658

1 0 0
                                    


Kimdin sen, tırnaklarını köprünün korkuluklarına sıkı sıkıya geçirmiş intiharın eşiğindeki kadın değil mi? Gözlerindeki mutluluğun ne kadar sahte olduğunu bilmeseydim, dudaklarından dökülen cennet hezeyanlarına inanabilirdim.

İncecik parmakların değil kırılan, kalbin. Saçlarını kısa kesip, kor kırmızısına boyamakla ayağa kalkmış sayılmazsın, için kan ağlıyor, geceler zehir oluyor, boğazına duruyor. Ses tonunu duymuyor muyum sanıyorsun? Yaklaşmana lüzum yok, ben senin ses tonuna demir atan korkuları biliyorum. Artık kulaklarının arkasına tarayacak saçların yok, sabah neye sinirleneceksin? 

Saçlarını kesip, bordo bir ruj sürünce iyileşiyor muymuş insan? Sonra gören gözlerini siyah bir tülbentle örtüp karşısına çıkan ilk adama sarılınca, aşık mı oluyormuş kalp? Ah benim en büyük acıların esiri kadınım, ne safsın.

Korkuların dağ gibi, titreyen diz kapaklarına kadar sarmış her yanını, biliyorum. Ben senin elinden tutmaya gelmedim, ben kimsenin meleği falan değilim. İnsanım ben. Burası dünya, süper kahramanlar yok, yeşil dev adamlar yok. İyi oyuncular ve kötü oyuncular var. Bir de yalancılar.

Karanlıkta herkes zencidir, gözlerine siyah bir tülbent takıp önüne çıkan ilk adama aşık olmakla mutluluğun yolu açılmıyor.

Göz kapaklarını arala, bana bak senelerdir hürüm. Senelerdir birkaç odalı bir evde, rutubetli duvarlara kağıtlar yapıştırıp duruyorum. Ölmedim. Ölmeyeceğim, ben tek başıma da varım.

Kimdin sen? Herkesi yenmek için hasta yatağından kalkıp savaşmaya giden o tutkulu ve cazibeli kadın değil mi? Güzelliğini ne zamandan beri saklamaya başladın? Sil dudaklarındaki ruju, güneş balçıkla sıvanmaz, sil gözaltlarındaki makyajı. Sen çatlaklarıyla güzel bir kadınsın.

Sigaranı yak, rakını koy, şarabını dök, masanı kur. Sen en delikanlı kadınsın, aç gözlerini.

5491 gun 5491 sıgaraWhere stories live. Discover now