5.bölüm

33 7 20
                                    

~Asılı süsler~

Hayat hep adaletsizdi belki sadece bana karşıydı bunu bilmiyordum ama bir anı vardı aklımda hiç silinmiyordu

ALİN'İN ANLATIMIYLA

21yıl önce 6 haziran

O gece yine babam bir yere götürmüştü ablamı ablama nereye gittiğiklerini sorduğumda lunapark' gittiklerini söylerdi bende gitmek istiyorum diye ağladığımda ablamda 'ağlama Alin bak ben götürücem seni lunapark ama biraz büyümen lazım yoksa almazlar seni'dedi ağlamaklı bir sesle sonra beni orada yalnız bırakıp odasına çekilmişti o gün hiç çıkmamıştı odasından hep böyle olurdu zaten bensiz gezmeye giderlerdi sonrada beni yalnız bırakıp odasına girer saatlerce çıkmazdı odadan ağlama hıçkırma sesleri gelirdi odadan herhalde beni götürmedikleri için üzülyordu canım ablam bazen baynoya girmek için aceleyle çıkar saatlerce de banyoda kalırdı banyodan çıktıktığında her yeri kıpkırmızı olurdu ben banyo yapınca böyle olmuyordu acaba ablam yapınca niye oluyordu ki ama bugün farklıydı ablam gözlerinin içindeki yaşama sevinci gitmişti sanki babam evde yoktu sabah erkenden eve bırakmıştı ablamı ama gece ikiside yoktu tek başımaydım yine ve yine en başlarda biraz korkardım tek kalmaktan ama şimdi alışmıştım ablamın yanına gittim kapıyı çaldım açmadı uyuyordur diye tekrar çalmadım kapıyı sabaha kadar eğlenip yorulmuştu demekiki bazen acaba lunapark güzel bir yer değilmi diye düşünürdüm sonuçta ablam ne zaman lunaparka gitse böyle oluyordu akşam olmasına çok az kalmıştı güneş yavaş yavaş batıyodu hava kararıyordu ama ablam hala çıkmamıştı odasından karnım çok acıkmıştı ablamın kapısını bir kez daha çaldım ama yine ses vermedi çok yorulmuş olmalıydı mutfağa gidip yemeği kendim hazırlamaya kara verdim ama ablam bana kesin çok kızacaktı bir keresinde mutfağa gittiğimde cam kırıklarının üzerine düşmüştüm kolumda hala izleri duruyordu ama tam iki yıl olmuştu bunun olalalına hem ben artık kocaman kız olmuştum mutfağa vardığımda beni büyük bir hüsran karşıladı dolapta pek bir şey yoktu bende dolabı kapatıp rafları karıştırmaya başladım ve yarım paket makarna buldum içine koyacak bir şey yoktu ama olsun makarnayı pişirdim süzüp tabağa koydum ablam yoğurtlu makarnayı çok severdi keşke birazda yoğurt olsaydı ama yoktu bende üzerine biraz salça koymaya karar verdim benim makarnam hiç ablam ki gibi olmamıştı salça üstünde güzel duruyordu en azından tabağı tepsiye koydum yanınada bir bardak su koydum çatal bulamamıştım onun yerine kaşık koydum işte her şey tamamdı tepsiyi yavaşça elime aldım ablamın odasına doğru gittim kapıyı çaldım yine açmadı yapıcak bir şey yoktu tepsiyi bir elimle tutup dizime dayadım diğer elimle de kapıyı açtım kapıyı açmamla tepsinin yere düşmesi bir olmuştu bu olamazdı benim biricik ablam boynuna geçirdiği iple havada asılıyordu "Ablaaaaaaaa" diye bir feryat kopardım bu olamazdı benim biricik ablamın yüzü ben beyazdı zaten beyaz olan teni ruh gibi olmuştu gözleri yarı açık yarı kapalıydı hemen ablamın yanına koştum onu o ipten kurtarmaya çalıştım ama olmadı ablam asılan süsleri çok severdi şimdi oda bir süs olmuştu benim ablam beni bırakıp bir süs olamyı seçmişti

