2.bölüm

67 9 18
                                    

~20 yıllık dosya~

Hayat bazen hiç istemediği şeyler yaptırır insana

Hayat beni hiç sevmedi bunu 5.yaşımda ablamın çığlıkları eşliğinde beni babamdan korumya çalışırken anladım "baba yapma gel bana yap ama ona dokunma babaaaa!" Ve tokat sesi ablamın yere düşüşü babamın tekmeleri ablamın bu sanki bir ödülmüş gibi gülme krizine girmesi babamın sinirlenip onu öldürmeye çalışması elleriyle ablamın boğazını sıkması ablamın zar zor nefes alırken söylediği cümle" ben olmazsam kimi tecavüz ediceksin kimi pazarlıcaksın onumu o daha çok küçük kimse kabul etmez sıkıyosa öldür beni"babamın "orospu diye bağırışı" ardından babamın o okkalı tokadı ablamın kafasının yana dönüşü

YAZARIN ANLATIMIYLA

23yıl önce 3 Ekim

O gün daha çok küçüktü Alin, ablası onu korumaya çalışırken çok feci bir dayak yemiş babası evden kapıyı çekip çıkmıştı Alin korkuyordu ablası yerde kanlar içinde yatıyordu gözleri açıktı sessizce bir şarkı mırıldanıyordu
Alin ablasına seslendi "abla" ablasından cevap gelmedi bir daha seslendi "ablacım" yine ses yoktu sadece Alin'in anlayamadığı o şarkıyı mırıldanıyordu ablası "abla lütfen kalk korkuyorum"dedi Alin,çaresizce ama ablası yine cevap vermedi Alin yere çöktü ablasının kanlı saçlarını okşamaya başladı bir yandan ablasına niniler söylüyor bir yandan ağlıyodu

O gün daha çok küçüktü Alin, ablası onu korumaya çalışırken çok feci bir dayak yemiş babası evden kapıyı çekip çıkmıştı Alin korkuyordu ablası yerde kanlar içinde yatıyordu gözleri açıktı sessizce bir şarkı mırıldanıyorduAlin ablasına seslendi "ab...

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Kusura bakmayın sahneye uyan bir görsel bulamadım bunula idare edicez artıkkkk:( :( )

ablası hala tepki vermiyordu Alin uykudan uyanmadığı zamanlar ablası onun yüzüne su dökerdi Alin hemen ayağa kalktı mutfağa gitti ama eli musluğa yetişmiyordu biraz uzandı ama olmadı musluk çok uzaktaydı bir anda aklına banyodaki küçük tabure geldi hemen banyoya koştu tabureyi alıp mutfağa geldi tabureyi yere koydu önce bir bardak aldı minik eline sonra musluğu açtı bardağı su doldurdu tam aşağıya inecekti ki tabure yana doğru devrildi yere düştü  tam bardağın üstüne Alin çok feci bir çığlık attı cam sol kolunun hemen altında kırılmıştı Alin kafasını yere çok sert vurmuş kafası hem çok acıyor hem kanıyordu yavaş yavaş bilinci kapanıyordu  o sırada beklemediği bir şey oldu ablası hemen yanına koştu Alin alin ablacım iyimisin bu defa alinden ses gelmiyordu göz kapakları yavaşça kapanıyordu ve duyduğu son şey ablasının ağlayarak söylediği "Alin nolur beni bırakma bak ben seni babamdan kurtardım gerekirse yine kurtarırım ama nolur beni yalnız bırakma " cümleleri oldu ve ebedi karanlık

