Acı

87 11 16
                                    

Selamünaleyküm Aleykümselam

Nabersiniz😉

•••
6 Ay Sonra

Sabahın ilk saatlerinin tatlı güneşi gözlerime vururken yattığım yatakta iyice gerindim ve yanımda mışıl mışıl uyuyan adamın tatlı yüzünde gözlerimi gezdirdim. Hamile olduğumu öğrenmemizin üzerinden 6 ay geçmiş, herkesin toparlanması neredeyse bu ayların tümünü kaplamıştı.

Jisung ve Jeongin istedikleri üniversiteyi kazanmış; Hyunjin, Felix ve Soyeon resmi olarak bizim ekibe geçmiş, Ryujin ve Seungmin sevgili olmuş, Wooyoung Londra'ya gitmişti. Ayrıca Changbin ve Chaeryeong'da da gelişme vardı. İkili sürekli yemeğe çıkıyor, karakola gülerek geliyorlardı.

Kabuslarımın baş kahramanı tutuklanmış, bizim sayemizde müebbet yemişti çoğu adamıyla beraber. Annem olacak o kadın bir akıl ve ruh sağlığı merkezine yatırılmıştı. Babam.. O da kendini kabul ettirmeye çalışıyordu işte. Ara sıra geliyordu buraya, ancak varlığıyla yokluğunun pek farkı olmadığı için etki etmiyordu bana.

Peki biz?

Minho'yla bana ne mi olmuştu?

Evlenmiştik...

Ben, Han Jae, nefret ettiğim o adamla evlenmiştim; üstelik o adamdan olan bir çocuğum bile vardı.

Bazen şaşırıyordum bu duruma. Evdeyken bir anda arkamdan sarılan biri vardı, beni sürekli öpen, yanımda olan, yatağa beraber girdiğim bir adam vardı. Sonunda mutluyum lafını bana dedirtebilen biri vardı yanımda.

Bana hayatı tekrar kazandıran biri..

Yavaşça yerimde doğruldum ve iyice büyüyen karnımı tutarak ayağa kalktım. Koskoca 7 ay olmuştu karnımda bir bebek taşıyalı. İyice büyüyen karnım yüzünden ayağa bile zor kalkar olmuştum. Her yerim şişmiş, bombe bombe olmuştu. Herkes bu durumu tatlı bulsa da ben bulmuyordum.

Ama yüzüme renk geldiğini inkar edemeyeceğim.

"Minho, hadi kalk. İşe geç kalacaksın."

"Beş dakika daha." diye mırıldanan 'koca bebeğe' güldüm ve odadan çıktım. Olaylardan sonra bizim evi Jeongin ve Jisung'a bırakmış, kendimiz ayrı eve çıkmıştık. Sakin bir mahalledeydi, buna karşın şehre yakındı. Bilerek burayı seçmişti Minho. İş yeridir, hastanedir her yere ulaşım kolay olsun diye.

Mutfağa girdim ve dolaptan kahvaltılıkları çıkararak masaya koydum. Domates ve salatalığı tezgaha koyduktan sonra güzelce yıkadım ve doğradım. Dünden beri garip bir his vardı içimde. Anlamlandıramadığım, ne mutlu ne hüzünlü bir his.

"Günaydın bebeğim.." diye uykulu sesiyle mırıldanan eşime baktım ve domatesle salatalığı masaya koydum. Yorgun duruyordu. Dün de geç gelmişti zaten. Beklediğimden değildi bilmem, gece ikiye kadar uyuyamamıştım ve film izlerken  koltukta sızıp kalmıştım. Sabah Minho'yla uyandığıma göre üçten sonra gelmiş olmalıydı. Muhtemelen beni odaya çıkarmış ve direkt yanıma kıvrılıp uyumuştu. Kıyafetleri hala üzerindeydi.

"Bugün karakola geleceğim."

Önüne koyduğum kahve bardağına baktı ve öksürdü. İki aydır beni oyuncak bebekmişim gibi saklamalarından gına gelmişti. Kabul ediyorum, riskli bir hamileliğim vardı ancak böyle de yürümezdi bu. Nefes almak benim de hakkımdı. Gidecektim. Kararlıydım.

"Aşkı-"

"Hiç vazgeçirmeye çalışma. İki kafam dağılsın. Evde oturmaktan bıktım. Hayır sizinki de nasıl bir azimse eve gelmeyen kadını iki ay evde tuttunuz. Tanrı sizi kutsasın gerçekten."

Lee Minho // LostHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin