7. BÖLÜM

10K 1K 534
                                    

Baktım hemen sınır geçilmiş, ben de size bomba gibi bir sonu olan bir bölümle geldim. Keyifli okumalar diliyorum! 🤍

Sınır: 350 Vote 300 yorum

Sınır: 350 Vote 300 yorum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

7. BÖLÜM

İçimdeki kanatları paramparça olmuş o kuş, biraz daha çırpındı uçabilmek için. Kafesinden çıktığında, ölecekti. Bunu kendinde biliyordu. Kendisine konulan o sınırlara boyun eğmedi, her şeyin uğruna. Özgürlüğüne kavuşmak uğruna ölmeyi tercih etti.

Bir noktada Kenan Kozarel'i bitirmek için onunla birleşeceksin deseler, farklı kıtalardaki iki ayrı dağın birbirine karışması, gökyüzü ve denizin yer değiştirmesi gibi imkansız gelirdi.

Kenan Kozarel'in boğazımdan tek lokması geçmezdi. Andım vardı. Onun evine bir gün gidecek olursam, orada yemek yemek için değil, o yemekleri onun boğazına dizmek için bulunurdum.

Ben babamın oğluyum. Sende annenin kızısın. Sertçe kafama vurulan sözleri, zihnimin paslanmış duvarlarına çarparken ona geri dönüyor, ardından onun sesiyle tekrar bana geliyordu. Hazer Akel, Kenan Kozarel'in öz oğluydu. Onun kanını taşıyordu. Bu sözler bir zamanlar onun dilinden gözyaşı olarak dökülüyordu, benim ise gözlerimden. Bu cümle bir leke gibiydi, senelerce annemin kızı olmamak için çok çalışmıştım. Onları haksız çıkarmak istemiştim. Kendi ayağıma çelme takanın kendim olduğunu öğrendiğimde ise bir daha hiç düşmedim. O raddeye gelene kadar ise hiçbir zaman düşmekten korkmadım, çünkü her defasında tutacak bir el bulamayıp daha çok hırslanarak doğrulacağımı biliyordum.

O zamanlar o el Hazer Akel Kozarel olamamıştı. Çünkü bana kendi ayağıma çelme takmayı öğreten oydu.

Midem bulanmaya başladı. Geçmiş ne zaman ayaklarımın altına serilse, vücudum halsiz düşer, suratımın rengi sararırdı.

O anları hatırladım.

"İzmir'e gideceksiniz." Kenan Kozarel üzerindeki siyah takım elbisesiyle önümde dikiliyordu. Elleri ceplerindeydi, günlerdir durmadan sıkıştırıyordu. "Bir daha geri dönmemek şartıyla." Suratıma doğru küçümseyici bi bakış attı. "Ne kadar para istiyorsan söyle, sonra sıkıntı çıkarmayın başıma."

"Senin paranda gözümüz falan yok." Dedim, onun bakışlarına onun diliyle cevap verirken. Avuçlarımı bacaklarıma yaslayarak ayağa kalktım. Tam karşısına dikilirken gözlerine meydan okurcasına bakmaktan hiç çekilmedim. "Bu defa yediğin bokları paranla kapatamayacaksın. Buna izin vermeyeceğim."

"Neden?" Dedi, benim aksime alaylı bir tavırla. Elleri sakallarına çıktığında suratında bundan zevk alan bir adam belirmişti. "Annen param için benimle yatmadı mı? Peşimde dolaştı onun suratına bakayım diye. Sen şimdi neyin gururunu yapıyorsun? Senin annenden farkın mı var?"

SAFİR VE YAKUT Where stories live. Discover now