tutkulu akşam

175 20 10
                                    

bayan aeri tatlı bir tonda sesini lalisa’ya duyurmaya çalışıyordu.

“hadi ama lalisacığım, bak yemeğin soğuyacak.”

elindeki çatalı kızın önüne koyduğunda onun yüzünden düşenin bin parça olduğunu görmüştü.

“babam nerede kaldı yaa?”

ağlamaklı bir sesle konuşan kıza verecek bir cevabı olmadığı için bayan aeri sessizce izlemişti yalnızca.

lalisa yine bir haylazlık yaparak masadan kalkmış, koştur koştur ev telefonuna gitmişti. eline aldığı telefonda direkt babasının numarasını tuşladığında çalmaya başlayınca hemen açılmasını bekledi.

roseanne ile arabada olan jungkook ise çalan telefonu bir süre incelemiş, sonrasında hemen açmıştı.

“efendim kızım?”

“alo? nerede kaldın baba? yemeğe bekliyoruz seni.”

“yok canım, siz yemeğe başlayın. biz roseanne’le dışarıda yiyeceğiz.”

jungkook henüz lalisa’nın konuşmasına fırsat vermeden kendi çapında vedalaşmış ve telefonu kapatıp yola dönmüştü.

gülümseyerek yan koltuğunda oturan kıza bakan jungkook kesinlikle kızılabilir gibi durmuyordu.

roseanne okuldan alınmaya geldiği için kendini mutlu hissetmişti, bu yüzden düşüncelerini açacaktı.

“siz beni almaya geldiniz ya hani.. ben buna çok sevindim. yani beni daha önce okuldan almaya gelen hiç kimse olmamıştı, çok ince bir davranıştı bu yaptığınız.”

jungkook her zamanki edasıyla başını salladı ve kızın çıplak bacağına yerleştirdiği elini şefkatle biraz orada gezdirip çekti.

roseanne kesinlikle aşkın kıyılarındaydı, ancak kendine engel olabilecek gibi durmuyordu.

dalgalara kapılıp gitmek onun için çok kolaydı.

evde ise durumlar tamamen karışmıştı.

lalisa elindeki telefonu öfkeyle yere fırlatmış, bayan aeri’yi ürkütmüştü.

“lalisa?”

“yalan söyledi bana!”

lalisa arkasını döndüğünde zaten ağlamaya başlamışken çıldırmış gibi davranıyordu. az önce oturduğu sandalyeyi devirip bir yandan da masaya saldırıyordu.

tabakları yere fırlatıyor, kırılanları umursamadan yenilerini ekliyordu.

bayan aeri şaşkınlıkla kızı durdurmaya çalışsa da lalisa’nın dudaklarından yalnızca babasının kendisine yalan söylediği dökülüyordu.

“bak yapma, baban kızacak!”

lalisa umursamadan bayan aeri’nin önündeki tabakları da yerle bir ettiğinde kadın kalkıp müdahale etmek ister bir pozisyonda kıza adımlamıştı.

krize giren lalisa’nın tek yaptığı ise babasının yalancı olduğunu söyleyerek oradan oraya koşturmaktı.

bayan aeri artık lalisa’yı durduramazken bu kez yolculukları roseanne’in odasına olmuştu.

lalisa eline geçen her şeyi yere fırlatıp kızın odasını dağıtıyor, kırılmadık şey bırakmıyordu.

döndüklerinde görmeleri için babası ve sevgili küçük roseanne’i için bu görsel şöleni hazırlamıştı.

ʚɞ

sıcak şarapların kadehlere dolma sesleri, çatal ve bıçak takımlarından gelen şıngırtılar, şehvetli kahkahalar ve dudak ısırtan türden iltifatlar..

roseanne ve jungkook şu an tam da böyle bir ortamdaydı.

roseanne yine de şarap içmek istememişti, şarap zararlıydı. ancak karşısındaki adam pervasızca içiyor ve keyifle kızı seyrediyordu.

“lalisa seninle neden böyle bir yakınlık kurduğumu anlamaya çalışıyor.”

roseanne birden jungkook’un sesini duyduğunda tabağındaki bakışlarını kaldırmıştı.

“kolay değil tabii anlaması ama zamanla anlayacak”

roseanne anlayışla başını sallarken su içtiği kadehi kenara bırakmıştı.

“ben de anlamıyorum ki zaten.”

genç kızın sesini duyan jungkook, başını sallarken gülümseyerek destek vermek istercesine kızın elini sarmalamıştı.

“bence anlıyorsun..”

roseanne başını olumsuz anlamda salladı.

“keşke dediğiniz gibi olsa bay jeon, ancak siz yalnızca sahipsiz kalmış ve gidecek yeri bile olmayan bir kıza yardım ediyorsunuz.”

jungkook başını olumsuz anlamda sallamıştı bu sefer.

“ben olsam böyle söylemezdim.”

“nasıl söylerdiniz?”

“ben senin yüzünü güldürmek istiyorum, acı çekmeni istemiyorum derdim. çünkü sen geldiğin günden beri benim zaafım hâline gelmeye başladın roseanne. benim kaybetmekten korktuğum zaafım.”

BU ADAM ASIIKKKKK 🎀🎀🎀🎀🎀


satellite ౨ৎ rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin