Toprak ile Nergis ablaların oturduğu binaya varmıştık. Binanın içine girdiğimizde kapının önünde birikmiş olan ayakkabı terlikleri görmem ile Toprak'ın kolunu tuttum.
"Yanımdan ayrılma burada ki herkes arsız. Kimseyle durmak istemezsin." Dediğimde başını olumlu bir şekilde sallamış ve evin ziline basmıştı. Kapı bir kaç saniye sonra bordo göğüs dekoltesi fazla olan neredeyse götü gözükücek bir elbise giyen kadın açmıştı. Ben gözlerimi büyütürken Toprak kafasını yukarı kaldırıp gözlerini yummuştu.
"Teyze Allah aşkına içeri geç ya!" Diye söylendiğim de teyze içeri doğru yürümeye başlamış bende yanımda ki Toprak'ı dürtüyordum.
"Aç gözlerini gitti. Ben sana dedim. Yanımdan ayrılma yoksa namusun elden gider."dediğim de gülücekmiş gibi oldu fakat gülmedi. Neden gülmedi? Zargana işte ne olucak!
O ayakkabılarını çıkarıp kapıdan girdiğinda kapının önünde durup bana baktı. Beni bekliyordu... Hızla bende ayakkabılarımı çıkarttım ve evin içine girip arkamdan kapıyı ayağım ile kapattım. Toprak başını iki yana salladı sonra sırıttı sonra da ciddileşti. Harbi bu çocuk ne yapıyo?
"Hoşgeldin evladı-" Bir kadının bana doğru gelirken gördüm. Tam bana doğru geliyordu ki Toprak'ı görmesi ile hem adımları kesilmiş hem de cümlesi yarım kalmıştı. Toprak'ı baştan aşağıya yavaşça zamana karşı süzdü. Bu bakışlar beni bile şahsen rahatsız etmişti.
"Kız Ayşe bu senin oğlan mı? Pekte yakışıklıymış, bizim kıza yakışır." Dediği anda Toprak benim arkama yavaşça tünemişti. Onun bu haline gülmeden edemedim.
"Aman Eda teyze ya! Onun sevgilisi var sevgilisi." Dediğim de arkamdan şaşkın şaşkın sesler çıkartan Toprak birazcık yana kaymış ve bana bakıyordu. Çaktırmadan ayağım ile dizine bir tane geçirdim. Anca bu bahaneyle bunları susturabilirdik yani.
"Hı, zaten hiçte yakışıklı değilmiş." Kıvırta kıvırta salona gittiğinde bizde tam salona yönelmiştik ki elimde ki telefonun titremesi ile birinin beni aradığını fark ettim. Hemen kimin aradığına baktığımda bunun babam olduğunu gördüm.
"Sen içeri geç ben babamla konuşup geliyorum." Dedim ve onu içeri yolladım. Hemen telefonu açıp babama yalakalık yaptım.
"Babacımm!" Bir yandan sağa sola sallanırken bir yandan da sesimi tatlı çıkarmaya çalışıyordum.
-Kızım! Nasılsın, iyi misin?
"İyiyim babacım sen nasılsın?"
-Eh işte, işimizde gücümüzdeyiz. Yoruldum tabii. Şey demek için aramıştım... Kızım benim işim yurt dışına çıktı 2 3 ay boyunca olamıcam. Annene istersen söyle belki beni merak eder filan. İşte herneyse. Kızım sen benden ne isticen?
"Aaa, üstüme iyilik sağlık babacım ben senden birşey istiyorum demedim. Ama sen o kadar ısrar ettin hadi isteyelim bakalım. Babacım bana birazcık böype ucundan para gönderir misin? Annem bazen veremiyorda."
-Atarım birazdan kızım. Şimdi kapatıyorum biliyorsun çalışanlar sürekli işten kaytarmaya çalışıyor onlara sahip çıkmalıyım.
"Doğru diyorsun babacım...Ha babacım sen şu KAYA şirketini biliyor musun? Belki biliyorsundur diye soruyorum."
-Tabii ki de kızım o şirketi buralarda hatta bu ülkede bilmeyen yoktur. O da bizim şirketimiz ile neredeyse aynı hisseye sahip fakat o bizden de daha üstün bir durumda. Onların heryerde kolu var. Mesela gidip bir şehirde KAYA desen direkt sana bildiklerini söylerler. Kenan ile yani Kenan KAYA ile yakın arkadaşız biz.