Dokuzuncu Bölüm: Seni Seviyorum.
🎧Men I Trust- Show Me How"Jin-shi~" üstüne başına çekidüzen vermeye çalışan Jin'in bugün tanrı tarafından gönderilmiş bir sınavı vardı. İki haftadır oldukça yoğun bir tempoda olan Jin sonunda rahat bir nefes alabilmişti. Planları, Namjoon ile sinemaya gidip biraz gezip eve geri dönmek kadar basitti fakat Namjoon bu plana hiç güzel bakmıyordu. İki haftadır hasretini çektiği sevgilisi ile sinemaya gitmek veya gezmek değil evde oturup -aslında ne istediğini hepimiz biliyoruz- biraz sohbet etmek istiyordu.
Namjoon, Jin'in elinden kapatıcısını almış masaya bıraktıktan sonra Jin'in döner sandalyesini kendisine çevirmişti.
"Namjoon gözaltlarımı kapatmam lazım bu halde dışarı çıkamam." Diyerek derin bir iç çektiğinde Namjoon, Jin'in yüzünü elleri arasına alıp gözaltlarını başparmağı ile okşamaya başladı. Jin hâlâ Namjoon'un onu bırakmasını beklerken Namjoon, Jin'in dudağına eğilip yumuşak bir öpücük kondurdu. Ardından alnını Jin'in alnına yaslayıp kısık sesle konuştu:
"Hyung bana söz verdiğin için yapıyorsun. Kendini zorlaman hoşuma gitmiyor." İkiside gözlerini kapamış bir nevi kendi içlerni huzurla doldururken Jin birden derin nefesler almaya başlamıştı. Namjoon; gözleri kızarmış, çalıştığı tempoya henüz alışamadığı ve sürekli stres halinde olduğu için oldukça kilo kaybetmiş ve şuan boncuk boncuk gözyaşı döken hyunguna bakıyordu. Jin'i oturduğu sandalyeden kaldırıp oturma odasına doğru götürdü. Koltuğa oturduklarında gözünden sürekli yaş gelen ama gelen yaşları sürekli silen Jin'in ellerini tuttu.
"Gözlerini acıtacaksın hyung yapma böyle~" Şefkatli ses tonu Jin'i iyice duygusallaştırırken Jin Namjoon'un kucağına çıkmış ve yüzünü onun boynuna gömmüştü. Namjoon, Jin'in sırtını sıvazlayarak onun ağlayıp sakinleşmesini sabırla bekliyordu. Birazcık konuşmasından zarar gelmeyeceğini düşündü çünkü Jin onun sesini dinlemeyi hep sevmişti.
"Hyung gözlerin kızaracak yapma böyle..." Derken Jin'in küçük gözyaşları hıçkırıklara dönüşmüştü. Namjoon bir sorun olduğnu düşünüp Jin'in kafasını boynundan kaldırmaya çalıştı ama Jin bunu şiddetle reddediyordu. Bir kaç dakika sonra sakinleştiğinde titreyen sesiyle konuştu: "Sana hiç zaman ayıramadım zaten, şuna bak tek günlük vaktimizi ağlayıp sızlanmamı dinleyerek geçiriyorsun." Derken Namjoon duydukları ile Jin'in endişesini anlamıştı. Jin'in yüzündeki ıslaklıkları eliyle sildikten sonra yüzünün her tarafından öptü; burnunu, yanaklarını, elmacık kemiklerini, kaşlarını, çenesini ve son olarakta dudaklarını.
"Ağlamandan hiçbir zaman mutlu olmadım hyung." Dedi ve elleriyle Jin'in yanaklarını sevmeye başladı.
"Boncuk boncuk akıttığın yaşlardan." Birazcık susmuştu Namjoon, kucağında bir bebek gibi oturmuş Jin'in kafasını destekleyerek koltuğa uzanmıştı. Elleri arasındaki kafa yerini biliyor gibi başı ile omzu arasındaki boşluğa yerleşmişti. Şimdi Jin'in kıvırcık ve mis kokan saçlarını severken bir yandanda konuşuyordu Namjoon. "Ama ağlamak iyi geliyor sana. Rahatlatıyor seni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just a Four of us // Namjin
FanfictionNamjoon ve Jin Seoulde kurdukları yeni hayatlarına iki çocuk ve bir köpek almayı beklemiyorlardı. (Just a two of us hikayesinin ikinci minik kurgusudur. )