Bölüm 1: Kaybedilen Savaşlar

134 11 7
                                    

Her yanlışın bir bedeli vardı. Her umutsuzluğun bir umudu, her çıkmaz sokağın bir yolu olduğu gibi.

Fakat bazen, bir yanlışı göremezdin. Umutsuzluğa kapıldığın zaman ölmeyi istediğin, çıkmaz sokağa girdiğinde ne yapacağını bilemediğin bir duruma düşerdin.

Yaşamayı unuttum. Gülmeyi, eğlenmeyi, arkadaşlığı, sevgiyi en önemlisi de aileyi unuttum.

Hayat bir kere bile benden taraf olmamıştı. Şeytanı sever, ona yardım ederdi. Ben de kandım. Şeytana uydum. Günahlarımı sundum. Daha fazlasını yaptı.

Şuan ise ölmeyi diliyordum. En acı şekilde ölmeyi. İntihar etmek istemiyordum. Daha kötüsünü istiyordum. En mutlu anımda ansızın yine gelsin, bu sefer sevdiklerimi değil beni alsın istiyordum.

Yoruldum. Fazlasıyla.

Neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlayamıyordum.

Bana kalırsa şu an yanlıştı, burda bulunmam, nefes almam, düşünebilmem bile yanlıştı. Hayatımda doğru olan bir şey yoktu.

Şeytan yine en mutlu anımda ansızın gelmişti. Umudumu ellerimden almış, ardına bile bakmadan kaçmıştı. Sorun değil. Yeniden denerdim.

Yeniden denemeye gücüm yok.

Soğuk mart gecesinde, küçük balkonumda mermer zemine oturmuş, sokak lambasını izlerken bir yandan da düşünüyordum.

Neden? Yoluna girmişti. İlk defa hayatım yolundaydı. Her şey güzel gidiyordu.

Haber bile vermeden bu sabah yurtdışına çıkmıştı. Adeta ortada kalmıştım. Ona güveniyordum. Beni yarı yolda bırakmazmış gibi hissetmiştim. Uzun zaman sonra birine güvenmiştim.

Hepsi koca bir boştu.

Elimden bir şey gelmiyordu. Sadece balkonda oturmuş, mucize bekliyordum.
Uğramaz sana mucizeler.

Deri ceketimin iç cebinden çıkardığım sigara paketinden, bir dal aldım. Ve soğuktan morardığına emin olduğum dolgun dudaklarıma yerleştirdim. Çok sigara içmezdim. Sadece yoğun düşüncelere daldığımda, kendimi zehirlemek istediğimde bulduğum en basit yoldu.

Gözüm sigara paketine kaydığında kaşlarım çatıldı. Sadece 2 dal kalmıştı. Oysaki bu paketi alalı bir gün bile geçmemişti. Omuz silktim, bakışlarımı gökyüzüne çevirdim.

Uzun sayılacak bir süre bulanık gözlerle gökyüzünü izlerken, izleniyormuş hissine kapılmıştım. Gecenin bu vakti sokakta kimse olmazdı. İşlek bir yerde değildi evim. Ve sokağın çoğunluğu yaşlı insanlardı. Bu saatte hiç biri uyanık olmazdı.

Soğuktan uyuşmuş bedenimi zorda olsa oturduğum mermer zeminden kaldırdım. Korkuluklara tutunup, bir sağa bir sola baktım. Kimse yoktu. Yine kafamda kurmalarım ciddi bir boyuta ulaşmıştı anlaşılan.

Daha fazla balkonda durmak istemediğime karar verip, içeriye doğru adımladım. Son kez arkama baktım. Bir şey yoktu. Yersiz bir düşünce diye geçirdim aklımdan.

Balkondan çıktığım gibi dar koridordan geçip odama ulaştım. Sade bir odam vardı. Her şey beyazdı. Kapıdan girildiği gibi ilk önce çalışma masam görünüyordu. Bir adım içeriye atınca, masamın solunda tek kişilik yatağım, yatağımın hemen yanındaki duvarda küçük bir cam vardı. Dolabım ise yatağımın hemen karşısında yatağımın ayak ucundaydı. Küçüktü evim, odam. Ama yaşattığı hisler büyüktü. Seviyordum burayı güvende hissettiriyordu. Yuva sıcaklığı yoktu ama evdi. Başımı sokabilecek kimseye muhtaç olmayacağım bir ev.

Okyanusa Vuran DalgalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin