Bölüm 6 / Kıyamet

2 1 0
                                    

                                                                      -Final 1-


Neydi bu yaşadıkları? talihsizliğin vücut bulmuş hali idi bu ikili. Korkuları yoktu artık ikisinin de, çünkü zaten kıyametleri kendi aralarında kopuyordu.

Düşlüyordu Jisung; Sadece sevgilisi ve kendisinin olduğu bir parkta, rüzgârın ağaç dallarındaki yaprakları dansa kaldırdığını, ikisinin konuşmadan sadece birbirlerine sarıldıkları ve tüm yara izlerinin kapandığını. Her gece diliyordu yüceden, onları kurtarması için. Kaybeden olmak istemiyordu fakat çoktan enkaza dönmüştü bile. Çabalayacak gücü, ağlamaya dermanı kalmamıştı. Gözlerini kapattı ve fısıldadı sessizce ''Bir gün düşlediğim gün gelecek ve yeniden çiçekler açacağım, umuyorum biraz da olsa çabalayabilecek gücüm olur.'' Rüyalar alemine değil, kâbuslar alemine daldı gene. Her gün bir diğer günün aynısıydı, sadece gittikçe birbirinden uzaklaşıyor, acıları ve özlemleri artıyordu. Her gün bir ıstıraptı. Rüyalar kâbusu, kâbuslar ise umutsuzluğu getiriyordu. 

Adam Minho'nun kapısını çaldı ve ikisini Jisung'u dövdüğü odaya getirdi. Uzun süre sonra ilk kez birbirlerini görmüşlerdi, Minho'nun içi sızlıyordu Jisung'un yaralarını gördükçe. Ona sarılsa tüm yaraları sızlayacaktı çünkü. Hepsine tek tek, usanmadan bıkmadan merhem sürmek istiyordu. Kendisi bile fark etmeden ağlamaya başlamıştı, ne haldelerdi ikisi de. Jisung Minho'ya doğru bir adım yaklaştı ''Neden bana gelmiyorsun Minho, o kadar çirkin miyim?'' Minho ellerini ağzında birleştirdi ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı, hayatında hiç bu kadar şiddetli ağlamamıştı. Ağlamaktan konuşamıyor, boğazı düğümleniyordu. Öyle bir ağlıyordu ki, şeytan görse onun bu halini, o bile ağlardı. Minho cevap veremediği için de Jisung Minho'nun onu beğenmediğini, ondan soğuduğunu düşünüyordu. ''Özür dilerim. Bu yüzümle beni sevmeni beklemem aptallıktı'' Minho bağıra bağıra ağlıyordu, çığlıklar atıyordu hatta arada. Jisung ise Minho'nun bu halini gördükçe panikliyordu. ''Jisung sana yemin ederim, senden bir kere bıktıysam cehennemin en dip kuyusuna gideyim. Yediremiyorum kendime seni koruyamamış olmamı-'' Nefesi yarıda kesildi ve yine odayı sadece ağlama sesleri kapladı. Artık ikisi de ağlıyordu. Jisung, bedenindeki yaralar halâ sızlamasına rağmen sevgilisine sarıldı. Sevgilisi de yaraları acımasın diye hafifçe elini beline doladı. ''Minho bırakma beni yalvarırım-'' Sözleri yarıda kesiliyordu ağlamaktan. Sonları olsun istemiyordu. Yeniden çiçek açsınlar istiyordu Jisung. Ama öyle olmadı, ikisi de Dolunay evresi bile olamadılar. İlkdördün ve Son dördün olarak kalakaldılar sadece, tamamlanamadılar. O sırada adam onları böldü ve sertçe iki bedeni birbirinden ayırdı. Elinde bir sopa duruyordu, sopayla Jisung'un yüzüne vurdu. Burnu kanıyordu şu an, Minho ise Jisung'u korumaya çalışıyordu. Adam onu korumasına fırsat vermeyip bir tane de Minho'ya geçirdi.

Bir damla yağmuru taşıyamayacak bir bedene ağır gelecek olan bir söz olsa da; Jisung pes etmek istemiyordu, istemiyordu işte pes etmeyi. Kafasında sesler susmuyordu, kimi başarısızca motive etmeye çalışıyor, kimi motive etmeye çalışan sesi de gömüyordu. Toparlayamıyordu, kontrolünden çıkmıştı her şey. Sevgilisini de kendi pisliğine bulaştırmıştı ve şu an pes etmiş gibi hissediyordu. 

'Çiçekler soluyor, rüzgârlar ağaç yapraklarını dansa kaldırır gibi değil de döker gibi esiyor, güneş ışınları teker teker yok oluyor. Acı bir çığlık, acı bir sonu değiştirir mi? hiç sanmam. Güzel hayaller, karanlık gecelerin gerçeklerini dağıtıp değiştirir mi? hayır.'

Jisung'un beyninde dolaşan bu seslerdi pes etmesine sebep olan. Saçma sapan, gerçekleşemeyecek hayallerdi bunlar. Başlanamayan bir hikâyenin sonu olması saçma olurdu değil mi? bence de saçma olurdu. 

Onlar; dalgasız bir denizde akıl alamayacak büyüklükte dalgalar yaratabilirdi. Yaşasalar zarardı yani. 

''Diz çöküp yalvarsam koca göğe seni bana bahşetmesi için, yalvarsam ölmeden önce aldığım her bir oksijenin verdiği yetersiz nefes ile,'' Minho zor zar aldığı nefesi ile konuştu. ''Yalvarıyorum o zaman şimdi, vakti geldi.'' Ölümün verdiği soluk gülümseme kapladı yüzünü, adam Minho'nun çok konuştuğunu düşünüp sopa ile boynuna vurdu. Hayır ölmedi Minho şu an, sadece can çekişiyor. Jisung acı çığlıklar ile bağırıyordu, zamanı geri alabilecek olsa tanıştıkları ilk güne gider ve tanışmalarına engel olurdu. Böylelikle de bunlar yaşanmamış olurdu. Belki gözlerinin önünde son nefeslerini veriyordu biricik kıymetlisi, ama o ağlamaktan başka hiç bir şey yapamıyordu. Gemi sallanıyordu, ve adam bir an odanın kapısının kilidini açtı ve odadan kaçtı. Sahi, gemi niye bu kadar çok sallanmaya başlamıştı? Bir şeyler yolunda değildi.

-Bölüm sonu-

Merak edin diye en güzel yerde kestim hehehehe neyse merak etmeyin çabuk atacağım yeni bölümü. Umarım sona çok fazla üzülmezsiniz. Zaten belliydi bence böyle bitireceğim.

Benim İlk ve Son Baharım 🌼🍂Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin