Tamam gel bizim parkın oraya -
GörüldüKaçta geleceğini de yazmamıştı halbuki ama ben ona yazdığım gibi evden çıkmış,
Her zaman gittiğimiz parkın oraya gitmiştim. Ne kadar bekleyecek olsam bile buradan eve gidemezdim.
Gittiğim gibi gelirse, benim bir daha buraya dönecek kadar gücüm olduğunu sanmiyordum.Tam o anda yanıma siyah bir araba yanaştı ve durdu.
Kalp ritmim hızlandı çünkü bu jungkook du biliyordum.Oturduğum yerden kalkacak ve ona hoşgeldin diyecek kadar gurursuz değildim.
Ama buraya gelcek kadar da çok gurursuzdum. Dün akşam o kadar ağlamanın yorgunluğundan buraya kadar zor gelmiştim ben halbuki.
Ayaklarım zonkluyordu. Ona bakmamak için kendime hakim oldum.
Biraz yavaş da olsa en sonunda gelip yanıma oturdu.Ardın da o unutamaya korktuğum kokusu burnuma geldi.
Gözlerim doldu ama belli etmedim.Yanında normalde de küçük kalan ben, son zamanlarda gittikçe çöktüğümden iyice küçük kalmıştım.
Ya da o daha da iri olmuştu ama bunu şu an ayırt edemiyordum.Göz ucuzla onu inceliyordum. O ise sessizce anılarımızın olduğu parka bakıyordu.
Uzun güzel siyah sacları dağılmıştı.
Üstün de dünden kalan takım elbisesi duruyordu.
Gözlerinin altı morarmıştı. Bende de olduğu gibi onunda gözleri şişti.
Nedenini bilmiyordum.
Bilsem bile umutlanmak istemiyordum belki de,Açlıktanmış gibi ağrıyan karnım aslında içinde kelebekler uçuşuyor diğeydi.
"Burada ne kadar da çok anımız var. Hepsini dün gibi hatırlıyorum."
Cümlesini bitirerek en sonunda yüzünü bana döndü.
Kahve gözleri bana birşeyler anlatmak istiyor gibiydi ama ben artık o gözlerin bana ne demek istediğini anlayamıyordum.
O tebessüm etti, ben ise ağlamamak için direndim.
Susuyordum çünkü diyecek bir şeyim yoktu."Burada oturduğumuzu hatırlıyorum. Senin bana bakıp güldüğünü ve "
Yutkundu. Gözleri dudaklarımda dondu.
Çenem titredi, dudaklarımı birbirine bastırdım.
Konuşsam ağlardım ama bunu yapamazdım.Benim bu halimi görünce tekrardan önüne döndü.
"Dün orada olacağını bilmiyorum."
En sonunda yutkunup nefesimi sakinlestirdim.
"Orada olacağımı bilseydin ne değişirdi ki?"
Sesimi duyunca içinde tuttuğu nefesini dışarıya üfledi.
Evlendiğini görmesem sevindi zannedeceğim."Hiç, hiçbirşey"
Diyecek bir şeyi yoktu. Oysaki benim duyacak çok şeyim vardı.
Sessizlik oldu. O önüne baktı ben ise ona
"Gerçekten evleniyor musun jungkook?"
Bu soruyu sormamı bekler gibi anında cevap verdi.
"Evet"
Ama bu benim canımı daha çok acıttı.
Sakinliği sinirimi bozdu."İlk başta bu cevabı kendi içimde reddettim, inanmak istemedim ama demek doğruymuş."
Beni onaylar gibi başını hafifçe salladı.
Gözyaşlarım sessizce yanağımdan süzülüp gitti. Hıçkıramadım.
"Sana tek bir soru soracağım. Sonrasında ise gideceğim."
Gideceğim dedikten sonra nefes alışverişleri hızlandı. Suratını büzdü.
"5 yıl boyunca ne değişti? Beni seven sana ne oldu?"
Ya cevapları yoktu ya da zamanı.
Bu sefer taşmak üzereydim. Burnumu çektim.
"Neden?"
"Bir nedeni yok"
Dolan göz yaşlarımdan bana bakmayan suratını bulanık görüyordum.
"Bu bir cevap değil, böyle olmasının bir nedeni olmalı!"
Sertçe yutkundu.
"Yok"
Sesi içine kaçmış gibi konuşuyordu. Bu benim daha da sinirlerime dokunuyordu.
"Bana bak!"
Elimle suratına dokunup. Bana doğru çevirdim.
Onun da ağladığını görünce,
Suratına dokunan elim buz kesti. Tir tir titredim."Bana doğruları söyle jungkook!"
Karşısında durarak hıçkıra hıçkıra ağladım.
"Duymaya ihtiyacım var."
Elini suratıma koyarak gözyaşlarımı sildi.
"Suratına son kez bakıp aklıma kazımak istiyorum ama bu şekilde değil. Ağlama artık"
Kendisi az önce hiç ağlamamış gibi tekrardan donuk suratına geri dönerek bana sarıldı.
"Anlamıyorum"
"Biliyorum"
Omzuna kafamı koyarak ağlamaya devam ettim.
Normalde olsa orada olmak istemezdim ama şimdi ise oradan hiç ayrılmak istemiyorum."Lütfen başka birine aşık olmuş olma jungkook"
Ben bunu kaldıramam.
______________
Okuduğunuz için tesekkurlerr 💗💗