Tesadüf

33 4 0
                                    

Medyadaki Çınar, Toprak ve Utku :)) İyi okumalar :) Umarım beğenirsiniz :)

-Utku-

-Utkuu, kuzumm kalk hadi. Bak annen uyanmadığını görürse kızar sonra. Hadi kalk yavrum.

Emine Teyze'nin seslenmelerine rağmen yataktan çıkmak istemiyodum. Bugün piyano hocamla derslere başlıcaktık ve ben kendimi hiç hazır hissetmiyordum. Ben hazır hissetmesem nolcak sanki? Annemin "Aa canım Utkucum sen hazır hissetmiyosan hemen başlamayız yavrum. Sen yat uyu hadi dinlen istediğin kadar." deme ihtimalinin sıfır hatta binde bir ihtimal bile olmayacağı için gözlerimi açtım. Yatakta tarlası yanmış çiftçi gibi on dakikalık duruşumun ardından kalktım. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra üzerimi değiştirdim. Evimizdeki kurallardan biri de "Asla kahvaltıya pijamayla inilmez." Ne saçma bi kural bu ya? Yani ben kahvaltımı rahat rahat pijamalarımla yapmıcaksam o kahvaltının ne anlamı var? Annemin gereksiz kuralları işte. Aman duymasın sonra iki saat nutuk çekiyo. En iyisi bunları boşverip annemi daha da kızdırmadan kahvaltıya inmekti.

-Günaydın Utku
-Günaydın anne
-Sen uyurken hocanla konuştum. 1-2 saate kadar burada olur. Geldiğinde ona karşı nazik olursan sevinirim.
-Demesende nazik davranacağımı biliyosun anne.
-Ben uyarımı yapayım da
-Peki anne

Ben ne desem boştu. Hiçbir zaman anneme yaranamayacaktım Hep aramıza o gereksiz disipliniyle duvar ördü. Yıkmaya çalıştıkça o daha sağlamlarını ördü. Bir süre sonra bunlara alıştım. Ama bazı zamanlar annemin şefkatine ihtiyaç duymuyor değilim. Bunları düşündüğümü biri bilse hele de benim düşündüğümü herhalde baraber doktor yolunu tutardık. Çok belli etmiyordum duygularımı. Herkes annemi takmadığımı düşünse de en çok o kırıyor beni buzdan kalbiyle. Bu sırada telefonum çaldı. Ah şu gergin anların kurtarıcısı abim. Hızla telefonu açtım.

-Efendim canım abicim
-Böyle dediğine göre annem yanımda
-Bu zekiliğine hayran olduğumu daha önce söylemiş miydim?
-Tamam kes zevzekliği de hocan ne zaman gelcekmiş?
-Yaşasın be! Beni kırmayacağını biliyodum. 1-2 saate burda olcakmış.
-Tamam birazdan çıkarım. Evde görüşürüz ufaklık
-Şunu deme abi ya sinir olduğumu biliyosun neyse hadi görüşürüz.


-Çınar-

Annemin Utku'ya karşı tutumundan dolayı her zaman onunla daha çok ilgilenmeye çalıştım. Benim de annemle pek anlaştığım söylenemez. Ama bana karşı fazla otoriter olmuyor. Daha doğrusu buna ben izin vermiyorum.
Bugün üstümdeki yorgunluk başkaydı. Fiziksel olarak iyiydim ama aklımı işlerime veremiyordum. Bir nevi kaçış yolu olarak Utku'yu seçtim.
Dalgındım bu sıralar. Belki de düşünmem gerekenler fazla geliyodu. Hiçbir şeye yetişemiyor, hiçbir işe aklımı veremiyorum. Plansız hareket etmeyen ben sonrasını düşünmeden işlerini yoluna koymaya çalışıyorum. Etrafıma baktığımda kimseyi bulamama ihtimalim hep yüksek olmuştur. Bunu ben istemiştim. Yaşam mücadelesi verirken hayata karşı tek kişilik ordu olmayı tercih etmiştim. Kendi cephemin tek askeri. Bu durumdan korkmalı mıyım bilmiyorum. Aslında yalnızlıktan korkmak veya korkmamak önemli değil. Onu duymak ya da duymamak önemli. Yalnızlık dışardan gelmez; insanın içindedir. Başkalarıyla paylaşılmaz. Paylaşılsa yalnızlık olmaz. Bunca zaman sonra yalnızlığı bu denli hayatının baş köşesine oturan neden onu dünyasına almak istiyo? Neden onun yaralarının sarıp tek dünyası olmak istiyo? Düşünmemeliyim. Bunları aklımdan çıkarmalıyım. En iyisi eve gidip soğuk bi duşla kendime gelmekti. Toparlanıp yola çıktım. Arabada bir anlık da olsa kendimi çalan şarkının sözlerine bıraktım.

Sözcüklerim bulur aşığın ateşini
Yıkar gider beni ölüm gibi
Bakışların deler içimdekileri
Kaldırıp atar beni ceset gibi

Arayıp bulmak neyi değiştirir
Karşımda duruyor suretim
Gülü bitirir..

Veremem sana acımı
Kirlenir bu dünya
Şehrin boş sokakları
Islanır gözyaşıyla
Kovalar arabalar
Arkamdaki aynayı
Kırılınca biter anlarım
Düşümdeki bu rüya

Yollarım yorar yarın günahını
Döver olur beni boş kitap gibi
Hüzün aşkınadır aşık uykularım
Sever olur beni hançer gibi

Kendimi şarkıya fazla kaptırmıştım. Eve geldiğimizi farkettim. Kapıyı çalar çalmaz Utku tabikide hemen açtı.

-Nerdesin abi ya?
-Geldim işte olum noldu?
-Hadi üstünü değiştir de hoca geliyomuş yoldaymış. Beni iki zalimin eline bırakma abii!
-Utku şöyle konuşma diye kaç defa söylicem?
-Tamam abi ya hadi
-Tamam tamam duş alıp geliyorum
-Ne zaman geldin oğlum?
-Az önce geldim anne. Üstümü değiştirip geliyorum hemen.

Soğuk bir duşun ardından kendime biraz da olsa gelmiştim. Aşağıdan gelen seslere bakılırsa annemle Utku yine kavga ediyordu. İkisi de çok zıt karakterlere sahip. Kavgalarına genellikle müdahale etmem ama bazen beni bile çileden çıkarabiliyolardı. Babam zaten bıkmıştı. Susmayı tercih ediyordu hep. Ki kendince de en iyisini yapıyordu. Her ne kadar dinlenmek için gelsem de anlaşılan bu pek de mümkün değildi. En iyi Utku'nun hocasıyla sonra tanışmaktı. Kavganın hala devam ediyor olmasını fırsat bilerek üzerimi giyip görünmeden aşağıya indim. Telefonumu ve arabanın anahtarını alıp kapıya yöneldiğim sırada kapı çaldı. Galiba şu tanışma işini erteleyemecektim. Yapcak bişey yok. Başa gelen çekilir. Kapıyı açtım. Açtım ama gözlerime inanamamıştım. Nasıl olur? Bu kadar tesadüf fazla deği miydi? O.. Anlamsız ve şaşkın bakan gözleriyle tam karşımda.





HEP SONRADANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin