Bu bölümden sonra Zevahir'i okuyanlar anlayacaktır, bilmediğiniz sahnelere geçiş sağlayacağız. Bu bölümde ayrılıyoruz, diyebilirim. ^^
Ayrıca bölümü okurken oy ve yorumları unutmayalım, lütfen.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
İYİ OKUMALAR
🚖🏍️
6.Bölüm
Düğünde hiç olmaması gereken bir şey olmuştu.
Olay çıkmıştı!
Doğanay'ı tanıdığımdan beri hiç görmediğim abisi düğünü basmış, üstelik basmakla kalmamış, söylediği şeylerle şoklar içinde kalmamı sağlamıştı. Herkes şoklanmıştı. Yani tek şok cihazıyla şoklanan ben de değildim.
Hala da olayın etkisindeydim.
Aslında her şey normal, düzgün tadında ilerliyordu. Düğün başlamıştı. Gelin ve damat tüm ihtişamıyla düğünün olacağı o güzel mekana girmişti. Düğün yerine hayran olmamak elde değildi. Enişte bey harika bir iş çıkarmıştı. Kocaman bahçeye konumlandırılan düğün mekanı dışarıdan da, içeriden de göz kamaştırıyordu. Bahçesi ayrı, içeri ayrı mükemmeldi.
Bahçenin ışıklandırılması son derece başarılıydı. Doğanay'ın evden çıkışı ile düğün yerine gelen yolu ışıklarla donatılmış, yolunun kenarları çiçeklerle süslenmişti. Düğün mekanının içinde de bu güzellik devam ediyordu. Masaların dizaynı, süslemeleri her şey birbiriyle uyumluydu. Sanki masalar küçük çiçek bahçeleriydi. Mekanın tavanından sarkan kumaşlar, asma ışıklarla birleşince ortaya ihtişamlı bir görüntü çıkarmıştı.
Bu görüntüyü beğenmeyenin aklından zoru olduğunu düşünürdüm.
Kızlarla masamız gelin ve damadın masasına çapraz konumda gibiydi. Ben yanlarına gidene kadar Nil ve Aysel masayı bulmuş, yerleşmişti. Ben sonradan yanlarına gelmiştim çünkü Doğanay ile birlikteydim. Gelin ve damatla içeriye girmiştim. Doğanay'ın herhangi bir ihtiyacı olursa diye tetikte bekliyordum. Yardımıma ihtiyacı olmadı ama piste dans edeceklerken gelin çiçeğini almak için hareket etmiştim. Sonuçta ilk dansları başlayacaktı. Çiçeğini gelin masasına bırakıp bir kenara çekilmiş, arkadaşımın ilk dansını telefonuma çekmiştim.
Doğanay o kadar güzeldi ki...
Arkadaşımın mutluluğu yüzüne vurmuş, parlıyordu.
O sırada da gözlerim bir yere değmişti. Daha doğrusu bir masaya. Kızlarla oturduğumuz masanın karşı tarafındaki masaya. Biliyordum, dikkatimi çekmemesi gerekirdi. Zaten masa diğer masalar gibiydi. Benimde zaten masa dikkatimi çekmemişti. Oturan kişi dikkatimi çekmişti.