Carlos öğlene geliyordu ki anca uyanabilmişti. Yorucu bir geceden sonra günlerce uyusa bile dinlenemeyecekmiş gibi hissediyordu. Bu yüzden öğlene kadar uyumasına rağmen uykusunu tam olarak alamamıştı. Carlos, tüm gücüyle yatakta doğruldu ve ayaklanarak tuvalete yöneldi. İşlerini giderdikten sonra yüzünü yıkayarak tuvaletten çıktı. Kurt gibi açtı. Hemen ağzına bir kaç lokma sokmak istiyordu. Mutfağa girdi ve zaman kaybetmeden buzdolabına yöneldi. Buzdolabına asılmış sarı not kağıdını fark edince duraksadı ve kağıdı kaptı. "Sandviç hazırladım sana. İstersen ısıtırsın. Aç kalma." Carlos notu bırakanın annesi olduğunu el yazısından hemen anladı. Zaten başkasının da bırakacak hali yoktu.
Carlos annesinin bıraktığı notu tezgahın üstüne koydu ve kendini düşünmekten alıkoyamadı. Annesi bir lokantada bulaşıkçı olarak çalışıyordu. Babası, ikisini terk edip gittiğinden beri durum böyleydi. Hem zorlu ve uzun zamanlı bir işte çalışmak hem de çocuk bakmak bir kadın için çok zor olmalıydı. Hele Carlos gibi sorunlu bir çocuğa... Carlos'un annesi için içi parçalanıyordu. Zaten hırsızlığa başlayarak pis işlere karışmasındaki en büyük sebeplerden biri de annesini rahat ettirebilmekti.
Carlos buzdolabının bipleme sesi ile düşüncelerinden kurtuldu ve sandviçi kaparak dolabı kapadı. Carlos mikrodalgaya sandviçi soktu ve yarım saniye kadar ısıttıktan sonra sonunda sandviçini yemeye başladı.
Carlos hemencecik sandviçi yuttu ve tekrar ayaklandı. Odasına gitti ve üzerine rahat bir şeyler geçirdi. Arka cebine çakısını da atmayı unutmadı. Çakıyı adam yaralamaktansa sadece korkutmak için kullanıyordu ama yine de lazımdı. Evden çıkarak kendini sokağa attı. Şu anda tek isteği dün kavga ettiği yere gidip bir sigara yakmaktı. Her kötü sonuçlanan kavgasından veya olayından sonra bunu yapmayı alışkanlık haline getirmişti Carlos. Hiç zaman kaybetmeden klasik rutinini gerçekleştirmek üzere mekana gitmeye koyuldu.
Dün yaşadığı kavga bir ara sokakta olmuştu. Carlos yarım saatlik bir yürümenin ardından oraya varmıştı. Fakat beklediğinin aksine hep boş olan ara sokak bu sefer doluydu. Hem de dün kavga ettiği elemanlar ile doluydu. Carlos, şaşırmıştı; lakin korkusuzca, erkekliğinden ödün vermeden ara sokağa girdi. Carlos'u fark eden üç arkadaş keko gibi çömeldikleri yerden doğruldular. Her an kavga etmeye hazırmış gibi pozisyon aldılar. Carlos sırıtarak konuştu. Sesinde gayet açık bir alay tonu vardı. "Siz hiç akıllanmayacak mısınız? Salak herifler, dün yediğiniz dayak yetmedi mi?" Üç adamdan en önde duranı pisçe sırıttı. Yere tükürdü ve çatallı sesiyle konuştu. "Salak? Burada senden başka bir salak göremiyorum?" Carlos tepesi atmış bir şekilde adama diklenmek üzere bir adım attı. Eli çoktan çakısının bulunduğu arka cebine doğru bir hareket yapmıştı. Ancak arkadan duyduğu cam kırılma sesi ile adımını atmaktan vazgeçerek arkasına baktı. Şaşkınlığını gizleyemeyerek nefesinin altından bir küfür savurdu. Hızla arkasındaki adamları süzdü. Önündekilerle beraber toplasan 7-8 adam vardı. Carlos pusuya düşürülmüş olduğu gerçeğinin siniri ile tek çarenin oradan tüymek olduğuna karar verdi. Bu kadar adamı tekde alabilecek hali yoktu.
Carlos, adamların bir hareket yapmasını beklemeden direkt topuğuna davrandı. Hızlı bir çeviklik ile adamın tekini diğerinin üstüne tekmeleyerek itti. Adam beklemediği tepki ile sarsılmış arkasındakine çarpmıştı. Sersemlemiş iki adam ve dikilen diğer adamların arasından sıyrılmak Carlos için zor olmadı. Zaten kaçmaya alışıktı.
Carlos tüm gücüyle koşuyor arkasına bakmıyordu bile. Yaptığını delikanlılığına yedirememişti ama başka bir çaresi de yoktu. Bu adamlarla sonra tenha da teke tek kapışmak en mantıklısı diye düşünüyordu. Ancak şimdi düşünmenin zamanı değildi. Carlos, peşinde onu kovalayan sürü şeklinde adamlar ile firarda gibi koşuyordu. Kurtuluş yokmuş gibi duruyordu. Carlos, bacak kaslarının yandığını, nefesinin tükendiğini hissetti.
Carlos alelacele bir yan sokağa girdi. O sırada bir el Carlos'u ensesinden yakaladığı gibi aksi yöndeki ara sokağa çekti. Neye uğradığını şaşıran Carlos direnmeye çalıştı ama ne yazar. El, Carlos'un ensesini bırakınca Carlos şıp hızında elin sahibine döndü. Carlos karşısındaki yakışıklı adamı görünce oldukça şaşırdı. Fakat şu an şaşırmaya bile vakti yoktu.
Carlos tam adama yumruğu çakıp topuklamaya devam edecekti ki adam Carlos'u bileğinden tutarak koşmaya başladı. "Güven bana ve beni takip et!" Carlos normalde adamın tutuşundan çok kolay kurtulabilirdi ama bu adamda bir şey vardı. İnsanüstü bir güce sahipmiş gibiydi. Carlos gıkını çıkarmadan adamın peşinden gitti.
Adam onu bir patikaya soktu. Ardından da başka bir patikaya. Carlos nasıl oldu bilmiyordu ama arkasındaki adamlara izini kaybettirmeyi başarmıştı. Minnetle hızır gibi yetişen yabancıya döndü Carlos. Şüpheyle adamı süzdü. Nereden çıkmıştı ki bu adam? Kimdi? Carlos'a neden yardım etmişti?
Adam, Carlos'un bakışları üzerine bir açıklama yapma isteği duyarak konuştu. "Çok ani oldu kusura bakma. Kovalanan bir genç görünce yardım edeyim dedim." Carlos adamı şüpheyle süzmeye devam etti. Bir şeyler yerine oturmuyordu. Ama şuan Carlos bunun üzerine düşünecek havada değildi. Sadece nefesini düzenlemeye odaklanmak istiyordu. "Eyvallah. Kurtardın beni sağolasın. Carlos ben."
Adam gülümseyerek elini uzattı. "Ben de Charles. Memnun oldum."
YOU ARE READING
Meleğim
RomanceKirli işlerden burnunu çıkaramayan Carlos'un hayatı git gide zora girmektedir. Bu durumdan memnun olmayan Tanrı, kulunu koruması için bir melek göndermeye karar verir. Charles, melek olduğunu gizleyerek Carlos'u bu yoldan kurtarmaya çalışacak. Ancak...