şimdiki zaman
----
"Bir insanı tanımak için ömür yetmezmiş. İnsanın sevgisi de huyu gibi zamanla değişirmiş."
Otuzlarının başlarında olan Ceren, hayat neşesini kaybetmiş bir şekilde kuaför koltuğunda oturmuş, aynadaki yorgun yansımasına bakıyordu. Aslında böyle biri değildi; evlilik onu fazlasıyla değiştirmişti. Son aylarda yaşadığı stres ve üzüntüye kocasının ilgisizliği ve işlerinin yükü eklenince adeta çökmüştü. Gençliğinden beri pek neşeli ve sıcakkanlı birisi olmasa da, kendi içinde mutlu olacak sebepleri her zaman olurdu. Şimdi ise, kendi hal ve tavırlarına dışarıdan baktığında, gördüğü Ceren'i tanıyamaz olmuştu.
"Anne, acıktım," genç kadın kendisine seslenen oğlunu duyunca, aklındaki düşünceleri savurup hemen dikkatini ona yöneltmişti. Koyu renkli saçları ve açık kahverengi gözleri ile oğlu, minyatür bir kopyasıydı sanki. "Tamam bebeğim, buradaki işimiz bitti, hemen eve gidip yemek yiyelim o zaman," sevgi dolu bakışlarla minik adama doğru konuştu Ceren. Oğluna karşı inanılmaz bir sevgi besliyordu; tek neşe kaynağı henüz dört yaşında olan minik çocuktu.
Küçük çocuk dudaklarını sevimlice büzüp minik parmakları ile oynamaya başlarken aynı zamanda heyecanla konuşmaya başlamıştı: "Babama gitsek? Sonra da o bizi hamburger yemeye götürsün. Lütfen." Aynı evin içinde babasını özlüyordu Kaan, henüz üç yaşında olan ufak adam için fazlasıyla üzücü bir durumdu. Ceren hüzünlü bir gülümseme ile cevapladı çocuğu: "Tamam aşkım, ziyaret edelim babanı. Eğer müsaitse oradan yemeğe gideriz, değilse biz bir kaçamak yapalım, tamam mı?"
kaan heyecanla kafasını onaylar biçimde sallamıştı.Cerenin'nin ise şu an en son gitmek isteyeceği yer Emir Asaf'ın oteliydi kesinlikle,ama oğlu'nun masum bakışlarına karşı koyabilecek bir iradesi yoktu. Son bir yıldır işi dışında hiçbir şeyle ilgilenmeyen adam, karısını ve çocuğunu oldukça ihmal etmişti. Ceren bu duruma alışmaya başlamıştı ama aynı şey Kaan için geçerli değildi; minicik ömründe şimdiden aynı evde yaşadığı babasına karşı özlem duyuyordu.
Anne oğul kuaförden çıkıp araba ile eğlenceli müzik eşliğinde Emir Asaf'ın oteline doğru yola çıkmışlardı. Yarım saatlik araba yolculuğu sonrası ikisi de neşeli bir şekilde araçtan indi ve oldukça lüks otelin girişine doğru yürüdüler. Girişteki resepsiyona gidip Emir Asaf'ın müsait olup olmadığını öğrendiler ve onun ofisine doğru ilerlediler.
Kapıya vardıklarında Ceren, nefes alış verişlerini düzeltmekle meşguldü. İki haftadır psikolog desteği alıyordu ve her şeyin düzelmesi için bu sabah itibarıyla çalışmalara başlamıştı. Tamamen hazır olmasa da bir yerden başlaması gerekiyordu. Kapıyı tıklatmadan önce Kaan'a baktı; ufak adam heyecandan yerinde duramıyordu, gerçi bu heyecan hamburger için de olabilirdi tabi.Kapıyı tıklatıp "Gir" sesini duyduktan sonra anne oğul gülümseyerek içeri girdiler. Ceren, karşısında şarap içip kıkırdayan kocasını ve esmer kadını görünce gülümsemesi solmuş, kapının yanında dikilmeye başlamıştı. Kaan yüksek sesle "Baba!" diye bağırıp masanın önündeki misafir koltuğunda oturan Emir Asaf'a doğru koşup kucağına atladı. Genç adam, gelenleri beklemiyor olacaktı ki onları görünce şaşırıp kalmıştı oturduğu yerde. Oğlunun kucağına atlaması ile elindeki şarap bardağını son anda masaya koyabildi.
Emir Asaf, yüzünde bir gülümsemeyle Kaan'a sarılınca, yanında oturan esmer kadını ve kapıda dikilen karısını birkaç dakikalığına tamamen unutmuştu. Ceren ise durduğu yerden kıpırdamıyor, bir oğluna sarılan kocasına, bir de etrafına bakınan kadını izliyordu.
YOU ARE READING
Mutlu son mu?
ChickLitDüğünümüz, görkemli bir ritimle ilerliyordu. Tüm gün boyunca yüzümdeki gülümseme, artık yavaş yavaş kaslarımı ağrıtmaya başlamıştı. Ancak bu ağrı gözardı edilebilir nitelikteydi; çünkü karşımda, arkadaşlarıyla birlikte coşkuyla dans eden kocamın var...