Günümüz
ALİN'İN ANLATIMIYLA

Bütün algılarım kapanmış bir şekilde karşımdaki adamın gerçek mi yoksa kötü bir kabustan mı ibaret olduğunu anlamaya çalışıyordum ama emin olamıyordum karşımda uzun boylu gür ve siyah saçlı ela gözlü bebek gibi Beyaz tenli jilet gibi siyah bir takım elbiseyle duran adam gayet yakışıklı hatta  baya yakışıklı bir adamdı ama bunlar benim için hiç bir ifade etmiyordu çünkü bu adam sabah arabayla çarpıştığımız adamdı şok olmuş bir şekilde dururken duyduğum sesle irkildim "lütfen Alin hanım bu demeyin bana" dedi karşımdaki sanki ben onunla yüzyüze gelmeyi istiyorumuşum gibi konuşan adam "sen kime bu diyorsun bu bile bir dava sebebi bunu biliyormusun sen" "aaaa gerçekten mi avukat hanım peki biriyle kaza yapıp onu kandırıp sonra da kaçmak dava sebebi değilmi "dedi kinayeli bir sesle "farkındamısın bilmem ama ben seninle görüşmek için oradan kaçtım ve bütün masraflarını karşıladım" dedim ve gözlerimi nihayet başka bir yere çevirebildim ama nazlıyı bizi hayretle izleken gördüm bir patron için en kötü şey bir çalışanın karşısında böyle bir duruma düşmekti "nazlı sen çıkabilirsin beyefendiye bana iki kahve getir"dedim kendimi sakinleştirerek " bu arada nasıl içersiniz kahvenizi"dedim karşımdaki adama dönerek "sade" dedi tekdüze bir sesle "tamam o zaman bize iki sade kahve nazlıcım""tabi Alin hanım hemen getiriyorum"dedi ve çekingen adımlarla odadan çıktı nazlı çıkarçıkmaz "sen nasıl geldin buraya sakın  benden yeni müvekkilim olduğuna inanmamı bekleme takip ettin dimi paranı verdim ya daha ne istiyorsun benden"dedim öfkeli bir sesle ne bu küstahlık anlamıyordum ki
Ama nasıl bulmuştu beni takip edemezdi ben kaçarken fark etmemişti gelirkende gayet dikkatli olmuştum "ben seni takip falan etmedim ayrıca o kadar önemli değilsin benim için hem hatırlatırım ki sen kaçarken ben senin
Oyunun içine düşmüştüm"dedi "hem hiç misafirperver değilsin kaç dakikadır ayakdayız bir otur bile demedin"dedi ve masanın yanındaki iki boş misafir koltuğundan birine oturdu "bakıyorum da otur denilmesini bekleme ihtiyacı duymuyorsun"dedim  yavaşça dudağının kenarı kıvrıldı ve "hiç öyle adetlerim yoktur" "belli" dedim ve bende kendi koltuğuma oturdum "madem beni takip etmedin yeni müvekkilimsin ve sadece iş için buradasın anlat bakalım ne bu dosya kimin için açtın ve neden yirmi yıl sonra" o anda o küstah tavrından eser kalmamıştı demek ki onu bayağı ilgilendiren bir konuydu duruşunu dikleştirdi gözlerni bana çevirdi tam ağzını açıp cevap verecekti ki  kapı tıklatıldı Nazlı içeri girdi "Alin hanım kahvelerimizi getirdim" dedi "tamam nazlıcım ellerine sağlık getir şöyle" dedim nazlı elindeki tepsiyle önce daha ismini bile bilmediğim adamın kahvesini bıraktı sonra da gelip benimkini bıraktı "tamam nazlıcığım çıkabilirsin" dedim Nazlı başı ile selam verip yavaş adımlarla odadan çıktı "en son ne diyorduk dedi dedi adam" "en son bu dosyayı neden yirmi yıl önce değilde şimdi açıldığını konuşuyorduk" dedim tek düze bir sesle adam önce kahvesinden bir yudum aldı "dosyayı okumşsunuz zaten neden sorguluyorsunuz "dedi "nasıl yani benden sadece dosyadakilerle yetinmemi mi bekliyorsunuz yok artık " " ben artık size bir şey diyemiyorum"dedim "bir şey demenize gerek yok bu davanın konusunu anlamış olduğunuza göre başka bir açıklamaya gerek yok" dedi "beyefendi bakın ben bu dosyanın konusunu ne olduğunu bilsemde size yardım edemem yani bu dosyay kabul etmiyorum" " ne demek  dosyayı kabul etmiyorum" "bildiğiniz kabul etmiyorum işte ayrıca dışarıda yaşadıklarımızdan sonra benden bu dosyayı kabul etmemi bekleyemezsiniz" " madem kabul etmiyecesiniz neden dosyayla ilgili konuşuyoruz şuan"dedi beni şaşırtarak şaşkın gözlerle ona bakarken "nasıl yani ne hakkında konuşucaktık "dedim şaşkınlığımı gizliyemeyerek "mesala karım olmandan bahsedebiliriz"dedi "ne!"diye bağırdım bir anda "ne karısı neden bahsediyorsun sen kardeşim"dedim adeta bağırarak ama karşımdaki adam gayet sakin bir şekilde oturmaya devam ediyordu o an düşündüm acaba gerçekten bir kabustamıydım "beni kandırması için para verdiğin adama karım olduğunu söylemişsin e bu kadar çok istiyorsan bana söyleseydin ama bak geç değil hala nikâh dairesine kadar sabredebilecek misin"dedi dalga geçerek ama ödüm kopmuştu bir an "ne diyorsun senya iyimisin ben senden kurtulmak için yapmıştım hatırlatırım  hafıza sorunların varmış gibi gözüküyor buradan"dedim "ayrıca madem sizde okeysiniz dosyayla ilgili daha fazla konuşmanın anlamı yok "dedim kendimden emin bir sesle adamın yüzündeki o dalgacı ifade değişti bir anda "ben öyle bir şey söylemedim" dedi "nasıl. Ben size böyle bir şeyin olmayacağını söylediğimde karşı çıkmadınız hem az önce dosya hakkında konuşmayalım o zaman dediniz yoksa gerçekten hafıza sorunlarınız mı var " "ben az önce size karşı çıkmadım ama ama size katılmadımda yani herhangi bir fikir beyan etmedim eğer bir fikir beyan etmem gerekiyorsa edeyim sen benim avukatım olucaksın ve bunu hiç kimse engelleyemecek sende dahil"dedi kendinde emin bir sesle sesi o kadar kendinden emin ve kararlıydı ki ben bile kendimden şüphe duydum bir an "ne diyorsunuz siz? ben bir şey istemiyorsan kimse bana istemediğim bir şeyi yaptıramaz!"dedim karşımdaki adam yavaşça gülümsedi ve ayağa kalktı bende onunla birlikte ayağa kalktım tokalaşmak için elini uzattığında bende yavaşça elimi uzattım ve elimi tuttuğunda"merak ediyormusun"dedi "anlamadım neyi merak ediyormuyum"dedim merakla "ismimi ben seninkini biliyorum ama sen kaza yaptığın, kandırdığın, üstüne bir de müvekkilin çıkan adamın ismini hala bilmiyorsun"dedi şaşkın gözlerle ona bakarken"ediyorum" diye ağzımdan fırladı bir anda önce kibirli bir şekilde gülümsedi ve sonrasında elimi hafif sıkarak "Karan" "Karan Dinçer "dedi sonra kulağıma eğildi ve "sana bir sır vereyim mi?" istemsizce başımı salladım buna cevaben"Karan Dinçer bir şey istiyorsa  alır dedi ve gözlerimin içine öyle bir baktı ki eridiğimi hissettim tutuğu elim bıraktı ve arakasını dönüp yavaşça odadan çıktı

(2.bölüm)

Karan Dinçer gideli 4-5 saat oluyordu o gittikten sonra söylediklerni baya bir düşünmüş biriken evrak işlerini halletmiş birkaç telefon görüşmesi yapmış şimdi ise eve gitmek için eşyalarımı topluyordum elimdeki evraklarıda çantama koyunca işim bitmiş ti ofisten  çıkarken nazlıya iyi günler dilemiştim şirketin önünde valeden arabamı beklerken telefonuma yeni bir mesaj gelmişmi diye merak etmiştim ama hiçbir mesaj yada arama yoktu derin bir iç çektiğimde vale sonunda arabamı getirmişti sürücü koltuğundan kalkıp bana kapıyı açan valeyi burada ilk kez görüyordum işe yeni alınmış olmalıydı valeye teşekkür edip sürücü koltuğuna ben geçtim tam arabayı çalıştıracatımki arakadan bir el ağzıma bir bez bastırdı lanet olsun arabanın camları siyah filmle kaplıydı beni birilerinin görüp kurtarması imkansızdı arakadan ağzımı kapatan el'le boğuşurken bilincim yavaş yavaş kapanıyordu ve karanlık

Sorular:

Sizce Alin'i kim kaçırdı?

Karan o davayı kimin için açtı?

Alin Karan'ın avukatı olacakmı?
Lütfen yorum yaparmısınız bir haftadır bakıyorum kimse yorum yapmışmı diye ama kimse yapmamış lütfen yorumlarda beğenmediğiniz yerleri belirtin ayrıca hikayenin seyrini nasıl buluyorsunuz yada nasıl olmalı yorularda belirtin ona göre birlikte belirleyelim hikayenin seyrini

Az kalsın unutuyordum ben her hafta pazar günü akşam 20:00 yada 22:00 saatlerinde buradan yeni bölümler paylaşacağım. Hepinizi çok seviyorum by by

hayat kanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin