bölüm altı

37 8 13
                                    

Sina Ahmet'den

An be an kızaran yanakları yüzünden gülümsememe engel olamıyorum, o buna da sinirleniyor ama babaannem olduğu için belli etmemeye çalışıyor. Şu an beni, o bahsettiği kara listeye aldığına ve nahoş sözler söylediğine nedense eminim.

Elimin arasından hızla çekip alıyor elini. Boşalan elimi açıp kapatıyorum, iyiydi az önce. Yani annem babamın elini öylece çekmezdi diye diyorum.

"Gelinim bir şey diyeceğim," diyor babaannem bu kez bir fısıltıyla. İşin tuhaf yanı fısıltısı hiç de sessiz değil aksine çoşkulu. Parlayan gözleri hiç de hayırlı bir şey söylemeyeceğine işaret. Gülce de bunu fark etmiş olmalı ki diz çöktüğü yerden doğruluyor. Kaçamak bir bakışını yakalıyorum bana doğru, gözlerimiz salise bile kalmıyor birbirinde. Fena halde kızgın, haklıda.

"Kızım biraz toplanmışsın sanki, yanakların da al al olmuş. Ay yoksa Sina'ma bir kardeş mi geliyor. Ay hadi inşallah." dediğinde babaanneme bu kez şok içinde bakıyorum.

Yaktın beni babaanne!

İster istemez geriliyorum, daha dün tanıştığım kız bir anda çocuklarımın anası oldu görüyor musunuz?

Hayat işte.

"Yok artık ama." diye mırıltısını duyuyorum. Sonra kaçar gibi çıkıyor odadan. Babaannem buna daha çok gülüyor. Derin bir nefes veriyorum, beni içine attığı ateşin farkında bile değil. Keyfi o kadar yerinde ki kızamıyorum, en azından iyi olmasına şükrediyorum.

"Karımı daha fazla utandırma anne, sayende sahiden darılacak bana. Ayrıca çocuk falan yok, kapat bu konuyu olur mu?"

Başını sallıyor sadece, gözleri yorgun ama keyifle bakıyor. Başının üzerinden bir öpücük konduruyorum, içim acıyor onu böyle görünce. Yaşlanmak, çocuk olmakmış daha iyi anlıyorum.

Onu yatağına yatırdıktan sonra Gülce'nin peşinden gidiyorum. Salona geçtiğimde onu göremiyorum, çoktan gitmiş. Halam yüzünde gülücük saçarak bana bakıyor, sen yapma bari.

"Söylene söylene gitti Ahmetcim, e annem biraz kızdırdı galiba. Ama olsun bu zamanda böyle anlayışlı kız bulmuşsun. Aferin yeğenim." diyor övünçle.

Tamam Sina, sakin ol ve git özür dile. En fazla ne olabilir ki?

"Hala sen de dur Allah aşkına, yangın var körükle koşuyorsun."

Ne yapacağımı bilmez bir halde atıyorum kendimi koltuğa. İtiraf ediyorum bu gelincilik oyunundan epey eğlendim, ayrıca en az Gülce kadar da utandım ama şu an konu ben değilim. Maksadı sadece yardım etmek olan kızı zor bir duruma düşürdüm istemeden.

"Ne zamandır görüşüyordunuz Ahmet, niye bizim haberimiz yok oğlum?" sesi dargın çıkıyor, yandan bakıyorum halamın yüzüne. Sahiden birlikte olduğumuzu düşünmüş. Elimle yüzümü sıvazlıyorum, iş nereye geldi böyle?

"Görüşmüyoruz hala, komşu sadece. Sen öyle arayınca ne yapacağımı bilemedim yardım istedim. O da kabul etti ama..." dediğimde eliyle ağzını kapatıp yanıma oturuyor.

"Ay deme, ben de neler dedim kıza?" dediğinde hızla kalkıyorum yerinden. Sinirli bir nefes veriyorum ama neye sinirlendiğime emin değilim. Ne diyerek özür dileyeceğimi bile bilmiyorum, yüzüne nasıl bakacağımı bile bilmiyorum!

Gülünecek Bir Şey Mi Var?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin