7=yaşayamam

8 1 80
                                    

Asteroit, parçalarına yavaş yavaş ayrılırken mezosferi geçmiş; stratosfere giriş yapmıştı fakat bu parçalanmaları, çarpmasını engelleyebilecek değildi.

Son altı dakika kalmıştı.

Sessizdi. Kuşlar bile sinirliydi bugün de susmuşlardı.

Jongseob ise endişeliydi. Arkadaşları her ne kadar yanında durmayı teklif etse de onlara gitmelerini söylemiş ve Jiung'un yanına gelmişti tekrardan. Jiung ise öncekinden farksız kır çiçeklerinin olduğu yerde oturuyordu. Jongseob'un aksine çok sakindi.

"Jiung? Aklına bir şey geldi mi? Ne yapacağız?"

"Endişelenme Jongseob. Siz kurtulacaksınız zaten."

"Sorun da bu ya. Sen kurtulamayacaksın. Ne yapacağım?" derken elleri saçlarında çıldırmış gibi Jiung'un etrafında dönüyordu.

Jiung, Jongseob elini saçlarından indirdiği anda kendi eliyle yakalamış ve yanına oturmasını sağlamıştı. Jongseob bununla sadece dolu gözleriyle Jiung'a bakmıştı.

"Yapabileceğimiz bir şey yok. O yüzden son dakikalarımı yanında geçirmeme izin ver."

"Seni kurtarmanın bir yolu olmalı."

Jiung, "Ben de isterdim ama yo-" diyecekken Jongseob aklına bir fikir geldiği için Jiung'un dudaklarına susması için elini koymuştu.

Jongseob, "Buldum! Nasıl daha önce aklıma gelmedi ki? Seni yukarı taşıyalım. Bulutlarda tutalım." diye hızlı hızlı açıklarken elini Jiung'un dudaklarından çekmiş ve gözlerinden yaşlar akarken konuşmaya devam etmeye çalışmıştı.

Jiung, yanındaki bedene sıkıca sarılırken tuttuğu gözyaşlarını bırakmıştı. "Orada yaşayamam, biliyorsun." derken çaresizliğin sonundaydı çünkü artık sessizlikten eser yoktu. Çığlıklar her yerdeydi, en çok da ikilinin kulaklarındaydı.

"Seni bırakmak istemiyorum." derken kollarını -Jiung'un da kendisine yaptığı gibi- Jiung'un belinde birleştirmişti.

"Yeniden gelicem." dedi Jiung, Jongseob'un kulağına fısıldarken. Aslında korkuyordu, hem de çok korkuyordu fakat Jongseob'u üzgün başına bırakmak istemiyordu.

Jiung, "Görücem." dedi tekrardan titreyen sesiyle. "Bir dahakine yaşamak nedir öğrenicem." diye devam ederken Jongseob'un yanağına dudaklarını sürttü.

Jongseob kollarını istemeden iyice sıklaştırırken "Hoşuna gitmezse?.." diye sormuştu. Yanağında hissettiği baskıların kaybolmamasını dilerken gözlerini kaybolur korkusuyla açamıyordu.

"Hoşuma gitmezse sövücem."

Jongseob aldığı cevapla dudaklarını birleştirirken tuzlu su taneleri ikisinin de hareketlerini kolaylaştırıyordu.

"Beraber yaşayalım." dedi Jongseob alnını Jiung'un omzuna yaslarken.

"Olmaz."

"Olur."

Sessizlik olduğunda ikisinin de zıtlaşmaya takati kalmadığı ortadaydı.

"Jongseob... Sen, tükenmeyen bir kalem; bense bir silgi. Ne senin mürekkebin silinebilir ne de ben bir şeyler çizebilirim artık. Gitmelisin..."

"İstemiyorum."

"Ben de beni ölü olarak görmeni istemiyorum. Arkadaşlarının yanın git, hadi. Seni seviyorum.

"Ben de seni seviyorum." derken zorlukla Jiung'dan ayırdı bedenini ve göletteki sulara karıştı.

Tam da bu sırada asteroit de yeryüzüne çakılmıştı.

gozlerim aciyor off

asteroit (JiSeob)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin