Ertesi güne gözlerimi açtığımda arkamda bir beden hissettim. Yavaşça o tarafa döndüğümde uyuyan Riddle'ı gördüm. Üstünde beyaz bir tişört vardı, en azından çıplak uyumamıştı. Biraz sınırı var mıydı? Sanmam."Neye bakıyorsun Black?"
"Uyanık olduğumu nasıl anladın?"
"Üstümde dolaşan gözleri anlayabiliyorum. Yoksa senin için yakışıklı mıyım?"
Oyununu sikeyim Severus.
"Evet." Gözlerini açıp başını bana çevirdi ve sırıttı. "Bugün buradaki kaçıncı günün Black? Aklını cidden yitirmeye başlamış olmalısın."
"Senden bir şey isteyebilir miyim?"
"Karşılığında bende bir şey isterim."
"Bu durumda sana verebileceğim bir şeyim yok."
"Küçük bir sırrın bile mi?"
"Ortanca ismim Celeste."
"Celeste... ne istiyorsun?"
"Bir kitap, okumak için."
"Herhangi bir şey."
"En yararsız şey bile olur, en azından vakit geçireyim."
"Çıkışının olmadığının farkına vardın sanırım."
"Onun hakkında hiçbir şey söylemedim." Başını yine tavana çevirdi ve derin bir nefes aldı. Başıyla onayladığında plana sadık kalmayı seçtim. "Teşekkür ederim."
"Henüz getirmedim."
"Önden teşekkür ettim sadece." dedim omuzlarımı silkerek. Bir süre sonra yanımdan kalktı ve günlük giydiği takımı alıp banyoya geçti.
O banyodayken ben düşüncelerime dalmıştım. Koskoca malikanede neden beni kendi odasına getirmişti? Neden yanımda uyuyordu? Tamam, Severus'la bir planı olabilirdi ama bu fazla değil miydi?
Derin bir nefes aldım ve bir sonuca varamayacağımı anlayarak yatakta doğruldum. Beynimin bana oynadığı oyunları sevmiyordum. Sanki artık düşünemiyor olmuştum. Her şey o kadar boş geliyorduki ara sıra neden yaşadığımı bile sorguluyordum. Ya beni ilk başta öldürseydi?
Esirdim ama zindandayken böyle olduğumu hissetmek daha kolaydı. Şimdi ise sadece rahat bir yatak, gri havayı görebildiğim kırılmaz pencereler, bir banyo ve sabah, öğle, akşam yemek servisim vardı. Beynim allak bullak olmuştu.
Banyo kapısının açıldığını duyduğumda başımı kaldırıp ona baktım. Üstünü giyinmişti ve bana bakmadan dolabına yönelip eşyalarını koymuştu. "Eğer o sözde korkutucu haline bürüneceksen neden giyiniyorsun?" diye sorduğumda yavaşça bana döndü ve kaşlarını kaldırdı, "Beni çıplak görmeyi mi tercih edersin?" diye ciddi bir şekilde sorduğunda bir anda sertçe yutkundum. "Asla! Bu iğrenç." diye sitem ettiğinde bir şey demedi ve kapıya yöneldi.
"Kitabını Narcissa ile gönderirim."
"Tamam." O çürümüş görünümüne geri dönerken ben kendimi tekrar yatağa bıraktım. Bunun nereye gideceğiyle alakalı hiçbir fikrim yoktu. Amacının ne olduğunu kestiremezken ve benim bu derece çalışmazken kalkanlarımın düşeceğinden çok korkuyordum. Bir saniye. Asamı almış olabilirdi ama beni kendi zihnime girmekten alıkoyamazdı.
Hızlıca tekrar doğruldum ve bağdaş kurup gözlerimi kapattım. Ad mentem vade, ad mentem vade, ad mentem...
●●●
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Twisted Bond
FanfictionAklımı kaybetmemek için saydığım 50 gün, tek başıma çığlıklarla dolu bir zindanda olduğum 50 gün. Hepsi de Severus'un beni anlaşma için sözde lorda göndermesiyle başıma gelmişti. Burada ya sonsuza kadar çürüyecek, ya Severus'un benden istediği gibi...