18 Ocak 2011"Sevgili Ellen,
Bu mektubu okur musun bilemiyorum. Belki sana gönderecek cesareti bulamamışımdır belki de posta kutusunda çürümeye bırakmışsındır. Eğer mektubum eline geçtiyse eminim bunu neden yazdığımı sorguluyorsundur. Neden karşına geçmek yerine bir mektup gönderdiğimi... Bunları söyleyecek gücü kendimde bulamadım, Ellen. Denedim. Yemin ederim her seferinde kapıdan döndüm. Vereceğiniz tepkiden, suratıma eskisi gibi bakmayacağınızdan korktum. Şuan daha mı iyi diye soracaksın ama değil. Her şeyi berbat ettim. Geçmişi değiştiremeyeceğimi biliyorum ama o gün olanları bilmek en doğal hakkınız. O korkunç günü canımı yaksa bile size anlatacağım.O kötü günde bir kurt adam avına çıkmıştık William'la. Ama bu seferki biraz farklıydı. Oldukça hızlıydı ve onu tuzağa çekmemiz oldukça zordu. Bir yeme ihtiyacımız vardı. Olmak istedim, hatta aramızda bir tartışma bile çıktı ama ne yapıp edip yem olmayı başardı. William, Kurt adamı kendine çekmek için bağırırken ben de ona saldırabileceğim bir duvarın arkasına geçmiştim. Sonunda canavar gelmişti. O dikkatini dağıtırken duvarın ardından çıkmıştım ama sanki biliyormuş gibi arkasına dönüp kolunu savurarak fırlatmıştı beni. William, ona saldırmaya çalıştığında ise pençesi karnını boylu boyunca yarmıştı. Ayağa kalkıp öldürmüştüm kurt adamı ama her şey için çok geç kalmıştım.
William duvara yaslanmış karnını tutuyordu. Yanına gidip kan kaybını engellemeye çalıştım hiçbir işe yaramayacağını bilmeme rağmen. Bir umutla denedim bunu ama olmadı. Beni durdurdu. O da öleceğini bilerek ağlıyordu karşımda. Son kez sizi görmek istiyordu. Son kez size sarılabilmek... Sizin için ağlıyordu ama elimden bir şey gelmiyordu ve bu durum içimi parçalıyordu.
Cebindeki silahı çıkarıp bana uzatmış ardından da onu öldürmemi istemişti. Kabul etmemiştim. En yakın arkadaşımı nasıl öldürebilirdim ki? Acıya dayanamadığını söyledi. Silahı elime tutuşturup anlına yasladı. Bunu yapmak istemediğimi söyledim ama nafile. Benden son isteğinin bu olduğunu söyledi. Ellerim titreye titreye vurdum onu. Her ne kadar istemesem de yapmak zorunda kaldım.
Bunu beni haklı çıkarmasını ya da suçsuz göstermesini istediğim için anlatmadım. Sadece bilmenizi istedim. Ben katil değilim. Hele ki en yakın arkadaşımın katili. Nessie'ye söyle lütfen. Ona verdiğim sözü bozmadığımı, ona yalan söylemediğimi söyle. Hiçbirinize yalan söylemedim. Sizi seviyorum, her ne kadar benden nefret etseniz de. Kendinize iyi bakın.
- John Winchester. "
Bir damla gözyaşı damladı mektubun üstüne. Mürekkep dağıldı. Uzun zamandır suçlu sandığımız John, çocukluğumun çoğu anında yer alan adam... Onu suçlu bilerek yaşadık, hayatımız boyunca onu suçladık ama o öyle değildi. Suçlu değildi. Jo'ya döndüm. Onunda benden aşağı kalır bir yanı yoktu. Dudaklarım titredi. "Suçlu değilmiş, Jo. Onun bir suçu yokmuş. Biz-" Devamını getiremedim. Nasıl getirebilirdim ki?
Mektubu bırakmadan Jo'ya sarıldım. İkimizde ağladık. Hem John'u suçlu olmadığını hem de babamızın o gün yaşadıklarını öğrenmiştik. Bizi son kere görmek istemişti. Ölüm anında bile aklında biz vardık.
Emindim ki ikimizde bunun suçluluğunu hayatımız boyunca yaşayacaktık.
Bunu da öğrendiler artık yeter
İlk bölümde olan kısıma yavaş yavaş geliyoruz sonunda
Diyecek bir şeyim yok
Beğenirsen oy ve yorum esirgemeyin lütfen
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝔸 ℕ𝔼𝕎 𝕃𝕀𝔽𝔼 / 𝘿. 𝙒𝙄𝙉𝘾𝙃𝙀𝙎𝙏𝙀𝙍
Fanfiction"𝒀𝒐𝒖𝒓 𝒇𝒓𝒐𝒎 𝒂 𝒘𝒉𝒐𝒍𝒆 𝒐𝒕𝒉𝒆𝒓 𝒘𝒐𝒓𝒍𝒅 𝑨 𝒅𝒊𝒇𝒇𝒆𝒓𝒆𝒏𝒕 𝒅𝒊𝒎𝒆𝒏𝒔𝒊𝒐𝒏" ✦✦✦ Renessme annesinin ölümünden sonra normal bir hayat yaşamaya karar vermişti. Uzun zaman sonra hayatına giren iki kardeş ile avcılığa yeniden başlad...