Gırgır şamata eşliğinde içeri girdiğimizde herkesin belli etmesede gergin olduğu ortadaydı.Bu nasıl bir toplanmaydı, biz bunca yıl sonra nasıl bir araya gelmiştik? Sanırım bunları sordukça işin içinden çıkamayacaktım. Her şey çok saçmaydı ama pek umrumda değildi.
İbo yayını açtıktan sonra sırayla herkesi davet ettiğinde ilk Yusuf ve Berkcan girmişti kadraja. Yıllar önce olduğu gibi yine herkesten bağımsız bi yakınlıkları vardı. Aralarında nasıl bir muhabbet olduğunu kestiremiyordum ama bir şekilde yakındılar.
Ben davet edilmeden önceki birkaç dakika onları izlerken farketmiştim, geçen yıllar Berkcan'ın ilgi oruspuluğuna gram etki etmemişti.
Ya da Yusuf'un kendine has mizacına.
Mizacına soktuğum.
Benim ismim seslenince onlara bakmayı bırakıp oturma gurubuna ve masaya bakarak kadraja girdim. Direkt olarak koltuğa oturacakken İbo'nun bana uzandığını farkedip tekrar doğruldum. Ona sarıldıktan sonra mecburen Yusuf ve Berkcanla da el sıkışmıştım.
Sanki on dakika önce dışarıda aynısını yapmamışız gibi.
Diğerleri geldikten sonra 4 kişi oturduğumuz koltukta solumda Berkcan vardı. 7 yıl önce sabah akşam fight attığım adamla yanyana oturuyor çerez yiyordum. Gariptir, bundan şikayetçi de değildim.
Her şeyin anlamsız geldiği şu dönemde yıllar öncesinden kalma kavgalar benim için pek bir şey ifade etmiyordu. Şuan sağımda solumda gördüğüm adamlar yıllar sonra buluştuğum arkadaş gurubum gibi hissettiriyordu.
Herkes yerleştikten sonra önümüzdeki on beş dakika İbo beceriksizce konu açmaya çalışmıştı. Herkes çağırdın geldik modunda olduğu için kimse ne konuşacağını bilmiyordu. Ortam herkese yabancı ve gericiydi.
Beni davet ettiğinde fazla düşünmeden kabul etmiştim. Uzun zamandır kendimi ot gibi hissediyordum. Şu ortamın gerginliği bile bana bir şeyler hissettirir diye ummuştum. Yusuf'un varlığını göze alarak yapmıştım bunu..
Kafamı kaldırıp koltuğun diğer tarafına doğru oturan adama baktım. Dalgın gözlerle birkaç saniye ona baktıktan sonra fazla dikkat çekmemek adına Berkcan'a döndüm.
İbo bir yerden sonra hâl hatır sorarak yürütemeyeceğini anlayınca ilişki durumlarına girmişti. Tabiki en yakını olan Yusuf'tan başlamıştı.
Yusuf'a döndüğümde yüzündeki kararsız ifadeyi farketmiştim. Ağzında bir şeyler geveledikten sonra konuyu üzerinden dağıtmak ister gibi bize doğru döndü.
Berkcan elindeki sigarayla koltuğun ucuna doğru oturmuş yine rol kesiyordu.
"O zaman Enes'e ne kadar kazandığı da sorulur. Berkcan'a ayrılık hikayesini de sorarsın."
Ortaya atılan laflar birbirine karışırken herkes Yusuf'un dediğine gülmeye başlamıştı. Berkcan'ın yalandan üzüntüsüne ise yine Yusuf karşılık vermiş, bir şeyler diyerek kolunu ona sarmıştı.
Ben nerden düştüm buraya..
Kafamı çevirip solumda sarmaş dolaş oturan iki adama baktım. Muhtemelen şuan yürüyen sad edit gibi görünüyordum.
Aslında bir şey hissetmiyordum. Onlara kıskanarakta bakmıyordum. Sadece.. Umrumda değildi. Hiçbir şey.
Bakışlarımı önüme çevirdiğimde Kemal'in bana uzattığı çay dolu kupayı aldım elime.
Öylece sehpaya bakarken omzuma atılan kolla Berkcan'a döndüm.
"Sıkılıyorsun değil mi lan?"
Başımı salladım hafifçe. O sırada Berkcan'a da kupayla çay gelmişti. O önüme doğru uzanıp çayı alırken ben masanın üstündeki atıştırmalıkları süzdüm bakışlarımla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVDA KUŞLARI /ReynmEnes
Fanfic#reynmEnes #befe #berkun .. Sonra birgün yine oturdum o banka. Kafamda türlü düşünceler, asla susmuyorlar. Seslerini bastırmak için kulaklıklarımı takmışım, müzik dinliyorum. Hava hafif rüzgârlı, iki saat uykuyla ayakta duran bedenime ve yorgun ruhu...