Dar sokaklarda büyümüş elleri kirli ve ter içinde çocuk için hayat fazlasıyla zorlu olsa bile, eve gittiğinde eğlenceli sohbetler eşliğinde yemeğini yer ve uyandığı an yeniden çocukların yanına koşar. Ama eğer sen gelecekteki kralsan senin için hayat sokaklarda değil boğucu kafeslerde geçer. Çok fazla kişinin sana özenmesi bile canını yakar ve melankolik bir hale bürünürsün. Ruhunu feth eden bu melankoli yavaşça vicdanını yok eder, sonra sevgini, en sondaysa masumluğunu. Savaşlarda verdiğin kayıplar birer can değil de piyon olarak görünüyorsa gözüne, çoktan kayb olmuşsun demektir. Kendini kayb eden insansa kendini değil hırsını düşünür sadece.
Küçük Robert zekası ve davranışlarıyla her zaman kardeşlerinden seçilmişti. Yanında insanlar olsa bile her zaman yalnız ve karamsardı Robert. Kardeşleri kadar zeki ve çevik olmaması krallıkta onun kusurlu olarak görünmesine izin veriyordu. Küçük düştüğü her an için geceleri meyhanelerde içerdi Robert. Ailesinden sevgi isterdi her zaman ama güçlü olamazsa bunun olmayacağını biliyordu. Her zaman sanata ve şiirlere olan düşkünlüğü onun cariyelere benzetilmesine sebep oluyordu. Ama kral babası asla bu hakaretler zamanı oğlunun yanında durmamışdı.
Bunları hep yaşayan Robert için artık hayat melankolik ritimde devam ederken, nişanlısı Margaret ile tanışmıştı. İlk önceler pek sevmese de saygı duymuş ve iyi birer arkadaş olmuştu. Birlikte ormanda şiir okur, kitaplardan konuşurlardı. Zaman ilerledikce hisleri de ilerlemiş ve aralarındakı sevgi püsküllenerek yerini başka duygulara bırakmıştı.
Robert şimdi oğullarına bakıyor ve vicdan azabı çekiyordu. Pavlovun hayatını o mahv etmiş, İlyanınsa daha çekingen birisi olmasına sebep olmuştu. Belki de babasına benzemişti ve iyi bir baba olamamıştı. Bir an düşündü "Bu güne kadar ne başardım ben?"diye geçirdi içinden. Gerçekten ne başarmıştı ki Robert? Her zaman bir pısırık olara çekilmiş ve izlemişti. Hiç bir zaman sıra ona gelmesin istiyordu. Belki de bu pısırıklıktan değil sevgidendi. Kardeşlerine savaş açmak istemiyordu Robert.
Aslında her şeyin farkındaydı. Babasının tahtını kardeşi alsa bile yine de gözü Robertin topraklarındaydı. Ne kadar sevilmese de seviyordu Robert. Kardeşine savaş açmak istemyordu ama Margarete olan sevgisi onu intikama teşvik ediyordu. Sadece kardeşinin karşısında durup bunu neden yaptığını sormak istiyordu. Kusurlu olsa bile yine de kardeşiydi ve birlikte büyümüşlerdi. Aslında cevabı biliyordu kardeşi melankolisinde kayb olmuştu.
Günleri düşüncelerle geçen Robert artık çocukları için iyi bir baba olmak istiyordu ne kadar geç olsa bile. Bu gün meydana gidip onlar için yaptırdığı özel kılıçları almak istiyordu. Meydanın çok fazla dolu olması yürümekte zorlasa da dükkana varmış ve kılıçları almıştı. Üzerinde işlemelerle oğullarının isimlerini yazdırmıştı.
Meydanda yürürken birden etrafdakı kalabalığını dağıldığını gören Robert şüphelenmey başladı ama insanların işlerini bitirip gitmesi de bir seçenekti. Biraz ilerledikten sonra korumalarının etrafta olmadığını fark etmesiyle durdu ve etrafına bakınmaya başladı. Hiç kimse yoktu ve dükkanlar kapanmışdı. Birden arkasından gelen sesle hızla arkasına döndü. İki oğlu da karşısında boğazlarına bıçak dayatılmış elleri ve kolları bağlı şekilde duruyorlardı. Kalbinden geçen korkunu daha önce hiç bu denli hiss etmemişti Robert. Oğullarının yanına gitmek istediğinde Pavlov başını hayır anlamında iki yana salladı.
Pavlov : " Yakınlaşma yoksa okçular tarafından vurulursun. Etrafımız sarılmış şekilde".
Robert: " Ne istiyorsunuz? "
Robertin sert sesiyle yanlardakı pelerinli adamlardan biri konuşmaya başladı.
?1 : "Sadece ölmeni ve oğullarının tahtan çekilmesini ".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Normandiya Dükü
Mystery / ThrillerBir dük ailesinde düşesin ölümüyle ailenin parçalanmasını konu edinen bir kitap. Düşes Marildanın ölümüyle oğulları Sör İlya , Sör Pavlov ve kocası büyük yıkım yaşar.