Bana gülümseyen albaya bende gülümseyerek baktım. Yanımda ki Barın ise hala ciddi ciddi bakıyordu. Bir derdimi vardı?
"Yeni işyerine hoşgeldin Efnan"
"Hoşbuldum" hala gülümseyerek ona bakıyordum. Albay Barın'ı yanına çağırdı. Kelimelerini duyabiliyordum çünkü uzağımda değillerdi. Albay söze başladı.
"Barın yeni gelen hemşire senin dairenin karşısında durabilir mi? Biliyorum kabul etmeyeceksin am-"
"Tamam"
Albayın resmen ağzı açık kalmıştı. Neden bu kadar şaşırdı ki? Yani ben olsam ben de kabul ederdim.
"O zaman Efnan'a dairesini göster"
Barın kafasını tamam der gibi aşağı yukarı salladı. Albay gittikten sonra benim yanıma gelmeye başladı yavaş yürüyordu fakat resmen iki metre boyu vardı. Hatta belki de boyu iki metreydi. Askeri üniforması ona dar olduğu için kasları buradan bile belli oluyordu. Yanıma gelince baştan aşağı süzdü beni.
"Beni takip et." Kafamı salladım. Hemen arkasından pıtı pıtı yürümeye başladım. Benim üç adımım onun bir adımı resmen. Ona yetişemiyordum.
"Biraz yavaş yürür müsün?"
"Yürüyemem."
"Ama yoruldum."
"Benim yapabileceğim bir şey yok."
"Ya ama lütfeğn."
"Çok konuşuyorsun."
"Bari neresi ve kaçıncı kat onu söyle."
"Şu bina 2. Kat sol daire."
Eliyle çaprazımızda ki binaya baktım. Hemen binaya doğru koştum. Merdivenleri çıkmaya çalıştım hızlıca ama şap diye yere yapışmam yok mu? Tam o anda kolumdan birisi tutup havaya kaldırdı. Geri yere bırakınca homurdanmaya başladı.
"2 dakika yerinde duramıyor musun?"
"Düşmekte mi suç?"
"Neden koştun? Koşmasaydın düşmezdin."
"Beni beklemiyordun."
Kafasını "ya sabır" der gibi sağa çevirdi. Birkaç merdiven daha çıktık. Bana bir kapıyı gösterdi. Anlamadığımı yüzümle ifade ettim.
"Burada kalacaksın."
Elindeki anahtarı bana doğru uzattı. Elinden anahtarı kaptım. Benim oturduğum daireye doğru gittim. Anahtarı taktım. Sağa çevirdim açılmadı. Sola çevirdim açılmadı. Bu anahtar ile biraz daha uğraşırken arkamda yine sandal ile karışık barut kokusu geldi.
Elini elimin üstüne koyup anahtarı sağa doğru çevirdi. Bir kez daha çevirince kapı açıldı. Yüzümü ona doğru çevirdim. Ama kolunu arasında kaldığım için biraz fazla yakındık. Gözüm yine onun mükemmel göğsü ile kavuştu. Kafamı yukarı doğru kaldırdım. Ya benim boyum kısaydı ya da onun ki fazla uzundu. Karar verdim onun ki uzundu.
Yavaşça benden geri çekildi. Ben ise hala şokta kaldım. Ben şokla hala oradayken tekrar kapı açılma sesi duydum. Muhtemelen bu onun dairesinin sesiydi. Hala açık kapı ile bakışıyordum. En sonunda burada durmanın bir manası olmayacağını anladığımda içeri girdim. Evi baştan aşağı süzdüm. Yani güzeldi zaten askeri lojmanda çok lüks bir ev bekleyecek halim yoktu.
Ayağımda ki ayakkabıları çıkarıp mutfağa doğru ilerledim. Yaklaşık dört saattir aşırı derecede açtım. Dolaba baktığım da birde boş dolapla bakıştık. Bu gün herşeyle bakışmıştım.