KARANIN ANLATIMIYLA

Gerçeklikten algım tamamen kopmuştu ablamı ölüme yollayanlardan intikamımı almak için haftalardır randevu alamya çalıştığım randevudan hemen önce bana çarpan ofiste dosyamı kabul etmeyen dosyasmı kabul etmesi için kaçırdığım kadın Tarık Akkanın üvey kızı çıkmıştı Tarık Akkanın ablamın ölmesine yol açan davanın örtpas edilmesinde büyük rol oynayan adamın ve ben bunu şimdi öğreniyordum bu da demek oluyordu ki yine yanılmıştım o gece de yanılmıştım ve bunun bedelini ablam ödemişti bu defa böyle olmayacaktı benim hatamın bedelini bir başkası ödemeyecekti buna izin vermeyecektim Alin bana Tarık Akkanın kızı olduğunu söylediğinde gözüm dönmüştü alnına silahımı dayamıştım aslında en başta sadece sadece korkutmak için kullanacaktım ama şimdi bundan çok büyük bir pişmanlık duyuyordum şükürler olsun ki Mert tam zamanında gelmişti yoksa o silahı ateşlermiydim bilmiyordum şimdi mertle üst kata çıkmıştık Alin'in hemen altımızda olduğunu bilmek içimi biraz daraltıyordu napıcaktım şimdi Alin'in avukatım olma ihtimali varsada artık yoktu ben bu düşüncelerle boğuşurken Mert konuştu "ulan göt gerizekalı piç sen nasıl bir kadına silah doğrultursun hem ben gelmesem napıcaktın vuracakmıydın kadını hemde sadece avukatın olmadığı için" diye haykırdı Mert'in haklı olduğu nadir zamanlardandı ne cevap verecektim şimdi cevabını benim bile bilmediğim bir soruydu bu "ne yapmamı bekliyordun Mert sen farkında değilsin ama biz normal değiliz sen de ben de hatta o da"dedim Alini kastederek Mert anlamıştı kimi kastetdiğimi ama yinede ayıplayan bir ifadeyle bakıyordu bana onun bu ifadesine hiç alışık değildim bu yüzden kendimi toparlayıp tekrar söze girdim "hem sadece bu yüzden olmadığını biliyorsun o Tarık Akkanın kızı bunu sende duydun" Mert onaylamaz gözlerle bakmaya devam edince sözüme devam ettim " bana hiç öyle bakma bunun ne demek olduğunu sende biliyorsun baş düşmanlarımızdan biri artık o kız" diye devam ettim "üzgünüm Karan ablanın ölümünden beri hep destek oldum sana hatta tanıştığımız günden beri ama eğer o kızdan gidip özür dileyip o kızı serbest bırakmazsam bu yolda yalnızsın artık bilgin olsun" dedi ve beni o odada yalnız bıraktı biraz düşündüm düşündükçe daha daralıyordum bu böyle olmayacaktı Mert haklıydı ama nasıl gidecektim Alin'nin yanına "offff Karan senin beyinini sikeyim" diye söylendim ve az önce Mert'in beni yalnız bıraktığı odadan bende çıktım ne yapacağımı düşünürken levent karşıladı beni ahhh Levent yaş olarak benden büyük olsada bana her zaman abi derdi ama asıl o benim abim olmuştu babamdan dayak yediğim zamanlarda bazen odalara kitlendiğim zamanlarda hep benim yanımda olup hep abilik etmişti bana şimdi o bile bana onaylamaz gözlerle bakıyordu "abi Murat'a söyle iki çay getirsin bize "dedim anlamayan gözlerle baktı ve "abi yanlış anlama Mert daha yeni çıktı kim içeceksin çayı" dedi eh levent pek sevmezdi çayı onun tercihi kahve olurdu genelde "aşağıya getirsin Alin hanımla bana"dedim levent hiç ikiletmeden kafasını salladı ve arkasını döndü bende merdivenlere yöneldim ve ağır adımlarla aşağıya inmeye başladım Alin'nin olduğu kısma geldiğimde kapıyı tereddütle açtım Alin kafasını kaldırıp baktı kimin geldiğini görmek için beni görünce alev alev oldu o yeşil gözleri sinirle bana bakıyordu o bana böyle baktıkça biraz daha utanıyordum az önce yaptıklarımdan yavaş yavaş Alin'in hemen sağ tarafındaki sandalyeye yöneldim sandalyeyi yavaşça Alin'nin karşısına yerleştirdim ve sandalyenin üstüne oturdum o güzel yeşil gözleriyle sanki beni öldürecekmiş gibi bakıyordu bırak öldürmeyi yerlerde sürüyüp günlerce işkence etse bile haklıydı "bana kimse zarar veremez" dedi