10

196 22 1
                                    

Derin derin nefesler alırken kendimi yere atmış gökyüzüne bakıyordum.

Bedenim oksijenle nefes alırken, zihnim gölün içinde boğuluyordu. Sonra bir öpücükle hayata bağlanıyordum, yeniden.

"İyi misin?" Zihnimdeki döngü bu iki kelimeyle durdu.

Biraz olsun kendime gelmiştim sanırım.

Yerimde doğrulma gereği duymadan sol tarafımda benimle aynı şekilde soluklanan Lix'e doğru konuştum.

"Teşekkür ederim." Ona minnettardım. Gerçekten.

Herkes onun yaptığını yapmazdı.

'Önemli bir şey değildi.'

'Tamam. Benim için önemliydi.' İlk öpücüğümdü sonuçta. Yani teknik olarak suni tenefüs gibi bir şeydi ama sonuç aynı yere çıkıyor işte.

Hala düşüncelerimi duyabiliyor muydu? Bilmiyordum ama zihnimde kendi kendime konuşurken çok da önemsemedim.

Sonra gökyüzünde fark ettiğim şeyle şaşkınca yerimde doğruldum.

"Güneş mi doğuyor yoksa halisünasyon mu görüyorum?" Soruyu sorarken gözlerimi ovuşturdum.

Manzara değişmemişti.

Lix'in de yanımda hareketlenmesi ile meraklı bakışlarım ona kaydı.

"Evet, doğru görüyorsun. Güneş doğuyor." Sakin ses tonuyla kurduğu cümleyle kaşlarımı çattım.

"Nasıl yani? Daha yeni, toplasan 1-2 saat önce, güneş batmadı mı? Gölde o kadar uzun süre kalmadık ya." Gözlerim gölün üzerindeki güneşin hafif yansımasına çevrildi.

Sonrasında tekrar Lix'e baktım.

"Kalmadık... Değil mi?"

"Kalmadık." Verdiği cevap içimi biraz olsun rahatlatmıştı ama gözlerini hiç kaçırmadan bana bakıyor olması beni göldeki olayı hatırlamaya itiyordu.

"Peki zaman nasıl bu kadar çabuk geçti?"

Lix derin bir nefes aldı.

"İlk olarak sana bir soru sorayım. Şuanda bulunduğumuz yeri biliyor musun?"

Kafamı 'Hayır' anlamında salladım.

"O zaman en başından başlamam gerekecek. Konu biraz uzun. O yüzden güzelce dinle. Tamam mı, Sarı? İkinci sefer anlatmam." Az önceki anlayışlı tavrı, ukalaya dönüşmüştü.

Göz devirme isteğimi bastırdım ve onu kafamla onayladım.

"Şuanda bulunduğumuz göl, Lytulla ormanının tam ortasında bulunan bir göl. Yldoria krallığımızın doğuşundan itibaren de var olan bir yer. Şuan bulunduğumuz konum gölün batı kısmı. Aynı zamanda da Lytulla ormanının da batı kısmı. Şu tarafı görüyor musun?" Eliyle güneşin doğduğu tarafı gösterdi.

"Orası da..."

"Doğu kısmı." Sözünü keserek devamını getirdim.

"Evet, doğu kısmı. Kavrıyorsun bu işi, Sarı." Hafif kahkahasından sonra alaycı tondaki cümlesiyle bu sefer gözlerimi devirmeme engel olamamıştım.

'Oradan salak gibi mi duruyorum da Doğu-Batı ayırt edemeyeyim. Hem de güneş yeni doğarken...' Düşüncelerimi duyup duymaması umurumda değildi.

"Lytulla ormanının doğu ve batı olarak ayrılmasının da bir sebebi var tabii ki. Doğu kısmında, Yldoria krallığımızın doğuşunda en önemli rolü oynayan ve şuanki sembolümüz olan Unicornlar yaşıyor. Unicornlar, Yldoria krallığımızı korusun." Avuç içini alnına koyarak söylediği kelimeler bana Julian'ı hatırlatmıştı.

