geçmiş zaman

21 5 13
                                    



;


parmakların belimde, saçımda, yanağımdayken her seferinde kaydılar tenimden. böylece boğazıma dokunmadan boğmuş oldun beni. böylece, hiçbir söz söylemene gerek kalmadan ciğerlerimdeki soluğu, göğsümdeki atışı kestin. hem de öyle yerinde eğimler aldın ki, hep kaburgalarım parçalandı unufak oldu. ne bir ifrit ne de başka bir şeydin sen taehyung. sen, antik çağlardan beri dile getirilen o kutsal sevgiliydin.

her sabah uyandığımda sağımda seni bulabilmek için sesimi çıkarmazdım, çünkü bana kimsenin veremediklerini verirdin. yemin ederim, seninkinden başkasının adını ağzıma sürmedim. güneşi bile seyretmedim öyle ya tanrıların bakışları zaten üzerimden eksik olmuyordu kesintisiz.

kan kusarken bile ellerimi kirletmiyorum sana dokunabileyim diye. sana uzanabileyim, seni okşayabileyim diye zira benim bundan daha müthiş bir dileğim yok ve olmayacak. bak taehyung, dur ve düşün biraz. bu satırları okurken aralarına iliştirdiğim onca taç yaprağı ve venüsü bir kenara bırak, kelimelerin ahengine odaklan. tenine karışmış deniz ve ucuz şarap kokusunu koklayayım ölmeden son birkaç bin defa çünkü bu defalarca kez aynı dozda aynı etkiyi verebilen bir uyuşturucu, yoksa kendi adımı da unutacağım.

hiçliğe karışırız taehyung, olmaz bu katiyen. geçmiş zaman eklerinden nefret ederim ben. sana yazarken kullanmam da hatta ama yazdıklarımı ne sen okursun ne de ben sana okuturum. sorun yok mu o zaman dersin? var sorun işte taehyung, neden anlam yüklüyoruz insanoğlu olarak bunca amansız şeye? neden dinlediğimiz her şarkı bizim için yazılmış gibi hissediyoruz?

mesela sen neden şafak sökene dek kollarım arasında ağlarken güneş şarkısını mırıldanmaya başlayınca kayıp gidiyorsun uzak diyarlara? niye bir bütün olup hiçliğe karışamıyoruz taehyung? ama aslını istersen, seni seyre dalmışken yazmak çok kolay. yatağımda çırılçıplak uzandığında, dizlerinin üzerine çöktüğünde seviyorum seni. karşımda soyunurken netlik kazanan vücut hatlarını, yerle bir olmuş saçlarının soğuk dalgalarını seviyorum.

üzerimdeyken ve bedenin cayır cayır yanarken tanrı kurtarmıyor seni, taehyung. senin tanrının ta kendisiyim çünkü geceleri kötülüğü yaratıyoruz seninle. hiç duyulmamış yalanlar, tanrıların ayıpladığı tatlar ve kirli oyunlar sergiliyoruz perdelerin arasında. lanetli sayılacak birkaç söz ve avuç içlerinden dökülüyor günahlar.

taehyung çok iyi biliyorum sen tüm bu olanlardan memnunsun. savunmasız olmaya ve bana karşı direnmeyip tatmin duygusunu vücudundaki tüm kemiklerde yaşamaya bayılıyorsun. şu an bile yanımdasın ve sana dokunmam için resmen yalvarıyorsun. ince parmakların omuzlarımı bulup tutunuyor, ikimizin sıcaklığından dolayı mayışmış gözlerini kısıyorsun bana bakarken.

gökteki tanrını hiddetlendiriyorum sanırım taehyung. sesler doluşuyor kafamın içine fakat sen beni rahat bırakmıyorsun. tutuyorum belinden, hiç bırakmayacakmış ve de sonsuzmuşuz gibi. öpüyorum seni ve kulaklarına fısıldıyorum, nefeslerim yüzünden gıdıklanıyor ve kaçmaya çalışıyorsun. fakat laf ağızdan bir defa çıkar, senin için dua ettiğimi çoktan söyledim.

kucağımda kımıldanıp duruyor, inliyorsun ağzımın içine. sana büyük bir zevk verdiğim ortada olsa da sen bunun acısını çıkarmak istermiş gibi bileklerimi tutup bastırıyor, nasibini alması için bedenimin her zerresinde dişlerini dolaştırıyor, kanatana dek durmuyorsun. benim buna üzülmek yerine tatmin olduğumu görünce boynumdan dudaklarıma ince bir çizgiyi izleyerek uzanıyor dudakların.

parmaklarım senin daha önce hiç el değmemiş kıvrımlarına yerleşiyor istekle, dudaklarından üzerime panzehir damlıyor. şiddetli poyrazlar gönderiyorsun fakat yatıştırıyorsun beni yine de. tanrının bana yasak kıldığı merhamet hissini iliklerime varana kadar dolduruyorsun içime, göğüs kafesimdeki boşluğu gideriyorsun bu vesileyle; doğrusu sana nasıl teşekkür etsem az. yemin ederim hiç umrumda değil, kızarmış dudakların tenime kapansın, acıyı yaşatayım sana pişman olmayacağın duygularda yeter.

aşk diyorduk ya hani, sarmaşık gibi çepeçevre sarar insanı ve kurutup suyunu emer. senin aşkın varsın beni sarmalasın ve tamamen senden ibaret olana dek sürdürsün bunu, ruhumun ölümü senin ellerinden olsun. inan taehyung, buna da sesimi çıkarmayacağım. tanrının karşısına çıktığımda ağzımı bıçak açmayacak. seninle sevişeceğiz, bazen üzerimde olacaksın, bazen de şehvetin sana yaptırdıkları yüzünden kapı eşiğinde. dolu hisler tattıracağım sana, içimdeki sevgi karmaşası öyle yoğun olup taşacak ki fazla gelecek geçici bedenine.

ama ben tüm bunlara rağmen, her yeni günün başında seni sevmeye dair diye başlayacağım satırlara.

çok uzağa bakıp dalma, bir gün bunları okursan göreceksin bu sayfada hiç konuşma yok. çünkü konuşmuyor ve kaçıyoruz sözlerin ağırlığından ikimiz de. afaroz edilmemize sebep olacağını düşündüğün hazlara bağımlı olacaksın. taehyung, bu sayfa yakılıp hiçliğe karışmaya mahkum fakat senin adın geçiyor diye el vermiyor içim. sevişmemiz ardından bitap düşen uzuvlarını dizlerimde dinlendiriyorsun. başını hafifçe kaldırıp, işaret ediyorsun gökyüzünü. sonsuz evrende bula bula en karanlığı seçiyor parmağın. sana kapılıp gittiğim için artık korkmuyorum gelecek zamandan.

tavşan delikleri ve uzun metrajlı romantik komedi filmleri yoktur gerçek hayatta taehyung. seni seviyorum, yine de seni seviyorum ve bunu sana da duyurmak isterdim fakat görüyorsun, bu sayfa diyaloglardan yoksun.

pozisyon değiştiriyoruz ve başın göğsümde artık, göz kapakların uykusuzluğa ve yorgunluğa karşı direnmeye çalışmıyor bile; öyle ki oldukça kolay boyun eğiyorlar bu çatışma karşısında, dudakların arasından bahşedilen ufak mırıltıları duymaya geçiyorum.

"jeongguk kalbim bu hengameye gebeyken kanım yalnızca senin için akıyor."



;

disapprovalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin