0.1

113 4 23
                                    

"Yaptığınız tasarımları çok abartılı bulduğumuz için başvurunuz reddedilmiştir, eğer sizin gibi bir elemana gerek duyarsak size geri dönüş yapacağız."

Dedi, ona uzattığım resimlere göz ucuyla bakarken. Gözlüğünü düzelterek bir cevap beklercesine bana baktı.

Oysa ben kadının dediği şey ile kalbimden vurulmuş gibi hissediyordum, ne deniyordu bu duyguya? yüzümde ki tebessümden eser kalmamıştı.

"Teşekkür ederim Dilara Hanım, İyi günler."

Odadan çıkarken acaba neye dikkat etmedim?, Çok mu beceriksizdim?, Her yer beni red mi edecekti?, Bu mesleği başaramayacakmıydım? gibi sözler geçiyordu aklımdan. Kafam allak bullak olmuştu, düşüncelerimin arasında kayboluyordum.

Avutmakmıydı düşüncelerin içinde kaybolmak?

Asansöre doğru ilerlerken düşüncelerimin arasından çıkmamı sağlayan başımın dönmesi olmuştu, acıyla elimi kalbime götürdüm, acıyordu. Belkide tasarımcılık bana göre değildi? Duvardan destek alarak asansörün önüne geldim ve asansörü çağırdım. Bu lanet yerden hemen uzaklaşmam gerekiyordu çünkü ilaçlarım yanımda değildi.

Hızla asansörün düğmesine bastım, birisi görse deli diyebilirdi. Elim kalbimden aşağıya inmedi, iki elimde titriyordu. Zemin kata gelene kadar aynada acıyla kendimi izledim, durumum gülünçtü.

Zemin kata geldiğimde hızlıca şirketin kapısına doğru yöneldim, kim bilir şimdi saat kaçtı? Şirketten çıkıp merdivenlere yöneldiğimde elimdeki kalbim başıma gitti, şimdi iki elimde başımdaydı.

Diğer elimi merdivenlerin demirine götürdüm ve yavaşça merdivenlerden aşağıya indim ve yavaşça yürümeye başladım. Sol bacağım titremeye başladı, bi bu eksikti.

Gözlerimi yavaşla araladığımda karşımda eski sevgilim Batuyu gördüm.

Siktir! Bugün bütün belalar beni buluyor!

Batu bana doğru yürümeye başladı, Allah kahretsin! Bugün günüm neden bu kadar kötü geçiyordu? Tüm bu düşüncelerden sıyrılıp düzgün düşünmem gerekiyordu.

Onu umursamadan yoluma devam ettim, bir kaplumbağa kadar yavaştım böyle devam edersem otobüsü gerçekten kaçıracaktım.

Onu umursamadığımı anlamış olacak ki kolumdan tutup beni kendisine doğru çekti. Beni affet gibisinden ağzının kenarından birşeyler mırıldandı, bu baş ağrısıyla onu çekemem. Gözümde tam bir zaman kaybıydı.

"Bizden olmayacağını biliyorsun Batu."

Elimin kenarıyla kolumu çektim ve ondan kurtuldum oda birşey demeden gitti, aslında beni takip ederdi peşimi bırakmazdı bugün böyle yapması biraz garibime gitmişti.

Neyse en azından bu sefer kurtuldum diyerek adımlarımı hızlandırdım ve durağın önüne geldim. Kendimi direk durağın oturma yerine attım ve çantamdan telefonumu çıkardım. Siktir saat 12 olmuştu burdan otobüsün geçmesine imkan yoktu.

Başka çarem olmadığından hızlıca evime doğru koşar adımlarla ilerledim, sokağa girdiğimde hızla yere düştüm.

"Siktir!"

Duyduğum ses ile gözlerimi hızla açtım, birine çarpmıştım. Bişey diyeceğim esnada:

"Shh! Sessiz ol!"

diyerek beni kaldırıp diğer sokakla arasına almıştı, birşey demeden ona bakıyordum o ise sokağa gizlice bakıyordu. Umarım beni duvarla arasına aldığını bir an önce fark eder.

Yalandan öksürdüğümde bana bakmasını sağlamıştım, hızla benden ayrıldı bana baktı, bişey demedi.

Belliki bugün birilerinin daha işi ters gidiyor.

Bu ara sokaktan ilerlediğimizde evime ulaşacaktık. Tanrı bugün ikimizede acımıyordu en azından ben birşeyleri değiştirebilirdim.

"Benimle gel, evim burada sana yardımcı olabilirim." Sesimin çıkması bile mucizeydi.

Daha yüzünü doğru düzgün göremediğim bir adama yardım etmek benden üst düzey beklenemeyecek bir şeydi.

İlk önce tereddüt eder gibi baktı ama sanki başka şansı yokmuş gibi başını salladı.

O beni takip ederken gittikçe gittikçe karanlığa doğru ilerliyorduk, Elim
daha çok titremeye başlamıştı, adam bunu fark etmiş olacak ki bileğimi tutmuştu. Sanırım iyiliğime karşı teşekkürdü bu.

Evimin önüne geldiğimizde göz ucuyla ona baktım, ama o bana değil etrafa bakıyordu. Yüzünü biraz incelediğimde gözleri dışında hiç bir yerini maske yüzünden göremiyordum. Ama gözleri belliki elaydı çok güzeldi, ona baktığımı fark etmiş olacak ki bana doğru baktı ve açıcakmısın artık dercesine bana baktı. Titreyen elimi çantama soktum ve anahtarı kaptığım gibi eve girdik.

Adama:

"İsterseniz salona geçin benim küçük bir işim var." Dedim, sesimin çıkması yine bir mucizeydi.

Birşey demedi, başını salladı. Bende hızlıca odama gidip ilaçlarımı içtim, adamın yanına sendeleyerek gidiyordum. Adamla konuşmak için salona gittiğimde kendimi direkt koltuğa attım. Gözlerime ne kadar engel olmaya çalışsam da olmadı, Korktuğum karanlığa doğru kapandı gözlerim.

Arvenin ağzından;

Gözlerimi araladığımda, güneşin ışıltısı yüzüme vuruyordu o kadar rahatsız ve biçimsiz yatmıştım ki her yerim tutulmuştu. Dün geceyi hatırladığımda ela gözlerinden başka hiç birşeyini bilmediğim adamın evimde olduğunu hatırladım. Etrafıma baktığımda ondan eser kalmamıştı, acaba gitmiş miydi? keşke ilaçlarımı içmeden önce kim olduğunu ve kimden, neyden kaçtığını sorabilseydim. Ama o lanet hastalığım yüzünden hiç bişey soramamıştım.

Aslında gözlerinden başka sesini bile 1 kere duyduğum bir adamı kafaya takmamam gerektiğini düşünerek mutfağa ilerledim, iştahım yoktu bu yüzden kahvemi hazırlayıp kafamı üzerinde yeni çalışmaya başladığım tasarıma vermeliydim. Kahvemi masaya koydum ama dikkatimi masaya yapışmış olan not kağıdı çekti, notu elime alıp okumaya başladım;

"Beni evinde konuk tuttuğun için sana minnettarım, ve sanırım tasarımcı olmak istiyorsun sana WAYNE TASARIM şirketini öneriyorum, seni kesinlikle işe alacaklardır. Ve son olarak korumam altında olacağını bilmeni isterim, bundan sonra attığın her adımdan, aldığın her nefesten haberim olacak."

Bir seri katil meselesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin