Oturduğum sandalye üzerinde yayılmış gözüm kapanmak üzereydi. Ben neden hemşire olmayı seçtim?
"Kalk artık. Biraz da sen uğraş. Sabahtan beri ben bakıyorum."
Bu konuşan İrem'di geldiğim ile beraber 2 Haftadır buradaydım. İrem ve Buse geldiğimden beri benim en yakın arkadaşlarıam olmuştu. Buse işini çok fazla sevdiği İrem ile daha fazla konuşuyorduk.
Zaten Yüzbaşı ise ortalıkta hiç yoktu. Birkaç söylentilere göre göreve gittiği söyleniyordu. Merak etmiyorum da değildi. Ben bunları düşünürken İrem ise hala başımda söyleniyordu. Hâlbuki 14 saattir ayaktaydım. O otururken ben yapmıştım. Çalıştığımız hastane askeriyenin hemen yanıydı. Bunu ilk başta anlamadım ama durumu buse hemen açıkladı. Meğer önceki hastane bombalanmış. Yine böyle olmasın diye hasta, çalışanlar ve hastaneleri korumak için askeriyenin yanına yapmışlar. Çalışanlara ise lojman da oda verilmiş. Yine İrem'in sözlerine maruz kalarak ayağa kalktım.
"Off İrem ne istiyorsun? Saatlerdir senin yerine de ben çalıştım. On dakika kestirelim dedik o mu batıyor."
"Hayır Efnan onun için demedim. Ben çalışırken canım sıkılıyor."
"İrem'im çok yorgunum ne olur biraz dinleneyim."
İrem göz devirerek gitti. Çok şükür kurtuldum. Ama o da benim iyiliğimi istiyordu. Şuan belki de göze batmıştım. Sürekli dinleniyor diye ama sadece nöbetteyken dinleniyordum. Ona da İrem izin vermiyordu. Buse ise itiraz edip biraz dinlensin diyordu. Artık gözlerim gerçekten de yavaş yavaş gidiyordu. Kıçımı kaldırıp sedyeye gittim. Örtüsünü çekerken Buse'ye baktım. Ahh bebeğim benim 7/24 çalışıyor. İrem de işleri Buse'ye kitliyordu. Örtüyü çektim ve sedyeye uzandım. Sonrası ise karanlık.
****
Uyandığım da herkes ayrı bir kafada koşuşturuyordu. Ben hala ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Buse yanıma geldi . Ben de "ne oluyor?" Der gibi kafamı salladım."Görevde ki askerler geliyormuş. Aralarında birkaçı ağır yaralıymış."
Elimi ağzıma attım. Herkes öğrenmiş bir ben mi kalmıştım?Ben birşey söylemek istiyorum. Beni kan tutuyor.
İrem'e baktığımda onun ayrı bir telaşta olduğunu gördüm.
"Peki İrem neden bu kadar telaşlı?"
"Bilmiyorum ama askerlere karşı üzülüyor olmalı."
"Anladım" demek ister gibi kafamı salladım. Buse yanımdan ayrılırken ben burda direk gibi dikilirsem İrem'in yanıma geleceğini anladım. İrem'in söylenmelerini mi çekmek yoksa Tuna Tavus'un 1 günlük öğününü tekte mi yemek? Bunun cevabını herkes biliyor bence.
Hala herkes koşuştururken bende ayaklansam iyi olur. Ben kalktığım gibi herkes çıkış kapısına koştu. Tabi bende ben koşmadan durur muyum? Kapıdan dışarıya baktığımda askeri araç ve yanında sedye getiren hemşireler vardı. Benim gitmeme gerek yoktu. İrem en başlarına geçmiş herşeye müdahale ediyordu. Bende ameliyat odasına gidip gerekli herşeyi getirdim. Ardından birkaç yaralı asker ve doktorlar geldi. Sedyenin üstü kıpkırmızı olmuştu. İçlerinden birkaç ölü olacağını anladım. Çok hayati yerlerinden yaralanmışlardı.
İçlerinde acaba Barın var mıydı? Barın'ın timi ve başka timlerle tanışmıştım. Ama favorim Bozkurt ve Bomba timi olmuştu.
Bugün Pet Shop'a gidip Amour için birkaç gerekli şeyler almak istiyordum. Amour'u yolda bulduğum gün araba da unutmuştum. O gün akşama doğru farkettim. O gün Barın'ın kapısını dakikalarca çalmama rağmen açmamıştı. Ben de arabasının camını kırdım. Hala haberi yok. Umarım yine paçayı kurtarırım.
****
Akşama kadar yaralı askerler ile uğraşmaktan yorulmuş şuan evde oturuyordum. Aklıma çok tehlikeli bir plan geldi. Yapsam mı yapmasam mı? Kendimi riske atmaya karar verdim. Umarım fazla korkunç bir film değildir. Televizyonun kumandasını elime aldım. YouTube'a girip "Siccin"yazdım. Siccin kaç olduğunu bilmeden açtım. Umarım hiç korkunç olmayan bölümünü açmışımdır. Film başlamıştı. Beyaz saçlı küçük kız vardı. Ve onun babaannesi vardı. Daha girişte çığlık atsam da izlemeye devam ettim.
Yarım saattir ağlama ile karışık çığlıklar atıyordum. Kumanda ile televizyonu kapattığım da Her yer karanlık oldu. İlk önce boş boş karanlık ile bakıştım sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Pardon böğürmeye başladım. Telefonum çalmaya ve üst üste bildirim gelmeye başladı. O an cinler beni çarpmak için geldi sanırım. Bağırmam daha da şiddetlendi. Koşarak oturduğum odanın ışığını açtım.
Ben gözlerimle her tarafı tarıyordum. Her an birşey çıkabilirdi. Kalbim küt küt atıyordu. Karanlık salondon geçip mutfağa gittim. İçimden kaç tane dua okuduğumu saymıyorum bile. Mutfağın ışığını yakar yakmaz mutfak dolaplarına uzanıp tava aldım.
Salona doğru ilerlemeye başladım. Kapıya hala sert sert vuruluyordu. Yakında kapım kırılır diye korkuyordum. Tavayı havaya kaldırdım. Elimi kapıya attım. Kapının kulpunu indirdim. Kapıyı çeker çekmez ne olduğuna bakmadan tavayı kafasına geçirdim. İşte o ses duyuldu...
"Ananı"
Sesin geldiği tarafa baktığımda kafasını tutmuş yerde bir adet Barın gördüm. Bir Barın'a bir yerdeki sapı kırılmış tavaya bakıyordum. Korkudan ne yapacağımı şaşırıp Barın'ın 45 numara ayağından içeri çekmeye çalıştım. Maalesef buna gücüm yetmiyordu. Barın hala kafasını tutarak benim ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu.
"İçeriye gelmek ister misin?" Suçlu küçük çocuklar gibi konuşuyordum. Bana ters ters bakarak içeriye geçti. Bende arkasından ona bakakaldım. Onun yanına gitmek için kapıyı kapattım.
***
"Ben yapmadım"
"Kim yaptı o zaman"
Selam bebetolar
napıyorsunuz?Ayy bu bölüm nasıldı?
Şuan kitap tutmuş evde kolbastı çekiyom annem bana ters ters bakiyo normalmi🥰
Efnani yazarken aklıma hiç birşey gelmiyo ya
Askolar saçımı boyattım. Herkes bok gibibilmus diyo napicam.
Neyse yine yazar tarafından kocamana öpüldünüz💋💋😚😚
![](https://img.wattpad.com/cover/368012898-288-k359266.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Berceste
أدب المراهقينHayatında hiç sevgi görmemiş bir asker oğlana sevgiyle gülümseyen hemşireye kalbinde taht yapan gençlerin hikayesi.