5th

62 10 2
                                    


"Eve gidelim Jeong. Biraz dinlenmiş olursun." dedi Jisung yanından bir saniye bile ayrılmadığı çocuğun saçlarını okşarken. Buraya geldiklerinden beri sıksık gözyaşı döken arkadaşının perişan halini gördükçe içi parçalanıyordu. "Hem Chan Hyung burada. Bir şey oldu mu haber verir."

Jeongin başını iki yana salladı. İstemiyordu gitmek. Liseden beri peşinde koşturmuştu Minho'nun. Daha liseye başladığı ilk dönemler ufak bir bisiklet kazası sonucu tanıştığı kıdemlisiyle böyle bir gelecekleri olduğunu bilmiyordu. Sabah okula geç kaldığı için zinciri bozuk olan bisikletini umursamadan okula sürmüş, o sırada bahçede arkadaşlarıyla gülüp şakalaşan Minho'nun arkasına toslamıştı. O zamandan bu zamana yanından da ayrılmamıştı. Şimdi de ayrılmayacaktı.

Ya o burada yokken ona bir şey olursa ne olacaktı?

Seungmin ise Jisung'a hak veriyordu. Jeongin'in bünyesi zayıftı Felix gibi. İkisi de yılda 4-5 kere hasta olmadan duramıyorlardı. Bu yüzden Jeongin'i en azından birkaç saatlik dinlenmesi için eve gitmeye ikna etmeleri lazımdı.

"Chan ile burada bekleyeceğiz Jeongin. Bize güven. Ona bir şey olmayacak." dedi güven vermek istercesine ve arkadaşının akan burnunu çantasından çıkardığı peçeteyle bir güzel sildi.

"Olmaz. Uyuyamam ki ben." dedi Jeongin. Sonra aklına gelir gibi tekrardan iç çekip ağlamaya başlamıştı. Kıpkırmızı yanakları nefessizlikten bu sefer mosmor olurken cümlesine devam etmek istemiş ama ne yazık ki hıçkırığını engelleyememişti. "Bana n...neden Minho'yu göstermiyorlar?"

"Bebeğim benim..." dedi Felix kollarını arkadaşına sardı, bugün daha kaçıncıya sardığını bilmeden. O da böyle konularda fazla hassastı ancak şaşırtıcı bir şekilde üzüntüsünü saklamayı başarabilmişti. Zorlanıyordu. Sürekli kocaman gülümsemesi yüzünden eksik olmayan ve onunla uğraşıp duran arkadaşını bu halde görmekten ciddi anlamda zorlanıyordu.

Minho'yu ameliyat sonrası odanın birine yerleştirmişlerdi. Normal bir oda değildi tabii. Bu nedenle hasta ziyareti kabul edilmiyordu.

Saat gece 4 civarlarına gelirken hepsi, kapının önünde oturmuş bekliyorlardı. Ki burada beklemenin kimseye bir faydası olmadığının da farkındaydılar. Yine de umut o ki arkadaşlarının uyanabileceğini düşünüp bu saate kadar da kimse sesini çıkarmamıştı.

"İstersen seni Felix'le birlikte götürebilirim Jeongin. Yanında biri olmuş olur. Olur mu?"

"Israr etmeyin hyung. Siz gitmek istiyorsanız gidebilirsiniz ama ben burada bekleyeceğim." diye cevap verdi Changbin'e Jeongin. Normalde çok çabuk gardını indirebilirdi. Toplanıp hızlıca sıcacık yatağına kavuşabilirdi ancak söz konusu Minho'ydu.

Minho, onu bir bebek gibi severdi hep. Dışarıya karşı genelde içine kapanık, soğuk biriydi. Asıl konu biricik sevgilisi olduğunda ise evrenin en tatlı insanına dönüşebiliyordu. Jeongin, onun için özeldi. Doğallığın ve saflığın vücut bulmuş hali olan çocuğu kırmamak için elinden geldiği kadar narin davranırdı her zaman.

Ve Jeongin böyle bir adamı kaybetmekten ölesiye korkuyordu.

"Bize gidelim o zaman? Hyunjin muhtemelen evdedir, telefonunun şarjı bittiyse açmayı unutmuş olmalı. Yanına gidelim mi, hı?" diye sordu Jisung son bir ısrarla. Daha fazla üstüne gitmek istemiyordu. Sonuçta Jeongin yetişkin bir bireydi. İstediğini yapmakta özgürdü. Ancak son kozunu kullanmadan bu konuyu kapatamazdı.

"Minho uyandığında seni bitkin görürse üzülebilir."

Yine aynı yöntemi kullanıyorlardı. Manipülasyon demek istemese de resmen birçok duygu karmaşasında boğulan çocuğu manipüle ediyorlardı. Ancak bu sorun değildi. Sonuçta arkadaşının iyiliğini istiyorlardı. Bu yüzden vicdanları rahat olmalıydı.

hold on | hyunsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin