imrenmek gerek bazen

250 23 13
                                    

“ya baba! lütfen rahat bırak artık.. nereden çıktı şimdi ingilizce’den özel ders falan?”

mızmızlanan küçük kızı izliyordum, karşımda resmen beni istemediğini gözlerinden ve sözlerinden her seferinde ateşler saçarak belli ediyordu.

kızına ilgiyle eğilip ellerini yanaklarına yerleştiren bay jeon ise gözlerimi kaçırmak istememe sebep olmuştu.

“güzel kızım, bebeğim, neden anlamak istemiyorsun? hepsi senin iyiliğin için. hem roseanne okulunda derece yapmış, yaşlarınız da yakın sayılır. iyi anlaşacağınızdan çok eminim.”

kapının önündeki ismi bam olan köpeğe bakmıştım. sanırım şu an kendini bu eve ait hissetmeyen tek kişi ben değildim. bam kısmen yorgun bakan gözleriyle kendini bahçeye atmış, ardından çimlerde ilerleyip uzanmıştı.

parmaklarımı kendi içlerinde birer döngüye sokup ritmik hareketler sergiliyorken bay jeon‘un sesini duymuştum.

“o zaman hadi roseanne, siz lalisa’yla tanışırken hep birlikte yemeğimizi yiyelim.”

başımı sessizce sallarken tek omzumdan sarkan sırt çantamı tekrar yukarı çekip kaymayacağından emin olacağım şekilde sabitlemiştim.

mutfağa geçtiğimizde evin çalışanının tabakları kitap gibi özenle yerleştirdiğini fark ettiğimde yanlış bir yere oturmamak adına sessiz sedasız beklemiştim ev sahiplerinin oturmasını.

herkes kendi yerini aldığında ise sarı saçlarımı omzumun gerisine itecek şekilde bileğimle nazik bir hareket yapmış, o esnada siyah küt saçları olan lalisa ile göz göze gelmiştim.

lalisa bana sanki düşmanıymışım gibi bakıyor ve gözlerini bir an olsun çekmeden alaycı bir ifadeyle süzüyordu.

“babamı da bu sessiz kız imajıyla kafaladın sanırım.”

imâsını anladığımda artık konuşmam gerektiğini düşünerek yüzüme oldukça içten ancak sakin bir gülümseme yerleştirip arkama yaslanmıştım.

“aslında hayır, babanın çok ilgili bir baba olduğunu anladığım anda bu işi almamın onun için önemli olduğunu fark ettim ve işler konu konuyu açınca bu noktaya geldi.”

lalisa umursamaz bir edayla başını salladığında dudaklarımı yeniden araladım.

“anladığım kadarıyla burada olmamdan pek memnun değilsin, ancak sorun değil.. zaten henüz beni tanımıyorsun bile.”

bay jeon başını sallarken benim sakinliğimden etkilenmiş olduğunu anlayabiliyordum. o gerçekten iyi bir babaydı, hatta öyle iyiydi ki en zor anında kızını bir kez olsun yalnız bırakmadığını yalnızca kızına bakışından anlayabilirdiniz.

bir, iki ve üç.

lalisa’nın bu şımarık hâlleri kalbimi kırmıştı.

babası tarafından sevilen kızlar hep böyle şımarık mı olurdu?

kırgınlığımı gözlerimden yansıtmamak adına başımı tabağıma eğmişken lalisa‘nın sesini duyduğumda kafamı daha da eğip yerin dibine girmek istemiştim.

“ee roseanne, babamı çözmüşsün. senin baban da senin için böyle şeyler yapmış olmalı ki anlıyorsun her şeyden. anlatsana biraz, sizin ilişkiniz nasıldı?”

bir, iki, üç, dört... tanrım.

kalbim öyle parçalanmıştı ki, dudaklarımı aralayamamıştım bile.

bay jeon da merakla gözlerini üstümde gezdirirken yutkunup başımı kaldırdım.

“benim babam iyi bir adam değildi lalisa, yapmaması gereken şeyler yapıp annemi ve beni evden atmıştı,” biraz nefes alıp bakışlarımı kaçırmadan “ardından öldüğünü duyduk, sonra da annem iki ay geçmeden bakımsızlıktan bir ara sokakta vefat etti. ben de henüz on iki yaşındayken yetimhaneye yerleştirildim.” cümlemi tamamlayabilmiştim.

“yani aslına bakarsan benim babamla sizinki gibi bir ilişkim henüz yeni doğduğumda bile olmamıştı.”

𖢘

AYYYYY BEN BU FICE SIMDIDEN BAYILDIM AMA LALISA BENI COK KIZDIRDI 😡😡😡 sizler ne dusunuyorsunuz??????

satellite ౨ৎ rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin