8.

59 7 0
                                    

Medyadaki şarkıyla okumanızı öneririm)

***

Geçmiş (yüzyıllar önce)

Sallanan sandalyesinde oturmuş kitabını okuyan genç küçük bir gülümsemeyle annesine dönmüştü

"Bu kitap gerçekten çok güzelmiş anne. Senin seçimlerinin hep bu kadar mükemmel olmasına şaşırıyorum"

Saçlarının neredeyse yarısı beyazlamış kadın kısık bir kıkırtı bırakmıştı "Teşekkür ederim, Taehyung. İstediğin zaman yeni kitaplar önere bilirim"

"Teşekkür ederim anne"

İkili yeniden ellerindeki kitaplara döndüklerinde içeriye beyaz sakallarıyla yaşlı adam girmişti "Bakıyorum da bensiz anne-oğul saati yapıyorsunuz" 

"İşlerin yüzünden yanımızda olamıyorsun hayatım. Bizde oğlumla vakit geçiriyoruz işte"

"Bir baş Melek olmak zordur Eun biliyorsun" derken sevdiği kadının yanına oturmuş ve elini nazikçe tutmuştu

"Senin yerine ben halledebilirim baba" dediğinde babası buruk gülümsemesiyle biriciğine bakmıştı

"Normalde olsa buna evet derdim, fakat şu sıralar işler oldukça karışık evlat. Kötü şeyler olacak gibi görünüyor. Bunu önlemem gerek"

Taehyung duyduklarıyla elindeki kitabı sıkmıştı. Babasının neden bahsettiğini biliyordu. Hepsi o pislik yüzündendi ve Taehyung buna katlanamıyordu. Bir çözüm bulması, her kesin daha huzurlu yaşamasına yardım etmesi gerekiyordu, ama nasıl? İşte bu sorunun cevabı genç olanın sonunu getirecek türdendi. Karanlıktan kurtulması gerekirken Karanlık olmuştu.

***

Jungkook ve Jimin ormanın girişinin önünde oturmuş, kafaları karışık bir şekilde oraya bakıyorlardı

"Kook ya bizde diğerleri gibi ölürsek?"

"Sana bir şey olmasına izin vermem, kardeşim"

Jimin küçük olana sarılmış ve gözlerini sıkıca kapatmıştı "Sana da bir şey olmasın. Kook sensiz yapamam. Tek sahip olduğum ailem senken olmaz!"

"Bir yolunu bulacağız Jim" elini arkadaşının omzuna koymuş ve yavaşça okşamıştı 

"Oraya gitmemiz gerek. Tek şansımız Kim Taehyung ve bunu değerlendirmeliyiz"

"Ya kötü biriyse ya da şu karanlık denen şey bizi kandırıyorsa? Hatırlasana Suho amcanın dediklerini, Karanlığın sadece sesini duyduklarını söylediler aynı onun gibi!"

"Jimin duyduğumuz ses ona ait değildi"

"Emin misin?"

"Eminim. Hem oraya gitsek de gitmesek de-"

"Tamam, tamam devam etme. Tek şansımız oysa o zaman gidelim"

İkili oturdukları yerden kalkmış ve ormana girmişlerdi

...

Bir süre sonra yine mezarların bulunduğu alana gelmiş ve Kim Taehyungun mezarının önünde durmuşlardı

"Hey! Beni duyuyor musun?" Jungkook ona seslenmiş fakat yanıt alamamıştı

"Sana diyorum! Önce susmak bilmiyordun şimdi neden sesin çıkmıyor?!" hala bir cevap yokken sinirle tepindi yerinde

"Jungkook cevap yok mu?"

"Yok! Lanet olası bir anda yok oldu sanki!" 

Derin nefes almış ve yavaşça mezarın önünde diz çökmüştü "Lütfen konuş artık!"

Ellerini yere dayamış gözünden akan yaşla devam etmişti "O gelmeden gel"

"Jeon"

Duyduğu sesle hemen başını kaldırmış ve dinlemeye devam etmişti 

"Geldin demek" sadece başını sallamakla yetinmişti çocuk

"O çok yaklaştı Jungkook. Beni buradan çıkarmazsan seni koruyamam"

"Nasıl yapmam gerektiğini söyle" 

Derin bir gülüş sesi kulaklarına dolmuştu "Biraz sabırlı olman gerek küçük. Yapman gereken bir kaç şey var"

"Nedir?"

"Bir ayin"

"A-ayin mi? Kurbanların öldürüldüğü ayinler gibi mi?" büyüttüğü gözleriyle arkadaşına bakmıştı. Onunda Jungkooktan farkı yoktu

"Ah tabii ki hayır Jeon. Ben öyle biri değilim. Sadece bir kaç küçük şeyle beni buradan kurtara bilirsin, ama her şeyden önce bulman gereken bir şey var"

"Nedir?"

"Bir kitap. Beni buradan çıkarmana yardımcı olacak büyük, kahverengi, eski bir kitap"

"Peki onu nerede bulacağım?"

"Köyde. Ama kimde ve ya nerede olduğunu bilmiyorum. Eğer onu bulursan kazanan biz oluruz"

Derin bir nefes vererek Jimine dönmüştü "Köyü iyice aramamız gerekecek Jim" Jimin ne söylediğini anlamasa bile başını sallamış ve yere oturmuştu

"Kitabı bulduktan sonra neler yapılmalı peki?"

"Dolunayda buraya gelmeli ve ayini gerçekleştirmelisin. Büyüyü okurken birazcık kanın gerekli ve bence avcunda olacak küçük yara izi hayatın için önemsiz bir detay hm? Ah tabii birde arkadaşının burada olmaması gerek, ayin sırasında zarar göre bilir bunu isteyeceğini düşünmüyorum" yalanları arka arkaya sıralarken sinsi gözlerle süzdü çocuğu

"Sadece bu kadar mı? Yani kan ve büyü bitecek mi? Hem neden benim kanım?"

Derin kahkaha sesi sardı etrafı "Sadece küçük bir kısmı çocuk. Gerisini ben halledeceğim. Ayin sırasında benimde yapmam gerekenler var ve ayrıca kurban sensin bu yüzden senin kanın gerekli. O soydan gelenin kanı!"

"Dolunay dedin. Mutlaka o zaman mı olmal-"

"Evet!"

Jimine dönerek gözlerini kırpıştırmıştı "Jimin dolunayın ne zaman olacağına bakar mısın lütfen?"

Jimin başını sallayarak telefonunu çıkarmıştı. Fakat çekmeyen telefonla üzgün gözlerini arkadaşına çevirdi "Telefon çekmiyor Kook"

"1 hafta sonra küçük. Dolunay tam 1 hafta sonra!"

"O zamana kadar nasıl bulacağım?! Ya Karanlık beni öldürürse?!"

"Merak etme daha lanetin gerçekleşeceği güne var. Ama şunu unutma o kitabı bulmaman için elinden geleni yapacaktır"

Çaresiz bakışlarla mezara bakmış ve yavaşça ayağa kalkmıştı. Jiminde onun peşinden kalkarken Taehyung küçük sırıtışıyla devam etti "Eğer dediklerimi yapmazsan tek ölen olmazsın küçük"

Jungkookun bakışları kardeşi gibi gördüğü Jimine kayarken yutkunmakla yetindi, önüne dönerek yürümeye başladı ve fısıldadı 

"Buna asla izin vermem"

Onları izleyen parlak gözlerse yürüyen gençlere bakarken korkunç gülüşüyle kısıldı "Eğlence daha yeni başlıyor Kim Taehyung!"

***

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
𝑻𝒉𝒆 𝑵𝒊𝒈𝒉𝒕𝒎𝒂𝒓𝒆 / 𝑇𝑎𝑒𝑘𝑜𝑜𝑘Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin