tanrının hazları

23 5 7
                                    



;


hayat kaldığı yerden akmaya ve dünya dönmeye devam edecek, taehyung. durup da sorgulayamayız ki güneş neden doğudan doğuyor diye. bekleyemeyiz tanrının onayını yapacağımız her hamle için. benim tam şu anda yaptığım gibi seni kollarım arasına aldığımda tereddüt etmemem, ispatlar sana olan sevgimin yücelik boyutunu ve tanrı'yı karşıma alışımı.

sana ne diye duruyorsun hâlâ böyle durgunlukla ve de suskunlukla sormak istiyorum. fakat dilim varmıyor, bilirsin bazı geç kalınmışlıklar vardır insanoğlunun hayatında ve ne yaparsan yap işin içinden çıkamayacağın evrelere ulaşırlar. ama seni sıkmayacağım bu gece, tek taraflı sohbetim ile boğazın etrafına dolamayacağım ellerimi.

loş ışığın altında ve salonun tam orta yerinde süzülüp duruyor bedenin. yarı açık pencereden içeriye dolan rüzgar, tişörtünün altına girip havalandırıyor belini. rüzgar benim yanımdan ise soğukkanlılıkla geçip uzaklaşıyor çünkü nefesimi kesiyor bu delici ayaz. senin okşadığın ahşapların üzerine uzanıyorum, senin adım attığın yere ve saçlarından ayak uçlarına damlayan bütün hüzne ve neşeye. kusura bakma taehyung, bu gece şairene kaygılarımı bir kenara bırakacağımı söyledim biliyorum fakat senin karşında bildiğim her şeyi unutmadan yaşamak elde değil. affola.

vücudunun kavisleri gözlerim önüne seriliyor sen bir şarkıyı mırıldanırcasına yavaş ve ihtiyatlı dans ederken. oflamak geliyor içimden mahvedici ve hayran bırakıcı güzelliğin karşısında. gözlerinin ardında uzak diyarlar barındırıyorsun, ağzında ise aşkınla bir ettiğin nektarı. gözlerin arada beni buluyor, duraksıyor yükselmiş kolların ve tereddüt ediyorsun.

etme taehyung. etme işte. beni ne kadar üzüyorsun görmüyor musun? gerçekten senin aşkınla yanıp tutuştuğumu ve geçmişe şehit ettiğim anılarımın yarasına tuz bastığını göremeyecek kadar yukarı kaldıramıyor musun başını? aciz değilsin ki taehyung, elbet görebilirsin tüm bu olanları çünkü pek uzağında değilim.

zihnimi okudun sanıyorum çünkü endişelerini üzerinden atıp benim yanıma yanaşıyorsun. ölümsüz ve de cüretkar dudaklarındaki o aydınlık gülüş ile soruyorsun, "neyin var? nedir gönlünü çelen?"

"güleceğim yok taehyung, güldürme. bilmiyorsun sanki gönlümün isteklerini." ben konuşmamı tamamlarken o da hiç vakit kaybetmeden yanıma oturuyor, bedenlerimizi birbirine iliştiriyor. evet, gönlümü çeliyor hem de en beterinden. kasırga ağaç köklerini hiç sormadan ve de izinsizce söküp çıkarır ya, öyle sarsıyor yüreğimi onun teması.

"bilmiyorum işte. söyle." ısrarcı sesi ile aramızdaki ufak mesafenin hakimiyetini sonlandırıyor. tanrı beşinci çayına limon damlalarını sıkarken kaşlarını çatıyor bana, ekşiliğini hissediyorum. yüzdüğün yerler derin ve çetin dalgalardan oluşuyor diye haber veriyor bana. umursamıyorum.

"dilimdeki sözcükler senin için ölümsüz kim taehyung." kucağıma çekiyorum bedenini ona düşünme fırsatı tanımadan. dizimdeki baskıyı azaltmak istercesine kalkıyor hafiften ve yüzlerimiz dip dipe. dudaklarım kapanıyor dudaklarına, her geri çekildiğimde devam ediyorum konuşmama; "afrodit'in çeşmesinin başında tur atmış da gelmiş gibisin, kolayca aşık olunası. ama sevmek çetrefillidir. sevdiğin kişiyi hayali bir dünya uydurup gezegeninin merkezine koyman gerekir. benim zihnimdeki her şey senin uydun."

dudaklarına belli belirsiz bir tebessüm peydahlanıyor, öyle öpülesi ki. fakat benden tarafa bakıp gözlerimdeki yarayı görürse korkup kaçacak diye endişeleniyorum. taehyung bu düşüncelerimi yok sayıyor veyahut önemsemiyor, elleri çoktan sırtımı bulmuş, sarılıyoruz. klişe aşk filmlerindeki tüm kalıplaşmış buluşmaları ve konuşmaları yapmak istiyorum onunla.