Oturma odasına doğru ilerledim.Markete gitmem gerekti yoksa gerçekten de açlıktan ölecektim. Bir şey vardı, marketin yerini bilmiyordum. Telefonum çalmaya başlamıştı. Koşa koşa mutfağa giderken kafamı kapıya çarptım. Telefon Hala zangır zangır çalıyordu. Arayan kişi bilinmeyen numaraydı. Telefonu elime aldım ve açtım.
"Ya ne var Allah'ın cezası?"
"Kızım düzgün konuşsana."
Sert bir ses duymam ile şaşırdım. Niye beni arasın ki?
"Ne istiyorsun? Ayrıca nerden ben senin kızın oluyorum? Sabahtan beri kızım kızım deyip durma sinirleniyorum ha!"
Telefondan kahkaha sesi duyuldu.
"Ne gülüyorsun."
Hala gülülerken konuşmaya başladı "Ben Barın kaydet numaramı". Geldiğimden beri gülümsemeyi bile fazla bulan kişi şuan eşek gibi anırıyordu. Şuan onun gülmesi benim sinirimi bozuyordu. Ne vardı gülecek?
"Ya kapat ya! Senin yüzüne kafamı duvara soktum." Lafımı bitirir bitirmez telefonu kapattım. Şuan onu çağırmam gerekiyordu yoksa ya kaybolurdum ya da poşetleri taşıyamazdım. Hemen dış kapıyı açtım. Kapının önünde duran çift ayakkabılarımı giyinip onun kapısına doğru ilerledim.
Kapıya vurmaya başladım. İlk açmadı, tekrar daha sert vurdum yine açmadı. Bu sefer kapıya tekme atayım derken bir inleme sesi duydum. "Ahh" şokla aşağı doğru bakarken yerde iki büklüm olmuş, erkekliğini tutan Barın'ı gördüm.
Ben sıçtım... Hayatımın orta yerine sıçtım. Sıçtığımı da sıvadım.
Hakim bey beni sorgulayabilir misiniz? Neden bu kadar mal olduğumu falan mesela? Hala elim ağzımda ona bakarken en iyi şeyin kaçmak olduğunu anladım.
Suriye sınırını boylar gibi kaçarken birisi ensemden tutup havaya kaldırdı.
"Hayırdır nereye?" İşte yine onun sesini duydum.
"Aaa! Sende mi buradaydın?"
"Tabi ya buradayım. Bana bir şey söylemek ister miydin?"
"Yok canım ne söyleyeyim? Senin bana var mı? Bide beni indirir misin? Bak kibarca konuşuyorum son uyarım."
Beni yere yapıştırdı resmen. Ama şuan suçlu olduğum için bunun acısını sonra çıkaracaktım. Şuan masum melek zamanıydı.
"Marketin yolunu tarif eder misin? Dolapta birşey kalmamışta." Yanına da sırıtma koydum. Bu taktiğimi yerse bundan devam.
"Yani istersen ben götürebilirim." Tabi ki sen götür zaten sen götür diyorum.
"Zahmet falan olur şimdi."
Bana ters ters bakıp gözüyle yolu işaret etti. Bende onun önüne geçtim ama yine arkada kaldım.
****
"Kolum koptu senin eşyalarını ben niye taşıyorum?"
"Canım karakterin yere düşmüş onu alıver ordan. Lütfen insan taklidi yapma. Hiç yakışmıyor sana." Arabasında son ses şarkı açmış söylüyordum.
O ise "ben buraya nasıl düştüm" buldum der gibi düşünüyordu.
3. Bööölüm geldi. Bu bölüm pek içime sinmedi her an silebilirim.
Arkadaşlar çok ama çok özür dilerim dün aklıma birşey gelmedi hiç birşey yazamadım.
Bu bölüm nasıldı begendinizmi💞💕
Yine yazar tarafından öpüldünüz😚😚😚
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Berceste
Teen FictionHayatında hiç sevgi görmemiş bir asker oğlana sevgiyle gülümseyen hemşireye kalbinde taht yapan gençlerin hikayesi.