"Bu işten hiç hoşlanmadığımın farkındasın, değil mi Hyunjin?"Evin dış kapısının eşiğinde, çok sevdiği eşinin hayıflanmalarını dinliyordu yine Hyunjin. Bu durumdan ne kadar bıksada bir şey diyemiyordu. Çünkü eşinin bazı ayrıntılarda haklılık payı olduğunun farkındaydı.
Uzanıp kendisinden biraz kısa olan kocasının kahve saçlarına değdirdi dudaklarını. Birkaç saniyeliğine orada oyalanmış, burnuna gelen ferah şampuan kokusunu içine çekmişti. Daha sonra isteksizce uzaklaştı karşısındaki bedenden.
"Farkındayım güzelim. Sana söz veriyorum, en kısa sürede çalıştığım yerden ayrılacağım." dedi ve bir elini Jisung'un çenesine yasladı. Bir yandan çocuğun çenesini kaldırıp göz göze gelmelerini sağlarken bir yandan da sözlerine devam etti. "Ben yeni bir sözleşme imzalayana kadar sabret, olur mu?"
Jisung, duyduklarıyla derin bir nefes verdi. Biliyordu ki eşi, öylece gidip işini bırakamazdı. Bu konuda ciddi anlamda bir çözümü yoktu. Hyunjin'in dediği gibi biraz zamana ihtiyaçları vardı.
Hyunjin, ünlü bir markanın modelliğini yapıyordu ve imzaladığı kontratın süresi bitmeden işinden ayrılması mümkün değildi. Her gün istisnasız şirkette olmalıydı. Güya her tanrının günü fotoğraf çekimleri vardı fakat Jisung bu konudan pek emin değildi açıkçası.
Hangi model haftaiçi her gün devlet memuru gibi iş yerine gidip gelirdi ki?
Kesinlikle bu işin içinde bir bityeniği vardı.
"Tch." diyerek yüzünün dibindeki adama daha çok yakınlaştı Jisung. Artık yüzlerinin arasında iki santimlik mesafe vardı ve birbirlerinin nefeslerini çok rahat hissedebiliyorlardı. "Sabırsızın teki bir kocan var. Üzgünüm."
Hyunjin bununla birlikte gülümsedi. Küçük bir kıkırtı bıraktıktan sonra eşinin davetkar dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu. "Bilmez miyim?"
O, işe gitmek için evin kapısından dışarı adım atarken Jisung arkasından seslenmeyi unutmadı.
"Telefonunun sesini açık tut! Ayrıca akşam gelirken jelibon al!"
Hyunjin, hafif uzun siyah saçlarından elini geçirirken bahçedeki arabasına doğru ilerledi. Arkasını dönmesede Jisung'u cevapsız bırakmadı.
"Mesaj alınmıştır kaptan!"
Arabasına binip yola çıktığında ise Jisung, yüzündeki gülümsemesini düşürüp kapıyı kapatmıştı. Eşi, o şirkette çalışmaya devam ettikçe sinirleri bozuluyordu. Buna engel olamaması da daha da sinirlerini bozuyordu.
O gün kendi işlerini evden hallederken bir yandan da akşam yemeği hazırlamıştı Jisung. Hyunjin, öğle yemeğinden sonra hiçbir şey yemediği için haliyle eve akşam aç geliyordu. Bu yüzden en azından aç kalmasın diye her zaman birkaç bir şey hazırlamaya çalışırdı.
Bu sefer elinin ayarını fazla kaçırıp on kişiyi rahat doyuracak bir sofra hazırlamıştı, tabii.
Akşam kapı zili çaldığında da iki seneden beri hiç eksilmeyen aynı heyecanıyla koşturarak kapıyı açmaya gitmişti.
Kapının kolunu hızlıca indirdiğinde karşısında duran bedeni parlayan gözleriyle karşıladı. Hyunjin ise yıllardır değişmeyen bu sıcak karşılamayla içi ısınırken kocaman gülümsemiş, içeri girip ayakkabılarını çıkarmıştı.
Jisung bekleyemeden ayakkabılarını çıkarmış olan çocuğun boynuna sıkıca kollarını sararken beline sarılan kolları da hissetmesi bir olmuştu. Bununla birlikte içinde küçük kıpırdanmalar oluştu ancak ne yazık ki bu his kısa sürmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hold on | hyunsung
FanfictionBir televizyon programı daha ne kadar canını sıkabilirdi?