"eğer zihninin içi benim uzantılarımdan ibaretse anlatacak pek bir şeyin yoktur." diyor çok bilmiş bir tavırla. taehyung benim yalnızca senin adın hakkına yazdığım onca şiir var görsen deli sanacaksın beni. ama bunu söylemiyorum. sırf beni sevdiğinden dolayı günah işlediğini zannedip kendini mahvedecek raddede kapı önlerimde ağlayan oğlanı kucağımda seviyorum. bak ne kadar uysalız şimdi, tanrıların önünde sergilediğimiz sevapsızlığın kenarından öpüyorum seni.

sana ne zaman baksam sancı dolu yakarışlar kopuyor göğüs kafesimde, taehyung. insan alışır tüm bunlara. zira tanrının beni cezalandırmasından ve ağlatmasından, hiç olmaktan korkmuyorum ben. senin elini tutamamaktan korkarım yalnızca. bu gece diyaloglar ile aramız iyi, bu yüzden içimdekiler dökülene ve etrafa saçılana kadar konuşacağım.

"yalvarırım uzaklaşma benden ve de girmesin aramıza mesafeler. ben sana dua etmeye devam ediyorum, her şafak ilgiyle büyütüyorum sana olan sevgimi. lütfen taehyung." konuşurken, yanağını okşayan parmaklarımı yukarı çıkartıp saçlarının arasına daldırıyor ve sarının en yoğun tonunda olan tutamlar ile oynuyorum. "sana sevgilim dersem büyüsü bozulur mu bu işin taehyung?"

dudaklarım arasından çıkan sözcükler karşısında kıpırtısız kalıyor adeta. gözlerinin ardını ve orada kurulmuş düzeni seyretmek için iyi bir fırsat doğuyor bana da. limon ağacının dallarına asılmış ip ve de not kağıtları, annesinin ölüm anında başının düştüğü yatak veyahut vişne çürüğü renginde yakılan ağıtlar uğruyor irislerine. ardı kesilmeyen geceler boyu ağlıyor annesinin ölümüne, isa'dan medet umuyor. saf yaşları ve fani bakışları kazınıyor tenime. güzelliğinin sureti, bana söylettiği ahlaksız laflar ise dilime yapıştı çoktan ve çıkmıyor. imkanı yok kurtulamam.

ölsem, ölsen bile aynı gökyüzüne bakmaya devam ederiz taehyung. ama bunları düşünmek istemiyorum ben ve sorumun cevabını duymak istiyorum. baş parmağım çenenin altına yerleşip kavrıyor kemiğinden, başını kendiminkine yanaştırıyorum. "korkma."

portakal çiçekleri yeşeriyor ve de açıyor onun parmak uçlarının değip geçtiği birkaç yerde. elleri yanaklarımı buluyor ve yüzümü tutuyor istediği gibi, hiç karışmıyorum. sıcak nefesleri dudaklarıma çarparken fısıldıyor usulca, "senin için dua ediyorum, sevgilim." kelimeyi vurgulamıyor, yıllardır böyle sesleniyormuş gibi bana rahatlıkla dile getiriyor. "senin için dua ediyorum, seninle yorgun düşmek ve senin dudaklarının zehriyle sarhoş olmak için."

onu öpmemin karşılığı olarak bana ufak birkaç kıkırtı bahşediyor. "taehyung." diyorum. "kötüyü yaratmanın hazzını yaşayalım, inkar edip durmak yerine. başkalarının tutkularını değil, ruhumuzu doyuralım."

bu gece yarısı, tanrıyla olan tüm tozlu defterlerimi kapatıyorum. zira kendisine, kafamın içindeki yerindekinden fazla ihtiyacım yok. kıyametini getirdiği diğer ruhların kaderi, şans ile karıştırmasını izleyip keyifleniyor tanrı. bitti diyorum artık, cennetin gözleri önünde öpüyorum taehyung'un kiraz rengi dudaklarından.

;

disapprovalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin