evin kapısının önündeydim ama içeri girmek istediğimden emin değildim, dudağımı dişleyerek kapıyı açtığımda içeri girmiş, koltukta yalnız oturan bay jeon’u görmüş ve viskisini yudumlarken yakalamıştım.
“hoş geldin.”
“hoş buldum... lalisa yok mu?”
“yok, yalnızım.. korkabilirsin yani.”
bana arkası dönük olduğu için yüzünü görmüyordum ama tebessümle konuştuğunu hissedebiliyordum.
“ben odama gideyim.”
ayağa kalkıp yanıma gelmişti, omzuma dokunup adım atan bedenimi durdurduğuna olduğum yerde kalarak konuşmasını bekledim.
“konuşalım biraz, bir şey içer misin?”
“yok, ben alkol kullanmıyorum zaten.. odama gideyim.” dedim ve çantamı daha sıkı kavradım.
“bitki çayı falan var orada, onlardan iç.” dediğinde pes edercesine omuzlarımı düşürüp başımı salladım.
“peki.. ben yapıp geleyim.”
eşyalarımı girişteki koltuğa bırakıp tezgâha doğru adımladığımda tezgâhın ardından onu izleyebiliyordum. amerikan mutfak olmasının en kötü yanı da buydu zaten.
kendim için ısıtıcıya biraz su doldurmuş ve ısınması için yerine yerleştirip tuşa basmıştım.
“orada mı bekleyeceksin?”
sorusuna karşılık olarak bakışlarımı ensesine çevirip mırıldandım.
“su kaynar zaten birazdan.”
geçen birkaç dakikanın ardından passifloralı çay tercih ederek bir fincana ısınan suyu doldurmuş, ardından da fincanımı alıp bay jeon’un yanına adımlamıştım. yanındaki boşluğa oturduğumda sıcak bakışları bana döndü.
“dün seni incittiğim için özür dilerim.. yani o an sinirden ne yaptığımı bilemedim, zaten konuşmaların başını duydun mu bilmiyorum ama lalisa inkâr etti.”
başımı sallayıp çayımdan bir yudum aldım, ardından konuşmasını sürdürdü.
“haddini bilecek roseanne, onu buna birlikte alıştıracağız. ayrıca artık ona öğretmenlik yapmak zorunda değilsin, bu evde benim için kalmanı istiyorum.”
onun sözlerine karşı ben de bir şeyler söyleyecekken kapının önünden gelen bağırma sesleri ile kaşları çatılmıştı, ben de onun gibi biraz kasılmışken kapı açıldı ve bayan aeri ile lalisa karşımızda belirdi.
lalisa bizi görmediği için ağlamaya ve bağırmaya devam ediyordu.
“babamın senden beni evden uzaklaştırmanı istediğini biliyorum! kandırma beni, güzel filmdi tamam ama yeter artık.”
bizi gördüğünde bay jeon öfkeyle ayaklanmıştı, bu sıralar lalisa onun gözünde epey şımarmış olmalıydı.
“neler oluyor lalisa?”
“beni evden senin gönderdiğini biliyorum! bu aptal kızla yalnız kalmak istediğin için benim gitmemi istedin! ben artık öğretmen falan istemiyorum. bu kız bu evden gidecek!”
bay jeon başını olumsuz anlamda sallayıp kızının yüzünü elleri arasına almış ve gözlerine bakmıştı.
“hayır lalisa, roseanne hiçbir yere gitmiyor.. ancak evet, artık senin öğretmenin değil. benim için kalıyor, çünkü benim bebeğimi taşıyacak. buna şimdiden alışsan iyi edersin.”
duyduklarım karşısında gözlerim şokla büyürken bay jeon’un başını bana çevirdiğini görmüştüm.
ne demem gerektiğini bilmiyordum, üstelik dilimi yutmuş gibiydim. lalisa’nın bakışları ise beni korkutuyordu.
sanırım artık bu evde daha temkinli olmam gerekecekti.
░
dostlarim, yorum yapmamaniz beni cok kiriyo tamam mi 😡 ARTIK BIRAZ YORUM ISTIYORUM 😡😡😡 SINIR BILE KOYMUYORUM ☝🏻o yuzden simdi diyorum ki yorum yapin lutfen. ricalarda bulunuyorum yani 🥺🎀 emege saygi ✨ oy bile vermiyosunuz ya 😞
ŞİMDİ OKUDUĞUN
satellite ౨ৎ rosékook
Fanfictionkeşke senin kızın olsaydım dedirten türden bir babaydı jungkook, diyen ise yalnız ve bitkin roseanne. #1 - #babasorunları