-5-

116 10 3
                                    

"Nasıl oldu?"

"Bilmiyorum. Hiç bir şey demiyor. Sen konuşabildin mi jungkook la?"

"Hayır telefonlarımı açmadı."

Başım ağrıyor ama içimde bir kıpırtı yok. Bosluktaymisim gibi hissediyorum.

Duyuyorum, görüyorum ama bunları yapmak bile yorucuyken kendimi toparlayamiyordum.

Ne yapacağımı şu ana kadar ne yaptığını bilmiyordum.
Onsuz beş sene geçirmiştim. İlk başlarda da böyleydi ama kendimi avutuyordum gelecek diye.
Şimdi ise benden gidip dönmeyeceğini bildiğimden kalakalıyordum.

Tekrar başa dönmüştüm. Sıfırdım, ne ilerledigim ne de ilerleyebileceğim bir yol vardı.

Gözlerim ağrıyordu. Uyumak artık bana yetmiyordu.

Sürekli olarak telefonum çalıyordu.
Annem, Taehyung, iş yerinde ki sekreter
Âmâ açıp bakacak halim olmuyordu.

Kendimi tek ona başladığımdan yanlız hissediyordum.

Kendimi anlatamıyorum. O günün ardından ise jennie ye olanların tümünü anlatmıştım. Daha sonrasında ise yaklaşık bir haftadır yaptığım gibi
ağlamıştım.

Yorgunluk üstümden kalksın diye uyuyordum pek bir işe yaramasada.

Yemek yememistim çok fazla. Ağzımın içi yaralarla dolmuştu. Direncim çok düşmüştü.

Öylece boş boş duvara bakarak düşünürken. Yanağımı birinin yaladiğını fark etmemle, kafami hafifçe çevirdim.

Yeontan!

"Lisa, biraz yürümek ister misin? Hem bak yeontan da seni özlemiş. "

Taehyung a baktım. Daha sonrasında ise başımı sallayarak yatakta doğruldum.

Her yerim ağrıyordu. Üzerimde jennie nin verdiği tişört ve şort duruyordu ama pek de takınmadım.

Saçımdan bahsetmiyordum bile en son jennie beni banyo ettirmişti ama daha sonrasında istemediğini söyleyip gecistirmistim.
Ona da takılmadim.

Ayağıma terlikleri giyerek bahçeye çıktık.

Sessiz ve sakindi. Hava açık ve güzeldi. Başka bir gün olsaydı mutlaka bugün bir planım olurdu diye düşündüm içimden.

Çok saçmaydı kafamı başka şeylerle meşgul etmeye çalışıyordum ama daha ne kadar böyle gidecekti,
Bilmiyordum.

"Yemek yemiyor muşsun,"

Yeontan la ilgilenen Taehyung u Başımla onayladım.

"Ama buna hayır diyemezsin ki sen"

Cebinden birkaç tane erik çıkartıp bana uzattı.

Eriği görünce ilk aklıma sırf benim canım istedi diye jungkook la birinin bahçesinden erik çaldığımız geldi.

Ben eriklere baka kalınca Taehyung bana doğru elini salladı.

"Yemek istemiyorum"

Zor zahmet konuşarak, ayağımın altında gezinen yeontan ı kucağıma aldım.

Taehyung şaşırmışa benziyordu. Haklıydı da çünkü ben hicbir zaman eriğe hayır diyemezdim.
Âmâ şu an hiç yiyesim gelmiyordu.
Hatta görünce kusasim bile gelmişti.

Biraz daha yürüdükten sonra bahçede duran banklardan birine oturdum.

Taehyung da bana tedirgin bakışlarını üzerimden çekmeden yanıma oturdu.

"O gün ne konuştunuz jungkook la?"

Bırak görmeyi ismini duymam bile kalbimin hızlanmasına yetiyordu.

Yeontan bile sanki beni anlarmış gibi sakindi. Normalde olsa Taehyung un kucağı hariç hickimsenini kucağında durmazdı.

Aklıma jungkook un da köpeği olduğu geldi.
Bam

Gülümsedim. Jungkook onu ne de çok severdi. Onun fotoğraflarını çekip bana attığı çok olmuştu.
Her biri hâlâ daha telefonumda duruyordu.

Gözüme gelen güneş ışınlarıyla gözlerimi kırpıştırdım.

Aklımı başka şeylerle meşgul etmeye çalışıyorum ama olmuyordu. Her bir seyin altından jungkook çıkıyordu.
Anılarımız bir yere kaçmama izin vermiyordu.

"Benden vazgeçtiğini,"

Dudaklarım titredi. Ağzım bile söylemek istemedi ya.

"O kıza şans verdiğini söyledi."

İnanmadim. İnanmıyordum ama karşıma geçip niye bunu demişti ki. Kalbimi kırmak için mi?
Âmâ neden bunu yapsın ki?

"Anlamıyorum"

Taehyung yanıma gelerek başımı omzuna dayadı.

"Geçecek lisa, bu da geçecek."

Gözlerimden yaşlar aktı. Tek sevdigimdi. Eğer bende onun tek sevdiği olsaydım.

"Onu nasıl geçirebilirim ki? Hadi hafızamdan geçirdim diyelim ki bu asla olmaz. Kalbimden nasıl geçireceğim."

Taehyung sessiz kaldı. Benim gözlerimden akan yaşlar ise kurudu.

"Bi toparlan, kendine gel. Neyin ne olduğunu o zaman konuşuruz. Şimdi zamanı değil çünkü."

_____________

Okuduğunuz icinnn teşekkürlerr💗

I want you to love | Liskook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin