"Ben ne dedim!" diye bağıran Changbin'le yanındaki sandalyede oturan Chan, yerinde sıçradı. "Şu sese bak amına koyayım, bal dök yala!"Kayıt stüdyosundalardı. Jisung ertesi sabah bir anda kalkıp iş yerine gitme kararı vermişti. Arada kendisine böyle sıkıcı çalışma istekleri geliyordu. Kısacası normal bir durumdu.
Sabah apar topar eşini de uyandırmış, beraber hazırlanıp güzel bir kahvaltıdan sonra iş yerlerine dağılmışlardı.
Jisung'un stüdyoya gelmesini fırsat bilen Changbin'de inada binmiş, çocuğa zorla kayıt yaptırmıştı. Jisung ne kadar istemediğini söylese de arkadaşına laf dinletmek imkansızdı.
Chan'la birlikte kaydı son kez düzenleyen Changbin ise şimdi kendisiyle gurur duyuyordu.
"Uğraştığınız işe bak. Peki adama ne diyeceksiniz? Sizinle çalışmak istemiyoruz, albümü bizzat biz çıkaracağız mı diyeceksiniz?" dedi Jisung. Arkalarında kurulduğu koltukta iki seksen uzanmıştı. Düzenleme işiyle uğraşan arkadaşlarından ziyade yaptıkları kayıt hoşuna gitmemişti.
"Senin kariyer ölmüş aslanım diyeceğim. Sonra posta. Belki akıllanır da kendine uygun bir işle uğraşır."
"Of, cidden bayılacağım! Resmen adamı işsiz bırakıyorum demek bu!"
"Ya adam bizimle çalışmak zorunda değil. Çok istiyorsa başka birileriyle çalışır. Bizim bu projeyi acil üstlenmemiz lazım!"
Jisung, tekrardan hyunguyla aynı konuşmaları yapmak zorunda hissetmişti kendini. O kadar inatçıydı ki büyük olan, çıkacak olan albümü Jisung'un zimmetine geçirmeyi planlıyordu.
Şarkı sözleri onlara aitti, beste onlara aitti, her şey tamamen 3racha imzalıydı. Kısacası şuan istediklerini yapabilirlerdi. Tek sıkıntı anlaştıkları solistin açabileceği davaydı çünkü halihazırda imzalanmış bir belge vardı.
Bir miktar parayla da bu sorunu halledebilirlerdi.
Bu yüzden Jisung pek fazla konuşmamaya karar verdi. Sonuçta çok sevgili hyungu, kafasına koymuştu bu işi.
"İyi be tamam! Ne yapıyorsan yap ama sonra pişman olunca 'Ben demiştim.' derim. Haberin olsun."
"Bir kere de zorlamadan kabul et oğlum ya. Korkma, bir şey olmayacak. Değil mi Hyung?" dedi Changbin yanında oturan Chan'ın omzuna kolunu atarak.
Chan bıkmış bir ifadeyle Changbin'e bakmış, daha sonra sahte olduğu çok belli olan kısa bir gülümseme vermişti. Yüz ifadesini tekrar eski haline getirirken önündeki ilgilendiği işine geri döndü. O da içinde deli gibi heyecanlıydı ancak Changbin'in götündeki pirelerden bıkmıştı artık. Bu yüzden pek bir tepki vermemeyi seçti.
Uyuklamaya başlayan Jisung'un telefonu titredi o an. Mesaj gelmişti ancak kalkıp masanın üstündeki telefonu almaya gram mecali yoktu.
"Hyung, baksana mesaj kimden gelmiş?" dedi uykulu sesiyle Chan'a doğru.
Chan gözünü bilgisayar ekranından ayırmadan yan tarafında duran telefonu almış, sonra da ekrana bakmıştı.
"Bankadan." dedi Chan. Gelen mesaja göz atarken de bir anda gözüne takılan çok haneli rakamla kaşları havalandı. "Yuh Jisung! 150 milyon won'u nereye harcadın?"
"Ne?"
Jisung duyduğuyla şaşırdı çünkü o, hiçbir şey almamıştı. Alsa bile 150 milyon verecek kadar kafayı yememişti.
Yerinden ayaklandı ve telefonunu Chan'ın elinden alıp gelen mesajı bir de kendi okudu. Ancak Chan, tamı tamına doğru okumuştu. 15 sayısı, yanında bir sürü sıfırla dizilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hold on | hyunsung
FanfictionBir televizyon programı daha ne kadar canını sıkabilirdi?