Bu bölümü okurken Sezan Aksu'nun "Küçüğüm" şarkısını dinlemenizi tavsiye ederiz. Bu aralar çok dinlediğim bir şarkı :) Fazla geç yayımladık biliyoruz :( Özür diliyoruz. Ben Ygs ye çalışıyorum. Büşra tercihlerle uğraşıyo. O yüzden süre uzadı :) Umarım beğenirsiniz :)
-Toprak-
Nasıl bi tesadüf bi anda kalbimin göğüs kafesimden fırlamasına, aklımın beni terk etmesine, gözlerimden bile okunan kederimin yerini mutluluğa bırakmasına sebep olurdu? Aslında bu iş artık tesadüf olmaktan çıkmaya başlamıştı. Yani bu kadarı biraz fazla. Sonra gözlerimiz buluştu bi süre. Anlamadığım bir dilde konuşup anlaştılar sanki. Ben daha dün bu adama ne var ne yoksa anlattım ama tekrar karşılaşma ihtimalini hesaba katmamıştım. Öylesine imkansız bi şeyin gerçekleşmiş olması ikimizi de şaşkına çevirmişti. Sonra arkada beliren ve annesi olduğunu tahmin ettiğim bir kadın bize anlamsız bir bakış attı.
-Oğlum müsaade et de kız içeri gelsin.
Bi an için irkildi ve yaptığı hatanın mahcubiyetiyle kapının kenarına geçti. Bende içeri girdim. Yanından geçerken burnuma dolan kokusu artık hiç yabancı gelmiyodu. Sonra bana gayet şaşkın bakan bir çift gözle karşılaştım salonda.
-Bu Utku, dedi annesi. Durumu fark etmişti. Utku'yu uyarır bir ses tonunda konuşmuştu.
-Bende Toprak. Memnun oldum Utku, dedim fazla uzatmadan.
-Ben Filiz, bu da Utku'nun abisi Çınar.
-Memnun oldum Toprak Hanım
-Bende Çınar Bey
Bu sefer bakışmayı elimden geldiğince kısa kesmeye çalıştım. Çünkü mahcubiyetim gözlerimden okunuyor olmalıydı ve onun bunu görmesini istemezdim.
-Derse başlamak ister misiniz? diyen Filiz Hanım'a dönüp:
-Tabiki.. Utku da isterse başlayabiliriz, dedim.
-Tabi tabi hemen başlayalım, hiç bitmesin.. diye atılan Utku hepimize tebessüm ettirdi ve ortam biraz olsun yumuşamıştı. Ardından Utku'yu takip ettim ve piyanonun başına geçtik. Arkadaki ayak sesleriyle ritimli olarak kalbim isyan ediyodu.
-Küçük bi alıştırma ile başlıyalım, dedim önce.
Utku'dan ve annesinden aldığım onaylayıcı baş işaretiyle başladık. Ders uzun sürmedi ve bitiminde Filiz Hanım'ın ve Utku'nun ısrarları üzerine kısa bi şeyler çaldım. Bastığım notalar bile "Çınar" diye bağırıyodu sanki.
-Gerçekten çok güzeldi kızım. Tebrikler!
-Ne yalan söyliyim piyano çalmayı seveceğim hiç aklıma gelmezdi, diye ekledi Utku.
Sonra annesinin bakışları üzerine susması gerektiğini anlamıştı. Sonra Filiz Hanım tekrar bana döndü.
-Gerçekten genç yaşta bu başarı takdir edilmeli. Genç olduğunuz için tereddüt etmiştim ama bu dersten sonra gözüm arkada kalmaz.
-Teşekkür ederim Filiz Hanım, diye konuyu kapatmaya çalıştım.
Sürekli övüyor ve aynı zamanda Çınar gözlerini hiç ayırmadan beni izliyodu. Filiz Hanım memnundu ama benim için aynı şey geçerli değildi. Kızarmak gibi bi huyum yoktur ama şu an pancar gibi olduğumu hissediyordum. Çınar'ın insanı delip geçen bakışları karşısında çok bile dayandığımı düşünerek gitmek için izin istedim. Sonra kısa bi vedanın ardından ayrıldım. Dışarı çıktığımda öyle bi nefes aldım ki ciğerlerim patlıcak sandım. Arkama bile bakmadan arabaya koştum. Nereye gideceğim belliydi.
-Çınar-
Bi an için öldüğümü ve cennete düştüğümü falan zannetmiştim ama annemin sesiyle öyle olmadığını anladım. Yanımdan geçerken yine deniz kokusu doldurdu burnumu. Bi insan nasıl deniz kokardı ve deniz ne zamandan beri bu kadar güzel kokuyodu? En az benim kadar şaşkındı ve dün olanlardan dolayı tedirgindi. Hiç bi şey bilmiyomuş gibi davranmaya karar verdim. Dersleri bitinceye kadar onları izledim. En anlamsız yeri bile en güzel meledilere dönüşüyodu onun elinde. Onu izlememden tedirgin olduğunun farkındaydım ama gözlerime söz geçiremiyodum. Bi an için bakmasam kaybolup gidecekmiş gibi hissediyodum. Utku'nun bile piyanoyı bi anda sevdiğini gördüm. Annemin memnuniyeti gözlerinden belliydi. Kendisini müziğin ritmine kaptırmış, hayatla bağlantıyı kesmişti. Utku akıl almaz bi şekilde azimle öğrenmeye çalışıyo, söylenen her şeyi anında yapıyo ve ortaya hiçte fena olmayan bi iş çıkarıyodu. Toprak ona büyü yapmıştı sanki. Sonra gidince ne yapacağımı bilemedim. Ve aklımdan geçenlerin çok saçma olduğuna kendime inandırmaya karar verdim. Benim böyle şeyler düşünüyo olmam gerçekten çok saçmaydı. Kimseye görünmeden masanın üzerindeki dosyaları alıp çıktım. Çalışmak iyi gelicek. Çünkü düşündükçe saçmalamaya devam edicem.
-Toprak-
Ne yaşadığımı, ne hissettiğimi bilmiyodum ama bi an önce geçmesini diledim çünkü bu durum beni aptallaştırıyodu. Sonunda her zamanki yerime oturup denizle buluştuğumda rahatlamıştım. Burada mutlu oluyorum. Adını koyamadığım ama bi an önce geçmesini istediğim bi his var içimde. Geçmeli çünkü geçmese canımı yakacağı ortada. Korkuyorum bi an önce bitmemesinden. Bu korkunun verdiği cesaretle düşünmemeye karar veriyorum. Üzgünüm ama bazı şeyler hiç başlamadan bitmelidir.
Çınar- Umutlarım kırılmış bi gülün kırmızsında kaldı.
Toprak- Hayallerim bir yağmur damlası gibi toprağa karıştı.
Çınar- Sevinçlerim kırık dökük bir sandalla ayrıldı gönlümün limanından
Toprak- Ve aşk uzun zamandır basılmayan bir piyano notasıydı.
Ve aşk yıllar sonra gelen bir ilkbahar heyecanı...Durduk ikimizde. Benim anlamaz bakışlarımı farketmiş olmalı ki açıkladı.
-Bizde düşürmüşsün yazını, dedi.
Sustum, bi süre sonra devam etti.
-Okudum kusura bakma. Aklımda kalmış öyle bikaç satır.
-Sorun değil
Sadece sussak daha güzeldi. Bence konuşunca büyüsü bozuluyo sanki. Sustum bi süre sonra daha. Onun yanındayken kendimi unuttuğumu farkettim. Saat epey geç olmuştu ve biraz daha onun yanında kalırsam onu unutma çabalarımın hepsini çöpe atmam gerekecekti. Kalktım usulca. Tam gidecekken bileğime dokunan eliyle durdum. Nazikçe çevirdi beni kendisine. Aramızdaki mesafe kapanıyodu. Nefesini kulağımda hissettim.
-Kendinden bahset bana. Ama öyle ezber cümlelerle değil. Öyle bi anlat ki yeni bi lisan keşfedelim aramızda...