"Arkadaşının hayati tehlikesi yok ama bir süre ağrıları olacağı için ellerini çok kullanmamaya çalışsın, uyandığında taburcu olabilir. Geçmiş olsun."
Neden boynumu kesip direkt işimi bitirmemiştim ki? Bir işi bile düzgün yapamıyordum cidden.
"Uyandığını biliyorum, kalk artık."
"Seonghwa sen, senin burada ne işin var?"
"Son zamanlarda beynini rafa mı kaldırdın?"
Aslında bilincimi kaybetmeden önce Seonghwa'nın sesini duyduğumu hatırlıyorum ama yine de Seonghwa'nın bana yardım etmesi garip geliyordu.
Ona hâlâ inanmadığım gözlerle bakarken başıma vurup yataktan çıkarttı beni. Çıkış işlemlerini hallettikten sonra ikimizde sessizce yürüyorduk. Aklıma gelen bir şeyle konuşmaya başladım ama heyecan ve şaşkınlığımdan dolayı sesim biraz yüksek çıkmıştı, bunu ancak Seonghwa irkilince fark ettim.
"Gerçekten bana yardım edecek misin??"
"Duydun mu onu? Sadece uyanman için söylediğim bir şeydi, ciddi değildim yani."
"O zaman bıraksaydın da ölseydim."
Galiba dediğim şey Seonghwa'yı sinirlendirmiş olmalıydı çünkü yumruğunu suratıma geçirmişti.
"Ölüm denen şey senin için bu kadar basit mi? Galiba hayatında hiçkimseyi kaybetmedin, onu geçtim aileni de mi düşünmüyorsun? Madem suçsuzsun bunu kanıtlamaya çalışmak yerine neden kendine zarar vermeye çalışıyorsun? Aptal mısın, aklın yok mu senin? Ölünce ne olacağını sanıyorsun? Herkesin senin suçsuz olduğunu düşüneceğini falan mı?"
"'Senin artık ölüden bir farkın yok, keşke abin yerine sen ölseydin.' bu sözleri bana babam söyledi. Sence de ölüp ölmememin onların umurunda olacağını falan mı sanıyorsun?"
Öylece susmuş birbirimize bakıyorduk. Gerçi Seonghwa bana bakıyor gibi görünse de aslında aklındaki düşünceleri toparlamaya çalışıyordu. Sıkıntıyla küçük bir nefes verdi, başını onaylar anlamda salladı.
"Tamam yardım edeceğim ama bir şartım var, sana yardım ettiğimi kimse bilmeyecek ve dikkat çekmemek için sana eskisi gibi hatta daha beter davranacağım."
"Bana nasıl davrandığın umurumda değil, nasıl istersen öyle olsun ve..."
"Saçma teşekkürünü kendine sakla, duymak istemiyorum. Kalacak bir yerin var mı?"
Kalacak bir yer. Sahi ben bundan sonra nerede kalacaktım evden kovulurken bunu hesaba katmamıştım, param da yoktu. Ah lanet olsun.
"Düş peşime."
Otobüsten inip birkaç dakika yürüdükten sonra bir evin önünde durmuştuk. Seonghwa cebinden anahtar çıkarınca buranın onun evi olduğunu anlamıştım.
"Şu ellerini kullanabilecek duruma gelene kadar burada kal. Sonrasında da bakarız duruma."
"Hem okulda hem de evde gözünün önünde olmam seni daha çok sinir etmez mi? Bana tahammülün yok diye biliyorum."
"Biliyor musun çok boş konuşuyorsun. Bu daha çok sinirimi bozuyor. Gerekmedikçe benimle iletişim kurma."
Seonghwa üst kata çıkarken ben de yan tarafta açık olan mutfağa geçip sandalyelerden birine oturdum.
Bir süre sonra kapının açılma sesiyle irkildim. Yerimden kalkıp gelenin kim olduğuna bakacakken kapıda Seonghwa'yla karşılaştım.
"Gelen sen miydin, ne zaman çıktın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Promise~ {Seongjoong}
Novela JuvenilHongjoong'a atılan bir iftira yüzünden tüm hayatı değişir. Suçsuz olduğunu kanıtlamak için ondan nefret eden Seonghwa'dan yardım ister. Peki bundan sonra onları neler bekliyordu?