Hiç hoş bir anı değildi.

"Şuan ormanın doğu kısmını rahat bir şekilde görebiliyorsun ama oraya giremezsin."

"Neden ki? Yasak mı?" Sözüne devam etmeden hemen sordum.

"Hayır yasak değil. Giremezsin dememin sebebi, her ne kadar girmeye çalışsanda doğu kısmı seni her zaman batı kısmına çıkarır. Bir nevi erişim Unicornlar tarafından engellenmiş diyebiliriz. Şuana kadar girmeyi başarabilen sadece kraliçe Yldoria var. Senin de bileceğin üzere krallığımızın kurucusu kraliçe Yldoria. Tahmin edilene göre Unicornlar tarafından kabul görmeyen kimse oraya giremezmiş."

"Peki batı kısmı?" Gece yaşadıklarımızdan sonra çok da iyi şeyler duymayı beklemiyordum.

"Batı kısmı şuan bulunduğumuz kısım. Normalde gün batımından sonra girilmesi tehlikelidir. Gece yaşananlardan sonra nedenini anlamışsındır diye düşünüyorum."

Tam ağzımı açmış soru soracaktım ki Lex konuşmasıyla beni bastırdı.

"Sarı! Ne soracağını biliyorum." Gözleri biraz kısıktı ve hafifçe gülümsüyordu.

'Hoşuna giden neyse...' Anlamlandırmaya çalışır gibi suratını inceledim.

"Yaşadığımız tehlikenin nedenini soracaktın, değil mi?"

Sorduğu soruyla kafamı 'Evet' anlamında salladım.

"Onlara Lyrişana deniliyor. Sadece güneş battıktan sonra ortaya çıkabilirler ve duyduğun müzik sesi de onlara aitti. Müzikleriyle kurbanlarını kendilerine çekerler. Onları görüp hayatta kalabilen kimse olmadığı için de görünüşleri hakkında pek bir bilgi yok. Çünkü ya müziğe kapılıp sen onları bulursun ya da onlar seni zaten bulmuştur."

'E o zaman biz nasıl hayatta kaldık ki?' Düşüncemi söylemeye fırsat bulamadan cevap hemen geldi.

"Tabii ki benim sayemde. Akşam vakti ormana girenlerin kurtulma oranı normalde sıfırdır." Düşüncelerimi hala duyabildiğini anlamıştım artık.

'Nasıl kapatacağım bunu ya?' Düşüncelerime yakınırken Lix'in hafif kahkahası kulağıma ulaştı.

Konuyu değiştirmek için konuşmaya başladım.

"Ama bu söylediklerin hala zamanın nasıl bu kadar çabuk geçtiğini açıklamıyor."

"Şimdi oraya geliyorum. Şuanda bulunduğumuz gölün adı Lytulla gölü. İsmin nereden geldiği çok da şaşırtmamıştır. Halk arasında ise Zaman Aşımı gölü olarak bilinir. Bu gölde zaman yüz kat daha hızlı akar. Yani gölde geçirdiğin bir dakika dışarıdaki yüz dakikaya eş değerdir."

Cümlesini bitirdiğinde anlatacaklarının bittiğini de anlamıştım. Bir süre sessiz kalarak duyduklarımı sindirmeye çalıştım.

"Tamam. Her şeyi anladım da kafama takılan sadece bir şey var. O an tam olarak farkına varamamıştım ama olayları tekrar kafamada sorgulayınca fark ettim." Kısa süreli duraklamamla birlikte gözlerimle tepkisini inceledim.

Merakla söyleyeceğim şeyi bekliyordu.

"Benim adımı nereden biliyorsun?"

• • •
Yeni bir bölümle geldimm.😆

Umarım bölüm hoşunuza gitmiştir. Geçen bölümlerin açıklayıcısı niteliğinde bir bölüm olmasını istedim.

İlginiz için çok teşekkür ederim.🥰❤️

Oylamayı ve yorum yapmayı da unutmayıın.🥺😘

Yeniden Doğuş: Kayıp Kimlik ArayışıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin