Patlama

46 5 0
                                        

Artık gerçekten yorulmuştum. Tek bir adım atmaya bile halim kalmamıştı. Umudum tamamen tükenmişti. İlk seçtiğim yolun tam beni bir yere çıkardı diye sevinirken en başa dönmüştüm. Biraz dinlenmeye karar vermiştim. Belki dinlendikten sonra kendimi daha dinç hisseder ve bir yol bulmam daha kolaylaşabilirdi.
Ceketimi çıkardım ve katlayıp yere koydum. Başımı ceketimin üstüne koydum ve gözlerimi kapattım. Tam uykuya dalmışken şiddetli bir korku ve alnımdan akan terlerle uyandım ve etrafıma bakındım. Burası...O orman değildi. Evimin önündeydim! Bunların hepsi bir rüya miydi yani? Bu bir rüya olsa bile gördüğüm en gerçekçi rüyaydı! Her neyse rüya olup olmadığı kimin umrunda? Evimde olduğum için çok mutluydum.
Eve girmeden etrafıma bakındım. Güneş tam tepedeydi. Sanırım öğlen olmuştu bile. İşe geç kalmamak için koşarak eve girdim ve hemen üzerimi değiştirip evden çıktım.
Hızlı adımlarla yolumda ilerliyordum. Saate bakmalıydım ama telefonumun şarjı bitmişti bu yüzden ona bakamıyordum.
Koşmaktan nefes nefese kalmıştım. Aynı zamanda da terliyordum. Daha fazla koşabileceğimi sanmıyordum ama Tanrıya Şükürler olsun ki neredeyse gelmiştim.
Kapıdan hızlıca girdim ve meraklı ve sorgulayıcı gözlerle karşılandım. Scarlett beni görünce sinirli bir şekilde bana gelmeye başladı:
-1 haftadır neredesin sen? Bay Micheal bundan hiç hoşlanmadı. Bunu tahmin edebiliyor olmalısın!
-1 hafta mi? Nasıl yani?
-Salağa yatma lütfen! 1 haftadır yoktun! Telefonun da hep meşguldeydi!
-Ama..ben...biz...daha dün gece birlikte değil miydik?
-Dün gece mi? 1 hafta önce demek istiyorsun herhalde?
-Scarlett benim kafam çok karıştı lütfen daha sonra konuşalım.
Dedim ve onun konuşmasına fırsat vermeden hemen yanından ayrıldım.
1 hafta boyunca uyuyor olamazdım. En son hatırladığım şey evime giderken çıkan o ses ve baygınlık geçirmem. Yoksa...O rüyanın sebebi o ses miydi? Neden öyle olsun ki? Ah lanet olsun! Kafam iyice karıştı!
Tam o anda arkamdan omzuma değen bir el hissettim. Elden vücuduma geçen soğukluk sayesinde irkildim ve korkuyla arkamı döndüm. Bu...Bay Micheal'dı.
-Hey Sigurd! Burada ne yaptığını sorabilir miyim? Keyfin yerindedir umarım(!)
Bunu içten gelerek samimi bir şekilde söylemediğine emindim. Çünkü çok sert konuşmuştu.
-Şey...b-b-ben...efendim çok üzgünüm.
-Ne için üzgünsün? 1 hafta boyunca islerini aksatıp,haber vermediğin için mi?
-Efendim biliyorum haklısınız ama size bu durumu inanın açıklayamam lütfen bana bi şans daha verin.
-Yeterince tuhaf bir adam olmana rağmen seni işe aldım ve bir çok şey için anlayış gösterdim ama üzgünüm kovuldunuz bay Sigurd!
İşte her şeyi bitiren o sözler...hiçbir şey diyemezdim. Haklıydı. Anlatsam da inanmayacaktı. Bu yüzden kabullenmek zorundaydım. Kafamı onaylarcasına salladım ve oradan uzaklaştım.
Bir kaç adım sonra adımı haykıran birini duydum bu Scarlett olmalıydı ona doğru döndüm:
-Kovuldu mu gerçekten?
-Evet.
-1 haftadır nerede olduğunu açıklamayacak misin?
-Neden bir açıklama yapma zorunluluğum olsun ki?
-A-ama işini geri istemiyor musun?
-Üzgünüm Scarlett. Bence daha fazla benim yanımda olmak istemezsin. Benim yanımda bulunman başına bela açabilir. Seninle tanışmak güzeldi. Hoşça kal.
Neden Scarlett'ın bunu bu kadar umursadığını anlayamamıştım. Sonuçta sadece onunla bir aksam sadece onu daha iyi tanıyabilmek için dışarı çıkmıştık. Sevgili ya da onun gibi bir şey değildik. Neden bu kadar çabuk sahiplenmişti beni anlayamadım. Her neyse belki de bu onun için de iyi oldu o kıza zarar vermek istemezdim.
Şimdi ise ne yapacağımı gerçekten bilemiyordum. Başka nereden iş bulabilirdim ki? Ya aynı şeyler tekrar başıma gelirse ve yine işimi kaybetmeme yol açarsa? En iyisi her şey yoluna girene kadar beklemek.