sesi kendimden emin tehditkar bir sesle "kimse sana zarar veremez o ışığı bunu asla izin vermem" dedim ve ellerinin bağlı olduğu ipleri çözmeye başladım en başta ne yaptığımı anlamadı ama iplere yöneldiğimi görünce karşı çıkmadı ipleri o güzel teninden tamamen uzkalaştığında hızla ayağa fırladı daha ne yaptığını anlayamadan iki bacağımın tam ortasına dizini geçirdi ve beni itti beklemediğim bu hareket karşısında dengemi kaybettim ama düşmedim ben sol tarafa doğru sendelerken elini belimdeki silaha attı ve silahı bana doğrulttu şaşkın gözlerle ona bakarken yüzünde kibirli bir gülümseme belirdi "sakın kımıldama yoksa patlatırım o kafanı"dedi şaşkındım bu hareketleri nereden öğrenmişti bilmiyordum ama bu onun bir aptal olduğunu degiştirmiyordu "ay ışığı hayallerini yıkamak istemem ama kafamı patlatman için önce silahın emniyetini açman lazım"dedim onu küçümseyen bir sesle o vahşi yeşil gözleri parladı ve bana cevaben silahı havaya kaldırıp üç el ateş etti silahın namlusu alnımı bulurken şaşkınlığım gözle görülür bir şekildeydi buna emindim ama nasıl yapmıştı bunu sadece birkaç saniye içinde hem silah alıp hem emniyeti nasıl açmıştı bunu yapabilmek için yıllardır silahla haşır neşir olması lazımdı onun tipi de yüzü de buna dair bir izlenim vermiyordu "ne diyorduk Karan Dinçer"dedi beni küçümseyerek haklıydı ben olsam ben de kendimi küçümserdim onu hafife almıştım ve gerçekten yanılmıştım sonra tekrar konuştu"pardon biz bir şey demiyorduk sen senin o güzel kafanı patlatamayacağımı söylüyordun ama bakıyorum Betin benzin attı birden" dedi tamam beni şaşırtmıştı ama buradan beni öldürüp elini kolunu sallayıp çıkabileceğini düşünüyorsa yanılıyordu silahı ateşlediği an Levent ile Murat burada olurdu dışarıdaki korumalar da cabası bana Zarar verirse buradan elini kolunu sallayıp çıkamazdı o da bunun farkındaydı alnıma bastırmıyordu benim ona yaptığımın aksine sinirle tekrar konuştu "bana bak mafya bozuntusu beni derhal bırakacaksın yoksa Tarık akan'ın azılı düşmanı olursun" dedi sanki yıllardır ablamın ölümünden Tarık Akkanı suçlamamışım gibi dudağım kibirle kenara kıvrıldı "üzgünüm ay ışığı eğer bana zarar verecek olursan buradan sağ çıkamazsın bunu sen de biliyorsun" "sağ çıkmak istediğimi kim söyledi en azından senden intikamımı almış olurum hem benim burada öldürüldüğümü duyunca Batuhan da babam da burayı yerle bir eder" dedi o bunları söylerken arkadan Murat'ın silüeti belirdi olamaz gerizekalının elinde silah vardı ve silahı Aline doğrultulmuştu bir gölge kadar sessizde Murat'ın gözlerinden silah ateşleyeceğini anladım ve Alin'in elindeki silahıi silahı yukarı kaldırdım bir silah patladı Alin'in yere ittim ve ben de üzerine düştüm endişeyle gözlerim Alin'nin üzerine gezindi çok şükür tahmin ettiğim şey olmuştu Ali'nin elindeki silah patlamıştı Murat silahı ateşlememişti Ali şaşkın şaşkın bana bakıyordu Murat'a baktım Alin bu boşluktan yararlanıp silahı tekrar bana doğrulttu ne yaptığımı anlamamıştı Murat arkasında olduğu için ben silaha bakmak yerine Murat'a baktım ve kafamı olumsuz anlamda iki yana salladım Alin yüz hatlarımdan biriyle konuştuğumu anlamış olacak ki kafasına arkaya doğru gerdi ve elinde silah tutan Murat'ı gördü onu koruduğumu anlayınca silahı sanki elinde ateş varmış gibi bir yere bıraktı bu hareketi beni şaşırtmıştı başımla Murat'a silahını bırakmasını işaret ettim o sırada da vücudumu Aline siper ediyordum Murat silahı indirince rahatladım bir an fark ettim ki Alin'le hiç olmaması gereken bir pozisyonda duruyorduk hemen üzerinden kalktım elimi kalkması için uzattım elimi tutmak yerine yerden destek aldı ve ayağa kalktı şaşırmış bir şekilde bana bakıyordu kız haklıydı 10 bilemedin 15 dakika önce kafasına ben silah dayamıştım şimdi ise onu bir kurşundan bir silahtan koruyordum yüzümü"Murat'a döndüm ve sinirle sen ne yapıyorsun geri zekalı diye" bağırdım bağırmaktan çok koruma içgüdüsüyle bağıran evladını korumaya çalışan bir annenin sesi gibi çıkmıştı sesim Murat şaşkınlık ve mahcuplukla bir Aline bir bana bakıyordu kekeleyerek "aaaa Aaa abi ben seni korumak için"dedi ama cümlesinin devamını getiremedi oflayarak "tamam çık Murat Alin hanımla beni yalnız bırakm ve bize iki çay getir"sonra yüzümü Aline döndüm gözlerini Murat'ın elindeki namlusu yere dönük Silaha dikmişti her an tetikte gibi duruyordu tekrar Murat'a döndüm "silahınıda ver "dedim gayet net bir sesle bana anlamaz gözlerle baktığnda "Murat silahını ver" dedim elimi uzatarak Murat gözlerini yere dikti ve silahını elime bıraktı mahcup yavaş adımlarla odadan çıktı Aline tekrar döndüm iki yavaş adım attım hala temkinli bir şekilde duruyordu göğüsü hızlı hızlı inip kalkıyor gözleri yaptığım her hareketi takip ediyordu yere eğildim az önce yere attığı silahı yerden aldım her iki silahıda ona uzatığımda en başta şaşkın bir bakış attı gözlerimle silahları gösterdim silahları alamya yeltendiği sırada onu sıkıca tutum ve az önce kalktığı sandelyeye oturttum silahları kucağına bıraktım ve hemen karşısına oturdum ne istiyorsun der gibi bir bakış attı bana "bak şimdi sakin sakin konuşacağız silahlarda sende korkmana gerek yok " "hıh ben sendenmi korkucam daha yeni patlatıyordum beynini farkında mısın" "sen farkında değilsin galiba ama az önce adamımda senin beyinini patlatıyordu " dedim onu taklit ederek bıkkın bir nefes aldı"ne istiyorsun" "avukatım olmanı" büyük bir kahkaha patlattı "az önce adamın beynimi patlatıyordun noldu şimdi birden"dedi ve keskin bir sesle "şimdi beni bu lanet yerden çıkarıyorsun yalan söyleyemem az önce sana bir can borcum oldu bunun karşılığında bu olanları kimseye anlatmayacağım sen de ne bana ne de aileme yaklaşmayacaksın" dedi cevap vermek için ağzımı açtım ki kapıdan içeriye Murat girdi yavaş yavaş yanımıza ilerledi çayların birini bana birini Aline verdi Alin en başta almakta tereddüt etse de çayı aldı Murat'a çıkması için başının işaret verdim sonra da ali'ne döndüm "bakın küçük hanım her nasıl Tarık akan'ın kızı olduğunuzu yeni öğrenmiş olsam da ben haftalardır sizin peşinizdeyim dava benim için çok önemli ve bu davayı kazanabilecek tek kişi sizsiniz bunu siz de biliyorsunuzher ne kadar yüzünüzü daha önce görmemiş olsam ününüzü çok duydum"üzgünüm Karan bey en başta dava ile ilgili hiçbir bilgi vermediniz versenize bu saatten sonra fikrimi asla değiştiremezsiniz" "bence o kadar emin olmayın dedim otoriter bir sesle sonra çayımdan Bir yudum aldım ne oldu çayınızı içmeyecek misiniz "eh az önce olanlardan sonra size pek güvenesim gelmiyor" dedi gözleriyle Çayı işaret ederek elindeki çaya uzandım ve çaydan bir yudum aldım "merak etmeyin sizi zehirliyecek halimiz yok" "doğru kafama sıkmak varken niye uğraşasınız zehirle değil mi"dedi iğneleyici bir sesle oflayarak derin bir nefes verdim "Alin hanım buyurun çayınızı için ya da istiyorsanız bizim çocuklar sizi hemen evimize bıraksınlar" dedim "bakın Karan bey beni kaçırma planınızı siz mi yaptınız yoksa o manyak arkadaşlarınıza mı yaptırdınız bilmiyorum ama beni zaten kendi arabamla kaçırdınız arabamın anahtarını verin defolup gideyim şu lanet yerden"dedi unuttuğum gerçeği yüzüme vurarak doğru ya kızı kendi arabasıyla kaçırmıştık bu kızın üzerimde öyle bir etkisi vardı ki onu kendi arabasıyla kaçırdığımızı unutmuştum başımla onayladım "peki"

hayat kanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin