Git, gitme

538 44 52
                                    

Gidişinin sekizinci ayı

"Senin Türkiye'ye gelmen daha kolayken neden hep ben geliyorum?" Diyip gülerek kapıdan içeriye geçti elinden çantasını alan Altay da "Okan daha kolay izin veriyor da ondan." Diyip gülerek yaklaşmıştı. Çantayı kapının yanındaki koltuğa bırakınca ise ona dönen Kerem'in "Haklısın." Diyip gülerek ona sarılmasına izin verdi.

Altay da kollarını ona sarıp başını eğerek boynundan akciğerlerine Kerem'in teninin kokusunu göndererek dudaklarını bastırdı.

"Seni özledim." Diye fısıldadığında "Hasretini gider o zaman." Diyip geri çekilerek çenesini kaldıran Kerem'le yüzündeki sırıtış genişlemişti. "Giderelim o zaman." Dediğinde kısık sesiyle eli de Kerem'im boynunu tutup ona doğru hizalanmıştı. Dudaklarını buluşturduğunda ise diğer koluyla onun belini sarmıştı ve birbirlerine alışık iki beden direkt Altay'ın beline sarılan Kerem'in bacaklarıyla pozisyonu almış ve artık Kerem'in yön verdiği bir öpüşmenin içine girmişlerdi.

Altay adımlarıyla odasına doğru ilerlerken Kerem'in dudaklarının çenesine ardından boynuna doğru kayışıyla onun belini daha çok sıkarak kendine bastırdı. Kerem dişini hafifçe sürttüğünde tıslamaya benzer bir ses çıkardı engel olamayarak. Buna karşılık kucağındaki bedenden gülümseme ve kelebek öpücükleriyle boynunda oyalanma almıştı. "Beni zorluyorsun." Dediğinde çok kısık bir sesle, Kerem de kelebek öpücüklerinin yerini daha tutkulu ve boynunda izler bırakacak derin öpüşlere bıraktı.

Altay yatağına geldiğini ayağına çarpan bazayla anlayınca Kerem'i yatağa doğru çevirip onu sertçe sayılabilecek şekilde bıraktığında onun saçlarının dağılışını ve yüzünün kızardığı, dudaklarının şiştiği bu 'dağılmış' görüntüye kendisinin sebep olduğunu bilerek dudağını yalayıp ona doğru eğildi. Dudağını buluşturduğunda ise Kerem'in geri çekilip onun tişörtünün eteklerini tutarak kaldırmasına uyum sağlayıp başından çıkarmasına izin vermek ardına kollarını kaldırdı ve köşeye atılan tişörtüne eklemek için aynısını Kerem'e yaptı. Elleri onun bedeninde gezinirsen Kerem'in parmakları da pantolonun üzerindeki kemeri çözüyordu.

İki çıplak beden olarak kaldıklarında çevrelerine dağılan kıyafetleri, gelen sesleri ve bulundukları saati bile düşünmeden tamamen aldıkları hazza odaklanıp devam ettikleri için içeriye giren kadını ikisi de kadın konuşana kadar fark edememişti.

"Sen..." diyen sesle Kerem donakaldığını hissetti. En son isteyeceği şey, afişe olmak bir sevişme sırasında başına geldiği için Altay'dan hızla ayrılıp gelen kişiye baktı direkt. "Nasıl yani?"

Altay'ın hızla ayaklanıp çarşafla kendini gizleme çabasını göz ucuyla görse de Kerem buradan nasıl dönüleceğini bilmiyordu.

"Sen kimden nereni gizliyorsun ya? Hiç görmedik sanki..." cümlesiyle kaşlarını çatmak istese de yüzünü ifadesiz tutarak Altay'a dönmüştü sadece. "Ha gerçi bir erkeğin üstünde olduğunu görmemişim."

Gözlerini devirmek istese de bunun ters tepki yaratacağını düşünerek ikisi arasındaki durumu anlamaya çalıştı o an Kerem. Kayra'nın onu sevdiğine emindi ama duygularına karşılık alamama tepkisinden fazlaydı bu. Bir yıkılma değil de öfke doluydu.

"Altay bu ne? Ben yanlış görüyorum değil mi sevgilim? Bana düzgün bir açıklamasını yapabilirsin değil mi?"

"İçeri geç, sakinleşip konuşalım."

Kerem o an histerik bir sesle gülmek istedi. Kendini bastırsa da buna engel olamamıştı ama ikilinin kendisini duymadığı da aşikardı. Saçını düzeltir gibi eliyle yüzünü sıvazladığında elinin titrediğini fark etti. Kayra şu an algılamamak için dirense de Kerem anlamıştı ve anlamak istemediği o gerçek midesinin bulanmasına, kanının bir katı cisim gibi canını acıtarak donmasına sebep olmuştu.

Stay / AlKerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin