Part 4: Sonuç

0 0 0
                                    

Gaia, karşısında ki rakibine baktı. Yayını ve okunu, hazır tuttu. Daha önce elinden kitap, kalem, defter düşmezken şimdi bir askeri seçmenin ortasına düşmüştü. Elinde ki yayı sıkıca tuttu. Bu kendi kararıydı ve sonuna kadar arkasındaydı.

Rakipler karşılıklı durdu ve başlamaları için, komut beklediler. Gaia, yaşlı adam Arvid'in, kısacık eğitimi ile yapabildiğini yapacaktı. Karşısında ki rakibi harekete geçince, Gaia'da harekete geçti.

Gaia, babası ile küçükken yaptığı oyunları düşündü. Aslında bir oyun değil, kendini savunma ve savaş sanatının bir öğretisi idi. Ancak hatırlayabildiği o kadar azdı ki, uygulayabildikleri de bir o kadar az kalıyordu yanında. Yine de olabildiğince harekete geçmeye çalıştı.

Gaia, aldığı hançer darbeleri yüzünden sendelemeye başlamıştı. Kendisini savunmak ve atağa geçmek için çabalıyordu. Rakibi de Gaia'nın, güçlü yumruklarını almıştı. Yay ve okunu kullanabileceği anı, fırsat kolluyordu. O zamana kadar rakibini oyaladı. Yumruklarına karşılık vererek, hançer darbelerine karşı savunmaya çalıştı. Gaia, ter içinde kalmıştı ve üstü başı toz içindeydi. Gaia'yı izleyen tonlarca asker ve en önemlisi krallık vardı. Gaia, bulduğu bir fırsatta yayını sırtından alarak okunu hazırladı. Aynı şekilde rakibi de hançeri tutarak, bir daire çizdiler. Rakibi, ilk adımını atarak, hançer ile Gaia'yı yaralamaya çalıştı ancak Gaia, şans eseri bir savurma ile rakibini devirerek, okunu rakibinin yüzüne tuttu.

Gaia ve rakibini durduran ses ile birbirinden ayrıldılar. Gaia, nefes nefese kalmış, elinde okunu ve yayını tutuyor vaziyette id. Onu izleyen ve ilgisini çeken tonlarca insan olmuştu. Çünkü en son rakibi, güçlü olanlardan bir tanesiydi. Gaia ise elinden geleni yaptığına inanıyor ve gerçekten kazandığına inanamıyordu. O an etraf sessizleşti ve merdivenlerden inen kişiye odaklandılar. Gaia'nın yanına yaklaştıkça hoş giyinimli bir genç kız olduğu anlaşılıyordu. Bazı askerler ise hayranlıkla kadına baktılar. Genç kız, Gaia'nın yanına geldiğinde, Gaia, hala kendisini toparlamaya çalışıyordu. Birden genç kızın dudakları, Gaia'nın dudakları ile bir bütün oldu. Gaia, ne olduğunu anlamadı ve durumu idrak ettiğinde, bir adım geri gitti.

-Ne içindi bu?!

Gaia, genç kıza daha sonra Gaia'nın yüzüne bakan askerlere döndü. Genç kız gülümsedi. Genç kız, kralına yani babasına dönerek, elini kaldırdı.

-Bu krallığı koruyacak yetenekli askerlerden birisi!

Etrafta bir anda alkış tufanı oluştu. Gaia, o kadar garipsemişti ki o ortamdan bir an önce ayrılmayı diledi.

Seçim sonrası, kazanan ve kazanamayanlar olarak, merkezde ki panoya asılacaktı isimler. Gaia, malzemelerini alarak, krallıktan çıkmaya hazırlandı. O sıra, karşılaştığı asker, yani komutanına denk geldi. Gaia, komutanın söyleyeceklerini dinledi.

-Bu kadar yetenekli olduğunu bilmiyordum Gaia. Sen de bir umut ışığı var.

Gaia, gülümsemeyi veya herhangi bir tepki vermeyi tercih etmedi çünkü, eleme sonrası olanlar kafasını karıştırmıştı. Bunu komutan anlamış gibi Gaia'nın omzuna, elini koydu.

-Prensesin seni neden öptüğünü anlamak mı istiyorsun?

Daha sonra bir kahkaha attı.

-Oysa her askerin hayalidir, prenses ile yakın olmak. Sen erkeksin Gaia, bu kadar takılma ve rahatına bak. Askerlik hayatı zordur. Komutanın olarak söylüyorum.

-Benim buraya gelme amacım farklı. Bir kadından öpücük almaya gelmedim. Kazanmamın bedeli bu olmamalı.

Gaia, krallıktan ayrılırken komutan arkasından baktı ve gülümsedi. Hem gururlu hem de güçlü olduğunu düşündü bu genç delikanlının. Gaia, kazanmış olmanın sevincini yaşıyordu ancak her şey panoda asılacak olan sonuçtan belli olacaktı. Gaia, buraya tekrar ne zaman gelecekti bilmiyordu ancak o zamana kadar kendisini geliştirecekti.

Gaia, kahve dükkanının önünden geçerken, dükkan önünde oturan Terra'yı gördü. Onu görmeyi hem o kadar istiyor hem de utancından bir o kadar görmek istemiyordu. Kendisini sakin tutmaya çalışarak yanına gitti.

Terra, elini çenesine koymuş düşünceli bir hal ile yere, gözlerini dikmişti. Yaklaşan adım seslerini duyunca kafasını kaldırdı ve bir heyecan ile ayağa kalktı. Gaia ise sessizdi. Terra, kötü bir şey olduğunu düşündü.

-Nasıldı?

Gaia, yorgun yüzü ile Terra'ya baktı. Gülümsedi ve karşısında görmeyi dilediği kadına baktı. Ona ihanet etmiş gibiydi. Gaia, hiçbir şey söylemeden dönüp gidecekti ve eğer Terra durdurmasaydı, belki de oracıkta her şey bitecekti.

-Neden konuşmuyorsun? Duyduğum kadarı ile iyi geçmiş...

Terra, başını eğdi ve Gaia, arkasına dönerek ona baktı.

-Nereden biliyorsun?

-Kardeşim de oradaydı.

Gaia, elini saçlarına götürdü ve gülümsemeye çalıştı. Terra ise başını kaldırdığında, gözlerinde ki doluluğa baktı. Gaia, o kadar üzgündü ki Terra için.

-İyi geçti, başardım!

Gaia, umut verici bir şekilde konuşmaya çalıştı. Terra, gülümsedi ve başını salladı. Gözleri, birbirine her şeyi anlatıyordu. İmkansızlığı, derinlerinde hissediyorlardı ancak bir o kadar da bağlılık duyuyorlardı. Terra, yerde ki çantasını alıp gideceği vakit Gaia, bileğinden tuttu.

-Neden bir şey demiyorsun?

Terra, arkasına baksaydı dururdu. Gaia'nın gözlerinde kaybolabilirdi. Bunu yapmadı ve hiçbir şey demedi. Biliyordu zor olacağını. Bu zorluğun altından kalkabilirler miydi onu bilmiyordu. En iyisi, her şey başlamadan bitmeliydi.

Gaia, Terra'nın gidişini izledi. Neden böyle yaptığını tahmin edebiliyordu ancak sözler, diline varmıyordu. Gaia, üzgün bir halde evine doğru yol aldı ve hem mutluluğun hem de üzüntünün, duygularını bir arada yaşadı.

Eve vardığında, annesi ve kız kardeşi, Gaia'yı kutladı. Güzel bir yemek ile galibiyetin tadını çıkardı. Daha sonra Gaia, eksikliğini hissettiği babasının, elinden tuttu.

-Başardım baba! Senin için, ailemiz için en iyisini yapacağım. Seçimlerimin arkasında olduğuna inanıyorum. Sen de gözlerini açtığında, bu mutluluğa ortak olacaksın.

Gaia, babasının elini öptü. Babasının hala bilinci yoktu ve eve girmesi gereken bir ekmek parası vardı. Gaia, askerlikten alabileceği para ile ailesini geçindirebileceğini ümit ediyordu. Daha sonra kız kardeşine ve annesine baktı. Her şeye rağmen gözlerinin içi gülüyordu. Babasını şimdi daha iyi anlıyordu. Kendisi için, kız kardeşi için annesi için yetebilmeye çalışıyordu ki yetiyordu da. Babası, en mükemmel insanlardan birisiydi. Bu zaman da böyle bir aileye sahip olmak, güzel duygulardan birisiydi. Çünkü, çocukken de hatırladığı kadarı ve şu anda bile, bazı aileler var ki, ya dövüyor ya sağ da sol da sürtüyor ya da hayatta değillerdi.

Askerlerin kol kol gezdiği ve diledikleri gibi kavga, gürültü çıkarmaları, insanların hayatını zorlaştırıyordu. Gaia, kendi amacı için bir yola çıkmış ve bu yoldan sapmayı da düşünmüyordu. Çocuklara, kadınlara, erkeklere, işkence yapan askerlere da karşı durabilmek için, onlar kadar güçlü olmak istiyordu.

Gaia, başını yastığa koyduktan sonra, kısa bir süre içinde ne kadar çok şey yaşadığını düşündü. Geçen haftalarda amacı, düşüncesi, hayalleri bir o kadar farklıyken şimdi de bir o kadar farklı. Gözlerini kapadı ve her şeye rağmen umutlu düşünmeye çalıştı. Annesi, kız kardeşi ve hala uyanmasa bile babası yanındaydı. Henüz hiçbir şeyi kaybetmiş değildi.

Okuduğunuz için teşekkür ederim genel kurgu sever arkadaşlarım. Umarım beğenmişsinizdir!! İlerleyen bölümlerde şu an olduğu gibi fikrinizi belirtmekten çekinmeyin. Sizleri bekliyor olacağım. Sağlıcakla kalın!!

Eski Çağın Ruhu: İmparatorluğun GölgesindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin