Sahi, gemi niye bu kadar çok sallanmaya başlamıştı? Bir şeyler yolunda değildi. Minho Jisung'a yarım açılabilen gözleri ile 'ne oluyor?' der gibi bakıyordu, işte o an geldi. İkisinin de ruhunu ve bedenini ölüme sattığı o an.
(Şimdi şunu açıklamak zorundayım, normalde araya bir şey yazmayı pek sevmem ama yazacağım bilmeyenler için. Tsunami; belki bir ilçeyi, belki bir ülkeyi yutabilecek şekilde büyük olan dalgalara denir. Şu an ki dalga da bir ilçeyi yutabilecek olandan.)
Tsunami oluyordu şu an, gemiyi paramparça etmişti o büyük dalga.
-5 Nisan 2028-
''Evet sayın seyirciler, 3 Nisan 2024'de tsunami etkisi ile batan gemiden haber alındı. Görülenlere göre, gemide 250 kişi bulunuyormuş. 2 genç erkek ise, el ele okyanusun diplerinde biri ölmüş, biri ölmek üzere olan bedenleri ile bulundu. Ne şans ki Lee Minho hayatta kaldı. Sonunda büyük tsunamiden kalıntılar bulundu.''
İki genç tsunaminin olduğu gece, ellerini sıkı sıkı tutmuşlardı ve hiç bırakmamışlardı. Birbirlerine son dileklerini iletmişlerdi.
''Güzelim, çok zamanımız yok bu yüzden çok şey söyleyemeyeceğim. Bu gördüğün katil senin için okyanusları yıkabilir, son nefesimi seni dileyerek vermemdi dileğim, kabul oldu. Çok şanslıyım ben Jis-''
O gece Lee Minho, son kez sevgilisiyle konuşurken verdi canını. Mutluydu, çok mutluydu çünkü ikisi de bu ıstıraptan kurtulmuştu. Belki cennette buluşurlardı? öyle de oldu zaten.
''Burası neresi, neredeyim ben? cennete mi düştüm? bu kadar kolay olamaz. Bir katilin gideceği tek yer kendi cehennemidir.''
Jisung'un sesi duyuldu,
''Kendi cehennemindesin zaten, masum katil.''
''J-Jisung, ne demek kendi cehennemimdeyim? neler oluyor!''
Jisung beyaz giysiler giymişti tamamen, saçında papatyadan bir taç vardı ve Minho'ya elini uzattı. ''Benimle hayallerimi gerçekleştirir misin?'' Minho ürkekçe elini tuttu beyazlar içindeki çocuğun, sonra da sevgilisini takip etti. Burası ilk baharın sürdüğü, ağaçların çiçek açmış olduğu, rüzgarın narin ağaç yapraklarını nazikçe dansa kaldırdığı bir yerdi. Banklar vardı ağaçların altında, o banklardan birine oturdular ve hiç konuşmadan dinlediler rüzgar ve yaprakların dansını. ''Biz de dans edelim mi, masum katil?'' Minho ne olduğunu sorgulamayı bırakıp anın tadını çıkarmayı seçti ve sevgili meleğinin elini tutup onu dansa kaldırdı. Rüzgar ve ağaç yapraklarının ritmi ile aynı ritimdeydiler.
''Biliyor musun ilk ve son baharım, senden başkasını sevemedim senden sonra. Her bir zerren, tenindeki her bir yara izi aklımdaydı. Hiç bir zaman çıkmadılar da. Sana şunu söylemek isterim; her ne kadar umurunda onu bilmem, ama sen benim gerçekten ilk ve son baharım oldun.''
Jisung bu sözler üzerine gülümsedi ve Ay'a doğru bakıp konuştu ve eli ile işaret etti,
''Orayı görüyor musun? orası benim evim artık. Ay'ın bir bütün olarak parladığı her bir gece, evimdeki pencereden seni izliyor olacağım, masum katil. Bu son konuşmamız, sürem doluyor. Söyleyebileceğim tek şey, zaman hep akıp gitti ve biz farklı kavramlara ait olduk. Ben Ay'a yerleştim, sen ise bir yıldıza yerleşeceksin ve biz hiç kavuşamayacağız. İlk ve son baharın olarak kalırım belki, ama biz kırık bir aşk hikayesinden başka bir şey olamayacağız sevgilim. Gitmezsem cezalandırılacağım, üzgünüm.''
Elleri ve bedeni yok oldu şimdi, Minho gözlerini açtı. Günlüğüne Jisung ile yaşadıklarını yazdı.
' 5 Nisan 2028
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim İlk ve Son Baharım 🌼🍂
FanfictionLee Minho, Han Jisung uğruna katil olduğu için yaşadığı ülkeden kaçması gerekiyordu fakat Han Jisung'un onu tek bırakmaya hiç niyeti yoktu. İkiside kaçak bir şekilde ülkeden kaçacaklardı. İkili nasıl maceralar veya dramlar yaşayacaktı?