Gaia, babasının, yerde duran bedenini, bedeninde, kendisinde derman kalmamışçasına sırtına almaya çalıştı. Askerlerden biri harekete geçecekken, yaşlı adam, bastonu ile durdurdu.
-Yeterince olay çıkardınız. Arkadaşlarını da al çıkın buradan.
Asker, sinirli bir biçimde yaşlı adama diklendi.
-Yaşlı olmasan..
Asker, dişlerini sıkarak söylendi ancak, arkadaşlarını da alarak buradan ayrıldı. Yaşlı adamın gözleri, zayıf ve güçsüz bedeni olan genç Gaia'da idi. Gaia'nın gözlerinde ki ışık sönmüştü. Babasını sırtına aldığı gibi evinin yolunu tuttu. Daha sonra yaşlı adam, Gaia'nın masa da duran çantasına, kitaplarını koydu ve dolaplardan birine yerleştirdi.
Gaia'nın eve gidene kadar gözyaşları kurumuştu. Kapıyı açacak olan annesinin tepkisini ise az çok hayalinde canlandırabiliyordu. Kendisinde yaşadığı bu yıkıcı etki, annesinde ve kardeşinde nasıl olacaktı bilmiyordu. Babası, Gaia'nın omzundan sessizce mırıldandı.
-Utanç kaynağıyım..
Gaia, dudaklarını sıktı ve gözlerini acı ile kapadı. Babasının ağırlığı omuzlarında hissedilirken, Gaia'nın adımları ağır ve yorgundu. Evin kapısına vardığında, annesinin yüzündeki endişe ve korku, kelimelere gerek bırakmayacak kadar açıktı. Annesi, Gaia'nın gözlerine bakarken, sorularını sessizce sordu; cevaplar ise Gaia'nın yüzünde yazılıydı.
Eve giren Gaia, babasını yatağına yatırdı. Annesi ve küçük kız kardeşi, Daphne, sessizce yanlarına toplandı. Babasının soluk alışverişini izlerken, Gaia'nın içinde bir kararlılık yeşermeye başladı. Bu yenilgi, onun sonu olmayacaktı; aksine, yeni bir başlangıcın habercisi olacaktı.
Ertesi gün, Gaia, Echo ile buluştu. Echo, kahve dükkanında ki olayları duymuş ve arkadaşından bir şeyler bekliyordu. Gaia'nın aklı ise çok karışık, ne düşüneceğini, nasıl hareket edeceğini bilemiyordu. Öfkesi, siniri o kadar yoğundu ki, o adamlara, babasına yaşattıklarının aynısını yaşatmak ve hatta daha fazlasını yapmak istiyordu.
Kahve dükkanındaki olay, onun düşüncelerini değiştirmişti. Artık, büyük bir şehirde hakim olarak memur bir hayat sürmek istemiyordu. Gaia, babasının adını temize çıkarmak ve ailesini korumak için güçlenmeliydi.
Gaia, Echo'ya dönerek kararını açıkladı:
-Krallığın askeriyesine katılacağım.Echo, şaşkınlıkla arkadaşına baktı. Gaia'nın gözlerindeki kararlılık, herhangi bir itirazı anlamsız kılacak kadar güçlüydü. Echo, daha sonra gülümsemeye çalışarak:
-Yolumuz ayrılmayacak yine desene.
Gaia'nın omzunu, eli ile sıkarak destek olmaya çalıştı. Çünkü elinden ancak bu kadarı geliyordu.
-Ben kahve dükkanına gideceğim yeniden. Eşyalarımı unuttum. Sen de geliyor musun?
Echo, Gaia'yı yalnız bırakmamak adına onunla gitmeye karar verdi ve yollarına devam ederken sordu.
-Başvurular öğlen bitiyor. Geç kalma.
Gaia, kafasını salladı ve kaşları çatık bir halde kahve dükkanının, kapısını yeniden ama her zamanki içinde olan o mutlu, heyecanlı, umutlu olan hisleri ile açmadı. Açtı çünkü buraya son gelişiydi. İçeri girer girmez, dünkü askerleri gördü. Öfkesi yeniden alevlendi. Babası, acılar içinde yatarken, gözlerini açmazken, bu kişiler kahvelerini bekliyorlardı. Sinirine, öfkesine ne kadar hakim olmaya çalışsa da, taşıran nokta, Terra'yı, askerlerden birisi, kucağına oturtmaya çalışmasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eski Çağın Ruhu: İmparatorluğun Gölgesinde
Ficção GeralEski bir çağda, imparatorlukların yıkıldığı ve krallıkların doğduğu bir dönem.. Genç Gaia'nın hayatı, bir kahve dükkanında, babasının dövüş sanatlarındaki ağır yenilgisiyle alt üst olur. Krallığın en güçlü savaşçıları tarafından alay konusu olan Gai...