Hava kararmıştı. Eve gitmeliydim belki de ama eve gitmeyi hiç istemiyordum. Hiç keyfim yoktu. Hazır bir miktar param da varken azar azar keyfini çıkarmalıyım.
Bir bara girdim ve oturdum. İçkimi yudumlamaya başlarken yanımda oturan adam dikkatimi çekmeye başardı. Sarhoş olmuştu ve yüksek sesle şarkı söylemeye başlamıştı. Bazı insanları da ona eşlik etmesi için teşvik ediyordu. Ve işte şimdi sıra bana gelmişti:
-Lütfen beni zorlama şarkı söylemeyi hiç sevmem.
-Hadi ama dostum bu gece düşünmeyi bırak ve bana eşlik et!
-Ama bu şarkıyı da bilmiyorum!
-Sadece düşünmeyi bırak ve rahatla!
Beni ikna etmeyi hemen başarmıştı ve şarkıyı bilmeme rağmen mırıldanarak onlara eşlik ediyor ve biramı yudumluyordum. Kafam iyice güzel olmaya başlamıştı. Kendimi rahatlamış ve mutlu hissediyordum.
Şarkılar bitmişti. Artık kimse şarkı söylemiyordu. Herkes kendi halindeydi. Yanımda oturan adam bana doğru döndü ve:
-Artık fazla düşünmüyorsun adamım değil mi? Düşünmek iyi değildir! Hayat boktan olabilir ama düşünmek,yine de o bokların içinden hayatın tadını çıkarman için bir engeldir! Bu yüzden olabildiğince en az bir şekilde düşünmeye çalış dostum!
-Bu yaşlı adama çok güzel bir hayat dersi verdin dostum çok teşekkür ederim tavsiyen için!
-Yaşlı adam mi? Daha çok gençsin adamım! Bu hayat kendine yaşlı adam dedirtmek için neler yaptı böyle ?
-Aah boşversene kafam güzel saçmalıyorum işte! Hadi düşünmemeye kaldıralım!
-Şerefe!
Adamla sohbetimiz iyice koyulaşmıştı. Kahkahalar atıyor,deli gibi eğleniyorduk. Ama en önemli olan şey de deli gibi sarhoştuk!
Kahkahalar atarak ve hafif bir baş dönmesiyle mekanı terk ettik ve bir meydanda oturduk.
-Şey baksana dostum çok güzel sohbet ettik ama adını bilmiyorum.
-Philip. Ya senin?
-Sigurd.
-Çok gizemli bir adama benziyorsun dostum. İsmin de aynı senin gibi. Sanırım buralı değilsin.
-Evet evet. Norveçliyim.
-Kuzeylisin demek. Ah kuzey..hep kuzeye gitmek istemişimdir.
-Evet bende özlüyorum oraları.
-Kuzey'in bir çok şeyi güzeldir eminim ki ama Kuzey hatunları dostum...nasıllar?
-İşte çok güzel bir yere değindin. Hepsi harikalar adamım. Kesinlikle bir gün Kuzey'e gitmelisin!
-Ne zamandır buradasın dostum?
-Çok uzun zamandır.
-Evet,bu gerçekten de adına ve kendine yakışır bir gizemlilikte bir cümle oldu. Anlaşıldı seni hayat gerçekten yıpratmış. Bunu konuşmak isterdim ama çok yoğun bir baş ağrım var adamım ben kalkıyorum. Seninle sohbet etmek gerçekten çok güzeldi. Senin gibi adamlar çok rastlanılıyor. Umarım daha sonra yine görüşürüz Kuzeyli dostum!
-Umarım!
Bu adamı gerçekten çok sevmiştim. Belki de kafamızın güzel olduğundan kaynaklıydı ama çok keyifli anlar geçirmiştim.
Benimde artık eve gitme zamanım gelmişti. Kalktım ve upuzun olan yoluma koyuldum.
Son bir kaç gündür olanlara rağmen bugün hiçbir aksilik olmadan evime varmıştım. Bu gerçekten beni huzurlu kılmıştı. Evimi çok özlemiştim gerçekten. Çünkü uzun bir süre kendi bilinçaltımın kurduğu bir tuzaktaydım. Her neyse bunun şuan bir önemi yoktu. Hemen içeri girdim ve tuvalete girdim. Ayılmak için elimi yüzümü yıkadım. Tuvaletten çıktığımda odama girmek için odama doğru yöneldiğimde odamın kapısının ardından yayılan çok yoğun bir ışık olduğunu gördüm. Bu da neydi böyle ?! Hemen odama doğru koştum ve kapı kolunu tutup,çevirdim. Odamın kapısını açtığımda her yer bembeyaz bir ışıkla kaplanmıştı! Bu bembeyaz ışıktan başka hiçbir şey yoktu! Bir kaç saniye sonra kulak zarımı bile patlatacak şiddette bir sesle evimin patladığını ve savrulduğumu hissettim. Evet gerçekten evim patlamıştı!

Cehennem MahkumlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin