4692

0 0 0
                                    

içimde garip bir boşluk var; benim gibi insanlara daha sık rastlıyorum son günlerde. tesadüfi değil kimyasal bir mesele bu. ruhumuzun da atomik çerçeveleri olduğuna inanıyorum. biricik, kimselere benzemeyen bir çekirdeğimiz ve benzemeye çalıştığımız belirli atomik taslaklarımız var. tüm mesele bu zannediyorum ki, demek istediğim kaybettiklerimiz ve kazandıklarımız değiştiriyor bizi.

bu yalnızlık tuhaf bir mesele olmaya başladı; iti kopuk serseri bir yalnızlık. sanırsın manevi bir kürtaj ağrısı; yalnızlıkla izotop bir his ama ezberlenmiş bir boşlukla kesişen daha simetrik bir görüntü.

caddenin ortasında durup dururken sordum kendime, en son zaman ana kucağında gibi güvende hissettim kendimi bir insanın kollarında? buğulu sorular bunlar yine de her şeyin başında yüklerimizin olduğuna inanıyorum.

uyumadan önce akla gelen ve cevabı kaybolan sorular gibi sorularım var cebimde. kararsız atomlar gibi sürekli bir elektron alışverişi içerisindeyiz adeta; sanki ulaşmaya çalıştığımız kararlı bir taslak var da aklımızın ucunda tüm mesele bir an önce tamamlanmak. bazen yüklerimiz fazla geliyor ve kaybediyoruz, farklı formlara dönüşüyoruz bazen de bağlanıyoruz. bağlanmak demişken bazen daha sıkı bağlanıyoruz, iki hidrojenle bir atomun yaptığı kovalent bağ gibi mesela.

onlarca antipsikotik ve motor becerilerimi zayıflatan hipnosedatifi yükledikten sonra tek gözümü açıp hala yaşıyor muyum diye bakmak zorunda hissediyorum kendimi. çünkü ancak yaşadığımdan böyle emin olabiliyorum. sevgiyi, merhameti, acıyı, kederi ve belki öfkeyi de rafa kaldırınca insanın insanlığına dair pek bir şey kalmıyor. eğer yaşamaktan kastımız nefes almaksa yaşıyorum mutlaka, yaşamasına yaşıyorum da mezardakinden ne farkım var sormak lazım yaşadığıma inanana

5491 gun 5491 sıgaraWhere stories live. Discover now