
Sinirden ağlamaya başladım Karan çıktığında.
Çok geçmeden kapı açıldı,bu Allah'ın belası kimse siktirip gitmesini diledim.
Doktor gözüktü yanıma yaklaştı "bunu nasıl görmediniz," şaşırmıştı serum mum bitmiş serumun içine kanım doluyordu.
Hemen serumu çıkardı ve yara bandı yapıştırdı.
"Bu günden itibaren benimle fizik tedaviye başlaman gerek.Böylece daha kolay güzel sonuçlar alacağız.Yakında ayarlanacaksın,bir haftaya kalmaz ilk kelimelerini etmeye başlarsın." Çok sakindi benim ağlamam onu hiç ilgilendirmedi ya da dekoltelerim...
Doktor dışarı çıktı.
Saate baktım 20:34'tü güneş batmıştı.
Çok geçmeden kapı tekrar açıldı içeri bir kadın girdi onu tanımıyordum elinde tekerlekli sandalyeyi sürüklüyordu yatağımın yanında durdu beni bindirdi tek bir kelime etmiyordu ya da bir şey anlatmıyordu.
Odadan dümdüz gittik bir asansör kapısında durduk yukarı bastı çok geçmeden asansör geldi içeri girdik.
Asansör indi ve gene dümdüz gittik.
Etrafıma bakamadım bile bir kapıdan çıktık şarkı sesi gelmeye başladı hizmetli kadın çoktan kaybolmuştu bile orada kalakaldım,şarkıyı dinledim.
'...Hayat öyle insafsız ki
Küçük bir boşluğunda yakalar
Hissettirmez en zayıf anında
Seni ta yüreğinden yakalar
Ellerin kolların bağlansa da
Başında fırtınalar kopsa da
Sen tüm gücünle karşı koysan da
Seni acımasız sevda yaksa da
Sen de benim gibi gerçekleri görüyorsun
Beraber olamayız,benim gibi biliyorsun
Bir başka dünyanın insansın yavrucağım
Sen kendi dünyanın toprağında büyüyorsun
Sen de benim gibi gerçekleri görüyorsun
Beraber olamayız benim gibi biliyorsun
Bir başka dünyanın insansın yavrucağım
Sen kendi dünyanın toprağında büyüyorsun
...
Haklısın bir az geç karşılaştık
Oysa hiç konuşmadan anlaştık
Bazı şeyler var ki söylenmiyor
Biz senle sözleri susarak aştık
İnsan acılarla kıvransa da
Ve o aşkta bir daha doğsa da
Dünyasını yeniden kursa da
Düşlerle gerçekler ayrı ayrı yaşar
Sende benim gibi gerçekleri görüyorsun
Beraber olamayız,benim gibi biliyorsun
Bir başka dünyanın insansın yavrucağım
Sen kendi dünyanın toprağında büyüyorsun
Sende benim gibi gerçekleri görüyorsun
Beraber olamayız benim gibi biliyorsun
Bir başka dünyanın insansın yavrucağım
Sen kendi dünyanın toprağında büyüyorsun...'
Sezen Aksu'nun şarkıları insanın yüreğine dokunur bu yüzden çok severim şimdi bu şarkıyı duymak...
Düşüncelerim yarım kaldı çünkü karan ıslak bir şekilde bahçe kapısının önünde durdu.
"Geldiğini hissetmedim bile yavru kurdum."
Koşar adımlarla yanıma geldi vücudundaki su damlacıkları yavaş yavaş teninden kayıyordu.
Beni bahçeye çıkardı havuzun önüne sabitledi tekerlekli sandalyemi.
Havuz gül yaprakları ile süslenmişti aynı zamanda mumlarla.
Karan birden havuza atladı, vücudunun çarptığı sular bana geldi hoşnutsuz bir ifade ile karana baktım.
"Erimezsin Hera." Gülüyordu havuzda kulunçlad atıyordu.
Birden derine daldı bacaklarımdan çekti ve beni havuza düşürdü.
Çığlık attıp ona sarıldım "Seni bırakmam." Bacaklarımı beline doladı beni üstüne aldı havuzda yüzmeye devam etti.
"Hera ben tuhaf biriyim kendime sahip çıkamıyorum bazen sinirleniyorum...Ama seni çok seviyorum..." Sesi yumuşamıştı.
Oturduğum yerde bir sertlik hissettim kıpırdandım ama Karan beni kendine bastırdı.
Omuzlarını tuttum beni kalcamdan yakaladı ve suya bastırdı.
Dudağımı dili ile araladı ve tekrar üstüne aldı sırıl sıklamdım.
"Sana iç çamaşırı almalıyız."
Memelerimden hafif yırtılan geceleğimi yeni görmüştüm yanaklarım ateş gibi olmuştu o kadar hızlı gelişiyordu ki her şey.
Geceliğimin yeleğini kollarımdan sıyırdı havuza attı.
Kalbim çok hızlı atıyordu arzudan mı yoksa korkudan mı?
Karan ıslak boynumu öptü ürperdim "benden neden utanıyorsun?"
Dudağımın yanında bir öpücük daha sonra dudağıma bu adam beni tahrik ediyordu.
Kalçalarıma yapışan geceliği sıyırdı ve sıktı çıplak kalçalarıma geceliği geri indirdi.
Elimi göğsüne bastırdı "Bu kalp senin için atıyor Hera Altay."
"Beni istiyorsun." Sesi kalçamı kaldırıp indirmeme neden oluyordu bunun karşısında sadece kalçalarıma yardımcı oldu.Git gide daha fazla içe giriyordu parmakları beni titretiyordu.
Dudağını dudağıma götürdü bir öpücük kondurdu bir daha...Bir daha...Bu öpücük git gide vahşileşti...
"Hadi buradan çıkalım yavru kurdum ikimiz için de iyi bitmeyecek."
Beni havuzdan çıkarırken birkaç gül yaprağı vücudumuza yapıştı ama bunu ikimiz de umursamadık.
"Banyo edelim sonra da yemek yiyelim geç oluyor."
Sağa döndük ikinci odaya girdik bir duşakabin vardı kalçalarımdan tutuyordu bende onun boynundan tutabildiğim kadar.
Bir eli ile duşa kabinin kapısını itti duşa kabin de onun odası gibi simsiyahtı.
Soğuk suyu açtı kollarında titriyordum.
Kendimi duşa kabine dayadım karanda bana eşlik etti.
Geceliğimi askılarından kopardı göğüslerimi zar zor tutan gecelik yere düştü Karan belimden desteğimi sağlıyordu.
Beni kendine çevirdi onun önünde çıplak olmaktan utandım "Her zaman tutkuya teslim olman çok hoşuma gidiyor."
Burnunu burnuma değidirdi.Çıplak bedenimi görmezden geliyordu.
Beni gene kalcamdan tuttu ve bir havlu ile sardı kendine bastırdı,asansöre bindik.
Hâlâ titriyordum.
Karan bunu fark etti beni daha da kendisine çekti alev gibi teninin beni ısıtmasına izin verdi.
Asansör durdu indik ve odamıza gittik.
Beni yatağa yatırdı havluyu itti yırtılan kilodumu çıkardı yerine kırmızı dantelli bir külot giydirdi.
Göğüsüm içinde kırmızı bir sütyen.
Siyah bir gömlek geçirdi üstüme muhtemelen onun gömleğiydi.
Gömlek kalçamın üstünde kalıyordu.
Düğmeleri tam iliklemedi kendi giyinmek üzere giyinme odasına gitti.
Gire geldiğinde her zamanki gibi boxeri ile geldi.
Beni yatağa oturdu bir tas mercimek çorbası getirdi bir çeyrek limon sıktı kaşıkla aldı ve bana yedirmeye başladı.
Mercimek çorbası bittiğinde çekmecenin üstüne koydu saçımı taramak için bir tarak aldı.
Beni kucağına oturdu bir kız babası gibi saçımı taramaya başladı onun omzuna gömüldüm.